sağlık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2015 Pazar

Hasta Mısınız Müşteri Mi?

Sağlık sektörü çok enteresan. Bir yanda insan sağlığı var, öte yandan dönmesi gereken çarklar. Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personelinin maaşları ödenmeli. Gerekli tıbbi cihazlar temin edilip bakım ve onarımı yaptırılabilmeli. Hastanaler işletilebilmeli ve giderleri karşılanabilemli. İlaçların ve diğer tıbbi sarf malzemelerinin temini sağlanmalı. Tüm bunlar ciddi bir ekonomik yük demek. Bu yükün külfetini ise başta hasta olanlar, yani bu sistemi kullanmak zorunda kalanlar karşılıyor. Her hizmetin olduğu gibi, sağlık hizmetinin de bir bedeli var. Olması da doğal.

Bazı ilaçlar ve tedavi yöntemleri diğerlerine göre çok daha pahalı. Bu da tamamen arz/talep dengesi ve üretim tekniği ve teknolojisi ile açıklanabilir bir durum. Farazi örneklerle açıklarsak; diyelim ki bir hastalığın ilacı dünyada yılda 1 miyar kutu tüketiliyor. Bu ilacı üretenler için ciddi bir rakam. Bu durumda ilacı üretmek için seri üretim tekniğini tercih edeceklerdir ki bu da üretilen her kutu ilacın maliyetini önemli ölçüde düşürecektir. Ancak nadir görülen hastalıkların ilaçları çok az sayıda talep edilmekte. Üreticiler bu ilaçları düşük miktarda satabildikleri için üretmek de istememekteler. Çünkü üretim ve pazarlama açısından karlı bir iş değil. Bir fabrikanız olsa yılda sadece 1 adet satabileceğiniz bir ürünü üretmek için tüm sistemin ayarlarını değiştirmek istemezsiniz. Bunu yaparsanız da ortaya çok yüksek maliyetli bir ürün çıkar ve fiyatı da yüksek olur. Nadir görülen hastalıkların ilaçları bu nedenle pahalıdır. Bir diğer etken de ilaç hammaddesinin üretim ve temininin zorluğudur. Ne kadar kolay üretilebilen bir etken madde ile ilaç yapılıyorsa fiyat o kadar düşük olur. Aksi durumda fiyat yükselecektir.

Sağlık denilince, hastalık nadir de görülse sık da görülse tedavi edilmelidir. Bu nedenle ilaç sekörü herhangi bir başka mal ve hizmet sektörü ile bir tutulamaz. Milyonda bir görülen bir hastalık için bile ilaç üretilmelidir. Karşılaşılan yüksek maliyetin firmaları zorlamaması içinse devletler tarafından teşvik sağlanmalıdır. Bu sistem dünyada genel olarak böyle işliyor zaten.

Ancak ilaç firmaları yüksek kar elde etme arzularının güdümünde mi değil mi? İşte bu önemli bir soru işareti. Her ticari firma gibi ilaç firmaları da kar elde etmek ister. Kar etmelerinin yolu da ilaç satmakla olur. O halde ilaç firmaları için hasta olan insanlar kar kaynağıdır, ekmek kapısıdır. Bu nedenle ilaç firmaları etik ve ahlakli değerleri hiçe sayıp insanların hasta olmalarını isteyebilir. Tabi hepsi böyle demek değil bu. Hatta hiçbir ilaç firması böyle bir suçlamaya muhatap kabul edilemez. Ama bir ancak daha koymak gerek...İnsanların hasta olmalarını istemek başka, hasta olduklarını düşünmelerini sağlamak başka...

Örnek olarak hemen antidepresanları vermek mümkün. Her insan hayatında kötü dönemler yaşar. Ama günümüzde problem yaşayan hemen herkes antidepresan kullanmaya başladı. Eskiden antidepresanlar yokken insanlar sorunlarını nasıl çözüyordu? Çözemiyor değildi elbette. İstatistikleri incelemedim ama, geçmişte antidepresan kullanım miktarın ile günümüzdeki kullanım miktarı arasında devasa bir uçurum olduğu aşikar. İntihar oranlarına bakıldığında ise, anidepresanların pek de işe yarmadığı sonucunun ortaya çıkacağına da eminim. Ama istatistikleri kontrol etmedim, genel gözlemlerimle ulaştığım yargıyı ifade ediyorum.

Doktorların baktıkları hasta sayısı, yaptıkları ameliyat başı ek ücret alabiliyor olması da insanı huzursuz eden bir nokta. Üstelik ilaç firmaları doktorlara muhtaç. Çünkü doktorlar bir firmanın ilaçlarını reçetelerine hiç yazmazlar ise, o firmanın iflas edeceği apaçık ortada. Bunun farkında olan firmalar doktorlara sık sık ilaçlarını tanıtırlar. İlaç tanıtımı yapan kişiler acaba sadece ilacı tanıtıyor ve doktorun gerçekten ihtiyaç duyan hastalarına verebileceği bir ilacın farkına varmasını sağlamakla yetiniyor mu? Yoksa doktorları bu ilaçları daha çok yazmaları için teşvik ediyorlar mı? Bir firmanın doktorlara kendi X ilaçlarını ayda 1000 kutu yazarlarsa araba vaat ettiğini düşünün. Böyle bir teklif alan doktor, meslek etiğini bir kenara bırakıp her hastasına bu ilacı yazabilir. Bu konuda şüpheleri artıran haberleri zaman zaman görüyoruz. Doktorların hepsi böyle demek kesinlikle yanlıştır. Ancak sinek küçük olsa da, mide bulandırır derler ya, şüpheleniyor insan.

Doktorlar daha çok hasta bakıp, daha çok ameliyat yapıp, daha çok ilaç yazdıkça daha çok kazanıyorsa, ilaç firmaları da daha çok ilaç sattığında daha çok kar ediyorsa, durup bir düşünmek gerek. Özelikle özel hastanelerde, teşhisi basit bir kan veya idrar analizi ile yapılabilecek bir hastalık nedeniyle gelen hastaların neredeyse tüm testlere tabi tutulduğu duyuyoruz. Sonuç yüksek tedavi masrafları. Kar eden kim?

En son Prof. Dr. Canan KARATAY hamilelere yapılan şeker yüklemesi testi ile ilgili basında yer alan olumsuz beyanı nedeniyle meslektaşları tarafından topa tutulunca, bu konuda şüpheler yine arttı. Kimileri Canan KARATAY'yın haklı olduğunu söylerken kimileri de "bu kadın kendini ne sanıyor" veya "gündemde kalmaya çalışıyor" gibi eleştiriler getiriyor.

Tıp ile sadece hasta olarak muhatap olan biri olarak, Prof. Dr. Canan KARATAY haklı mıdır değil midir bilemiyorum. Bilemediğim gibi, yukarıda saydığım denklemler nedeniyle, ona karşı çıkanlara da güvenmiyorum.  Sonuça yapılan her test, yazılan her ilaç, çekilen her film birileri için kar demek. Her hasta hem ilaç firmaları, hem hastanaler için gelir demek. Her hasta müşteri demek. Bu nedenle ne kadar çok hasta olursa, veya ne kadar çok insan kendini hasta sanarsa,  o kadar çok test yapılır, film çekilir, ilaç yazılır. Sağlık sektörü o kadar çok kar eder.

Bu kirli denklem gerçek ve hastalar sağlık sektörü tarafından müşteri olarka görülüyorsa, kimse kusura bakmasın, her reçeteye şüphe ile yaklaşırım.

Sonuçta margarin üreticileri köşeyi dönsün diye tereyağını yerin dibine sokanlar, doğal yağ olan tereyağını tüketmekten insanları korkutup asıl zehir olan margarinleri yedirmediler mi? Bir de kalp dostu diye reklam yapmıyor bu margarin üreticileri...

İşin kötü tarafı, hasta olunca mecburen doktora gidiyoruz. Şüphe etsek de doktorun yazdığı reçeteyi almak ve kullanmak zorundayız. Üstelik canımızı emanet ettiğimiz doktorların büyük bölümü bu kirli sistemin bir parçası değil. Tamam belki aynı etken maddeye sahip A firmasının ilacı yerine, çıkarı olduğu için B firmasının ilacını yazıyor olabilir ama, en azından hastasının tedavisi için hiç de gerekli olmayan bir ilacı reçeteye eklemiyorlardır. En azından ben öyle ümit ediyor ve her hasta olduğumda dokora bu ümitle gidiyorum.