18 Ekim 2015 Pazar

Kültürel Metamorfoz ve Kültürel Reform

Toplum nedir? İnsanlar topluluğu mu? Belki belli bir coğrafi bölgede, belli sınırlar içinde yaşayan insanlar için toplum ifadesinin kullanıldığını düşünüyor olabilirsiniz. Toplumları belirleyen sınırlar olduğu bir gerçek olmakla birlikte, bu sınırların coğrafi sınırlar olmayabileceğini de göz önünde  bulundurmak gerekir. Peki nedir toplumları birbirinden ayıran sınırlar? Kültür, etnik kimlik, dini kimlik, dil olarak sıralamak mümkün olsa gerek. Ancak bunların içinde kültür en önemli yere sahiptir. Kültür aynı anda dini kimliği ve dili de kapsar. Bu açıdan bakınca toplumları aynı kültüre sahip insanlar topluluğu olarak tanımlamak mümkün olacaktır. Etnik kimlik kültürleri başkalaştırsa da, farklı etnik kimliklerden gelen bireyler ortak bir kültürü benimsemiş olabilmektedirler.

Toplumun oluşmasında bireylerin varlığı ve ortak kültürün paylaşılmasının önemi ortadır. Ancak burada asıl üzerinde durulması gereken unsur ortak kültürdür. Çünkü kültür toplumdaki bireylerin görevlerini, haklarını, sorumluluklarını ve pek çok yerde davranışlarını belirler. Bir tür kalıp gibidir. Toplumdaki her birey bu kalıplara göre hareket eder. Toplumdaki diğer insanlar bireylerden bu şekilde hareket etmesini bekler. Kültürel kalıplar ile zıt düşenler topum tarafından yadırganır, dışlanır, ötekileştirilir ve hatta bazen ağır şekilde cezalandırılır.

Bireyler içinde yaşadıkları kültürü doğdukları andan itibaren benimsemeye zorlanırlar. Ama bu zorlamanın farkında olamazlar. Akvaryumdaki balıklar gibi, dünyaya belli bir kültür tarafından çepeçevre sarmalanmış olarak gelirler ve bu kültürü her an yaşayarak büyürler.

Burada sorulması gereken önemli bir soru, kültürel kalıpların bireylerin kendi öz kişiliklerini ne kadar etkilediği, ne kadar baskıladığıdır. Kültürler tarafından biçimlendirilen kişiler, farklı toplumlarda doğmuş olsalar yapmayacakları pek çok şeyi isteyerek yaparlar. Belli şeylerden hoşlanmazlar, hatta nefret ederler, belli şeylere karşı da aşırı bir bağlılık, sevgi ve sadakat gösterebilirler. Hatta bazen bu fanatiklik düzeyinde olabilir. O halde bizi biz yapan kendi iç benliğimiz dışında sahip olduğumuz kültür olabilir mi? Hatta, kültürün bize sahip olduğunu söylemenin yanlış olup olmayacağı sorulabilir.

Kültürler insanları belli kalıplara sokar ve insanlar bu kalıpları kendi benlikleri, kendi öz varlıkları olarak algılarlar diye bir sonuca ulaşmak zor değil. Bu durumda aslolan insandan ziyade, aslolan kültürdür demek yanlış olmaz. Üstelik bireyler bu durumun farkında bile değildirler.

Zaman zaman aynı coğrafi sınırlar içinde farklı kültürler bir arada yaşamaya zorlanır. Bu durumda aynı coğrafi sınırları paylaşan farklı kültürlerin birbirlerine karşı tahammülleri önem arz eder. Farklı kültürler arasında karşılıklı bir hoşgörü olursa huzur içinde insanlar bir arada yaşayıp gidebilirler. Hatta bu kültürler birbirlerinden etkilenebilir. Ancak farklı kültürler birbirlerine karşı hoşgörüsüz olursa ortaya kesin bir çatışma çıkar. Toplumsal huzur bozulur. Farklı kültürden olan insanlar birbirlerini tehdit, düşman olarak görmeye başlar. Karşılıklı mücadele sonunda kanlı çarpışmalara dönüşüp bir kültüre ait bireylerin diğer kültüre ait bireyleri toplumdan uzaklaştırması, bir bakıma temizlemesi ile sonuçlanabilecek ve insanlıkla hiç bağdaşmayan olayların yaşanabileceği bir ortam gelişir. Yakın geçmişte Ruanda'da yaşanan iki etnik kimlik arasındaki iç savaş buna güzel bir örnektir. İki etnik kimlikten biri diğerine karşı soykırım uygulamıştır. Yine Bosna'da yaşanan ve binlerce insanın göç etmesine yol açan kanlı olaylar da güzel bir örnektir.

Verilen örneklerden kültürel çarpışmanın sadece farklı etnik kimlikler arasında olacağı gibi bir sonuç çıkması hatalı olur. Aynı etnik kimliğe sahip insanlar arasında da benzer çatışmalar yaşanabilir.

Daha önce, karşılıklı hoşgörü olması halinde bir arada yaşayan farklı kültürlerin birbirlerinden etkinlenebileceğini belirtmiştik. Buradan kültürlerin iletişim ve diyalog ile değişip dönüştüğü sonucu ortaya çıkmaktadır. Kültürel değişim iletişim ne kadar yoğun olursa o kadar hızlı olacaktır. Özellikle içinde bulunduğumuz iletişim çağında kültürel etkileşim oldukça şiddetlidir.

Bu kadar şiddetli kültürel etkileşim aynı kültür içinde farklı bireylerin kültürel dünyasında farklılaşmalara yol açar. Öyle ki aynı kültür içindeki farklı gruplara ait farklı alt kültürler belirir. Bu değişime, farklılaşmaya kültürel metamorfoz demek mümkündür. İlk kültüre ise temel kültür veya çatı kültür denilebilir.

Aynı kültür içindeki farklılaşmış alt kültürlere ait gruplar arasında da belli konularda ayrışmalar ortaya çıkabilir. Böylece aynı etkin kimlikler içinde bile şiddetli çatışmaların ortaya çıkması mümkün olur. Burada genel olarak kültürel metamorfoza karşı katı şekilde direnç gösteren ve eski kültürlerini azami ölçüde korumak isteyen toplumsal grupların, kültürel metamorfoz sonucu başkalaşmış alt kültürleri sindirmeye çalıştığı ve saldırgan bir tutum takındığını söylemek mümkündür (Erkek adam saç uzatır mı? - Erkek adam küpe takar mı? - Kadın kısmı çalışmaz - Kadın kısmı tiyatrocu olmaz - Kadın kısmı oy kullanmaz - Kadın kısmı bekaretini evlenen kadar korur - Kot pantolon giyilmez vb.). Burada bir tür kültürel savunma mekanizmasının varlığından söz etmek mümkündür.

Bazı durumlarda ana kültür alt kültürlere karşı hoşgörülü davranır. Bu durumda alt kültürler gelişip güçlenir. Bu durm çatı kültürde korumacı kesimlerin ortaya çıkıp ve seslerini yükseltmeye başlamasına yol açar. İşte en tehlikeli durum o zaman ortaya çıkar. Çünkü alt kültürler de güçlenmiştir. İki taraf arasında ciddi bir mücadele başlar. Çatı kültür kazanırsa bu zafer çoğu zaman kanlı bir baskı ve temizlik dönemi gelir. Alt kültürler kazanır ise de bir kültürel reform gerçekleşir.

İçinde bulunduğumuz çağda ilericiler ve gericiler arasında yaşanan kanlı olayların da temelinde kültürel metamorfoz vardır. Herkes kültürel reformun sancılarını hissetmektedir. Bu reform kanlı canlı bir şekilde mi yoksa ölü olarak mı doğacak bunu zaman gösterecektir.

11 Ekim 2015 Pazar

Sofie'nin Dünyası Üzerine

Felsefe'yi pek gereksiz görüyoruz. Oysa insanın hem kendini, hem diğer insanları, hem de evreni daha iyi anlaması ve kavraması için vazgeçilmez bir yoldur felsefe. Ancak felsefeyi felsefe kitaplarından öğrenmek de kolay değil. Sıkıcı biraz. Karşılıklı konuşmanın, tartışmanın, farklı düşünceleri çarpıştırmanın gerekli olduğu bir alan felsefe.

Sofie'nin Dünyası ise jostein Gaarder'in insanlığa armağan ettiği mükemmel bir felsefe tarihi romanı. Eksikleri yok mu? Elbette var. Ama daha çocuk yaşta bir gencin bile sıkılmadan okuyacağı bir kitap. Aynı zamanda Thales'ten günümüze pek çok filozofa yer veren, düşüncelerinden ve öğretilerinden söz eden bir kitap. Ne sıkıcı bir felsefe kitabı, ne de sulu bir gençlik romanı. Aksine insanı alıp filozofların dünyasında gezdiren, onlarla tanıştıran bir başyapıt. MEB 100 temel eseri arasında almamış sanırım. Oysa birinci sırada olması gereken bir kitap.

Kitapta Sofie 15. yaş günü yaklaşırken esrarengiz birinden esrarengiz mektuplar ve katpostallar almaya başlıyor. Bu esrarengiz kişi Sofie'ye ücretsiz felsefe dersleri veriyor. Sofie kısa sürede okulda öğrendiğinden çok daha fazle şeyi öğrenmiş oluyor. Ama kitabın sonlarına doğru Sofie ile aynı günde doğan Hilde'nin kim olduğu ortaya çıkıyor ancak daha çözülmesi gereken bir dolu gizem varlığını sürdürüyor.

Felsefenin gizemli dünyasında bir yolculuğa çıkıp, düşünce dünyanızı geliştirmek istiyorsanız Sofie'nin Dünyası'nı mutlaka okumalısınız.

26 Temmuz 2015 Pazar

Rodaj Nedir? Neden Gereklidir?

Öncelikle henüz bir motor sahibi olmadığımı belirteyim. Ancak bu konuya çok meraklıyım ve ciddi bir abimizden de eğitim aldım. Geriye motor ehliyeti almak ve motor edinmek kaldı denilebilir. Motor konusuna merak sarınca da hemen internetten araştırmalara başladım. Özellikle Youtube üzerinde Altın Elbiseli Adam başta olmak üzere çeşitli videoblog tarzındaki kanalları ziyare ettim. İçlerinde her ne kadar olumsuz örnek teşkil edenler olsa da, genellikle konuyu ciddiye alan kişilerin bulunduğunu görmek de hoşuma gitti.

İnternette yaptığım araştırmalarda belli başlı konularda sıklıkla sorular sorulduğunu gördüm. Motor konusunda maalesef henüz emeklemeye dahi başlamamış biri olarak ahkam kesmem çok yanlış olur. Ancak makine mühendisliği eğitimi almış biri olarak, teknik konularda bir şeyler söyleyebilir. En çok sorulan ve sıklıkla eksik veya yanlış bilinen konulardan biri olduğunu fark ettiğim rodaj da bunlardan biri. İlgi alanıma girdiği için bu konuda merak edenleri elimden geldiği kadar aydınlatmaya çalışacağım.


Rodaj Nedir?


Rodaj aslında sadece motorlar için geçerli değildir. Tüm yeni mekanik cihazlar, aletler, araçlar, makineler için geçerli bir konudur. Çalışan hareketli parçalara sahip her şey için rodajdan söz etmek mümkündür.

Rodaj için genellikle parçaların birbirine alışma süreci tabiri kullanılmaktadır. Teknik anlamda çok şey ifade etmese de yanlış bir tabir de sayılmaz. Bu nedenle rodajı kabaca hareketli mekanik parçaların birbirine alışma süreci olarak tanımlayabilirsiniz. Sonuçta herkes mühendis seviyesinde teknik bilgi sahibi olmak zorunda değildir ve bu ifade genel olarak doğrudur. Ben de bu yazıda elimden geldiği kadar teknik tabir kullanmamaya özen göstereceğim.


Rodaj Neden Gereklidir? 


Rodaj neden gereklidir sorusu alsında hareketli mekanik parçalar için neden bir uyum süreci gereklidir şeklinde sorulmalıdır. Buna cevap verebilmek için önce Tolerans konusunu açıklamak gerekir.

Tolerans:

 Mühendislikte tolerans, kabul edilebilir hata payı diyebiliriz. Tolerans en iyi örnek vererek açıklanabilir. Örneğin çok sayıda, 1 cm çapında dairesel kesite sahip 10 cm uzunluğunda herhangi bir metal malzemeden çubuklar üreteceksiniz diyelim. Ürettiğiniz çubuklardan belki on binde biri tam olarak 1 cm çapında ve 10 cm uzunluğunda olacaktır, belki bu oran çok çok daha düşük olacaktır. Teknik olarak tam bu değerleri tutturmak mümkün olsa da, üretim tekniği nanometre seviyesinde (1nm metrenin miyarda biridir), hassasiyet gerektireceğinden çok pahalı olacaktır.Üstelik çok defa bu kadar hassas üretim yapmak gerekli değildir.

Mühendisler tasarladıkları sistemin çalışabilmesi için, sistemdeki parçaların belli bir alt ve üst sınır arasındaki ölçülerle üretilmesini isterler. Ölçüleri bu aralıkta olmayan parçalar hatalı kabul edilir. Sözünü ettiğimiz aralık ise toleranstır. Örneğimize dönecek olursak, 10 cm uzunluğun yanına +/-0,02 cm gibi bir ifade eklenmiş ise bu örnekteki çubukların boyunun en az 9,98 cm, en çok da 10,02 cm ölçülerde olması gerektiğini ifade eder. Bu aralıktaki tüm parçalar uygun kabul edilir.

Üretimde kullanılan makinelerdeki titreşimler, kesici uçlardaki yıpranma vb. pek çok etken üretimin belli bir kusurla yapılmasına yol açmaktadır. Bu hatalar yüzey pürüzlülüğü için de geçerlidir. Siz örneğin silindirin iç yüzeyini ne kadar pürüzsüz üretmek isterseniz isteyin belli bir pürüz olacaktır. Aynı şekilde silindir içinde hareket edecek olan piston da belli bir pürüze sahip olacaktır. Yani rodajı geometrik kusurlar kadar yüzey pürüzlülüğü degerekli kılar. Unutmayın, camlar bize pürüzsüz görünse de sinekler camdaki pürüzlere tutunarak üzerinde yürüyebilmektedir. Pürüzlülük konusunda görünüş yanıltıcı olabilir.

Rodaj Aşamasında Ne Olur?


Rodaj aşamasında motordaki parçalar arasında olası kusurlardan kaynaklı, olması aslında istenmeyen sürtünmeler oluşur. Bu sürtünmeler sırasında parçalarda aşınmalar, yüzeylerde törpülenmeler olur. Çok çok küçük, belki gözle bile göremeyeceğiniz boyutlarda kopan parçalar olabilir. Sürtünmeler rodaj süresince parçaların aşınmasına neden olurken bir yandan da motorun daha fazla ısınmasına yol açar. Aynı zamanda bu sürtünmeler motorda belli bir verim kaybına neden olur. Motorun ürettiği gücün bir kısmı daha arka tekere iletilmeden motordaki sürtünmeleri yenmek için harcanmaktadır. Bu sürtünmeler hep olacaktır ancak rodaj süresince daha yüksektir. Rodajı sağlıklı yapılan motorlarda güç artışı olduğundan söz edenler aradaki farkı gözlemleyebilmişler demektir. Aslında güç artışı olmamıştır. Motor gücünden daha verimli faydalanma imkanına kavuşulmuştur. Motorlar sahip oldukları teknik sınırların üzerinde güç üretemezler. Ancak kullanıcılar, yani sizler, doğru bakım, doğru sürüş, doğru rodaj ile motordan mümkün olan en yüksek verimi alabilirsiniz.


Rodaj Aşamasında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?


Rodaj aşamasında motorla gelen (geldiyse) kitapçıktaki verilere dikkat etmek gerekir. Orada belirtilen limitleri aşmamak gerekir. Unutmamak lazımdır ki rodaj süresince motor içindeki parçalar birbirine daha çok sürtünüyor ve bu parçaların, yani motorun daha çok ısınmasına yol açıyor. Oluşan aşırı ısı metal parçaların mekanik özelliklerini olumsuz etkileyebilir. Ciddi ve kalıcı sorunlara yol açabilir. Yine olası kopan küçük parçalar motor içindeki serbest hareketleri sırasında metal yüzeyleri çizebilir, aşındırabilir, başka parçalar kopmasına yol açabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı rodaj süresince motorun düşük devirlerde kullanılması önerilir.

Rodaj süresi motorda kullanılan parçaların mekanik özellikleri ve tolerans miktarı ile ilgilidir. Motordan motora az çok farklılık gösterebilir. Bu konuda motor üreticileri en doğru bilgilere sahip olduklarından onların kitapçıklarda belirttikleri değerlere uymak önmelidir.

SON SÖZ:


Motorunuzda sürtünmeler, aşınmalar hep olacaktır. Bu kaçınılmaz. Ancak rodaj aşamasında dikkatsiz davranırsanız motorunuzun çok hızlı aşınmasına, ciddi hasarlar görmesine yol açabilirsiniz. Kötü rodaj motorda gözle görülür bir arızaya yol açmasa bile, motor ömrü kısalacaktır. Haliyle belki 100 bin km'yi devirebileceğiniz motorunuz 60 bin'i görmeden işlemez hale gelecektir.

Ayrıca söz ettiğimiz sürtünmelere aslında muhtacız. Sürtünme olmasa lastikleriniz yolda tutunmaz, motordaki güç arka lastiğe iletilemez, hiçbir makine çalışamaz. Neden ıslak zemine yol tutuş zorlaşır? Bir düşünün...


25 Temmuz 2015 Cumartesi

BIOS'a Gömülü Windows Ürün Anahtarı Problemi

Bu yazıya nereden başlasam bilemiyorum. Şu anda bu yazıyı yazdığım bilgisayar MSI GT 70 Dragon Edition. Oyun severler için üretilmiş güçlü bir sistem. Yanılmıyorsam üç yıl kadar önce almıştım. Ancak oyun bilgisayarı olduğu için aldığım dönemin en iyi bileşenleri arasında olan parçalardan oluştuğundan halen rahatlıkla tüm güncel uygulamaları çalıştırabiliyor. Bu bilgisayarı aldıktan kısa bir süre sonra HDMI çıkışı bir anda çalışmamaya başladı ve ben de servise gönderdim. Servisini bulma aşaması zor oldu biraz. MSI servis hizmetini ülkemizde Servispoint adlı firma yürütüyor ve ben iletişime geçtiğimde kargoyla bilgisayarı göndermemi istediler. Anakartı değiştirip geri gönderdiler. Sorun çözülmüştü ancak sol hoparlörlerden sesi açınca parazit gelmeye başlamıştı. O kadar önemsemedim.

Son Windows güncellemeleri ile birlikte Get Windows 10 app adlı uygulama bilgisayarıma yüklendi ve ben böylece Windows 10'u ücretsiz orijinal olarak edinebileceğimden haberdar oldum. Ancak uygulama bilgisayarımda Air Display uyumsuzluğu nedeniyle ekranımın Windows 10 ila çalışmayacağı hatasını verdiği için kayıt yani rezervasyon yaptıramadım. Bunun üzerine Air Display uyumsuzluğu hatasını gidermenin yollarını aradım.  Ancak tüm çabalarıma rağmen herhangi bir başarı elde edemedim.

Bilgisayar servisten geldiği andan bugüne kadar hiç formatlanmamış, hatta sistem kurtarma menüsüne girilmemişti. Bilgisayarı fabrika ayarlarına döndürerek sistemdeki tüm loglardan ve program kalıntılarından kurtulursam Air Display hatasının düzelebileceğini düşündüm. Çünkü bu bilgisayarın sistemi Windows 10 ile uyumlu aslında uyumlu olması gereken bir sistem. System recovery ile bilgisayarı başa aldığımda ise yeni ve çok daha can sıkıcı bir durumla karşı karşıya kaldım. Bilgisayarı formatlamış olmaktan daha büyük bir bela yoktur bana göre. Çünkü tüm o güncellemeleri indireceksin, sürücüleri yükleyeceksin, onlarca programı tekrar kuracaksın. Zahmetli iş. Ancak bu sürpriz çok can sıkıcı oldu.

OEM Windows sürümlerinde, yani CD ile işletim sistemi gelmeyen bilgisayarlarda Windows ürün anahtarı BIOS'a gömülü oluyormuş. Bugün görüştüğüm Microsoft görevlisinden öğrenmiş oldum. Benim bilgisayarın anakartı değiştirildiği için, ve BIOS çipi de anakart üzerinde bulunduğu için değişmiş. Servis görevlileri sadece anakartı değiştirip, SSD disklere yüklü sistemi güncellemediklerinden ve eski anakartın BIOS'undaki ürün anahtarını yeni anakarttaki BIOS'a kaydetmediklerinden (Belki bunu yapma imkanları yoktur), şu anda Windows işletim sistemini kaydettirip orijinalliğini tescil ettiremiyorum.  Orijinal Windows kullanabilecekken korsan yöntemlere başvurmak da işime gelmiyor.

Servispoint ile iletişime haftasonu olduğu için geçemedim. 2 yılı geçtiği için garanti süresi de bilgisayarın dolmuş durumda. Bakalım nasıl bir kavga vereceğiz pazartesi günü.

Hani bir söz vardır ya... Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak diye...Yaşadığım tam olarak budur.