Son zamanlarda internette sörf yaparken "Uyurken İngilizce Öğrenin" şeklinde reklamlar görmekteyim. Pek çok kişinin bu konuyu merak ettiği düşüncesi ile yabancı dil öğrenmeyi hobi edinmiş biri olarak birşeyler söylemek istiyorum. Ancak sözlerime başlamadan önce bu tür reklamları yapanlar ve pazarladıkları her ne ise onu üretenler vs ile hiçbir alakam olmadığını belirtmek isterim.
Bir dili en iyi ve en kısa sürede öğrenmenin tek bir yolu vardır. O dilin konuşulduğu ülkeye gitmek ve bir süre o ülkede yaşamak. Bu belki bizler için Almanca'da işe yaramayabilir. Çünkü olayın mantığında o dili konuşmaya mecbur kalmak vardır. Almanya'nın neredeyse her köyünde bile yaşayan Türkler olunca, kendinizi Almanca'dan ziyade Türkçe konuşur halde bulabilirsiniz. Eğer dil öğrenmek için bir ülkeye gidecekseniz orada yaşayan arkadaşlarınız ve akrabalarınız varsa, onlardan ya uzak duracaksınız mümkün olduğunca, ya da onlarla bile öğrenmeye çalıştığınız dili kullanarak iletişim kuracaksınız. Peki böyle bir imkana sahip olmayanlar ne yapabilir? Şimdi buna bakalım.
Olaya en başından başlamak gerek. Bir insan dünyaya geldiğinde hiçbir dili bilmez. Ama zamanla duya duya ailesinde konuşulan dili öğrenir. Sık sık verdiğim bir örneği burada tekrarlamak isterim. Uzunca bir süre önce sanırım gazetede okumuştum. Fransız anne ve Japon babadan oluşan bir çift Amerika'da yaşıyorlar. Çocukları annesinden Fransızcayı, babasından Japoncayı, sokakta arkadaşlarından İngilizceyi, okulda İspanyolcayı öğreniyor. Daha okula başlamadan Fransızca, Japonca ve İngilizceyi birbirine karıştırmadan konuşabilen çocuk on yaşına gelmeden üç ana dile sahip oluyor ve iyi derecede İspanyolca biliyor. Zaten bir dil öğrenirseniz ikinci bir dil öğrenmek daha kolay oluyor. Bu özellikle neo-latin Avrupa dilleri için geçerlidir. Kökeni latince olan bu diller pek çok açıdan birbirleri ile benzerdir.Verdiğim örnektek çocuk üç neo-latin dilin ( Fransızca, İspanyolca ve İngilizce 'İngilizce aslında tam olarak neo-latin sayılmayabilir') ile bu diller ile alakası olmayan Japoncayı biliyor.
Öncelikle dil öğrenmek gençler için daha kolay. Pırıl pırıl, dinamik taze bir zihin yeni bilgileri çok daha kolay kabul eder. Ancak yine de öğrenmenin yaşı yoktur. Sabır ve azim dil öğrenmede bir kişinin en çok ihtiyaç duyacağı iki şeydir. Sabırlı ve azimli olun.
Bebeklerin duya duya dili öğrendiğini söyledik. Duymak çok önemlidir. Bu nedenle öğrendiğiniz dili mümkün olduğunca duyun. O dilde müzik dinlemek yeterli değildir. Normal konuşmaları dinleyin. Yabancı TV ve radyo kanallarını takip edin. Altyazısız yabancı filmleri izleyin. Anlamasanız da inatla buna devam edin. Hatta kulak vermeseniz bile öğrenmek istediğiniz dilde konuşan birirleri olsun sürekli. Zamanla o dile ait sesler, kelimeler zihninize kazınacaktır. Küçük bir çalışma ile hızlı bir şekilde konuşmaya başlayabilirsiniz. Hatta Türkçe konuştuğunuz gibi, grameri düşünmeden sözcükler ağzınızdan dökülmeye başlar. Dil öğreniminde düşülen en büyük hatalardan biri de salt gramer öğrenmek ve kelime ezberlemektir. Bunu biraz açalım;
Gramer genellikle matematiksel bir yapıya sahiptir. Her gramer ait olduğu dilin algoritmasıdır. Ancak hiçkimse anadilinde konuşurken bu algoritmayı düşünmez. Hatta bilmez. Okuma yazma bilmeyen insanlar mükemmel doğrulukla anadilini konuşur. O halde gramer öğrenmek o kadar da önemli değildir. Ancak bu elinize hiç gramer kitabı almayın demek de değil.
Kelimeleri ezberlemek değil öğrenmek gerekir. Her kelime bir kavramı betimler. Bunu en iyi sözlüklerde görmek mümkündür. Bir İngilizce-Türkçe sözlük alın ve herhangi bir İngilizce kelimenin Türkçe karşılığına bakın. Pek çok kelime görürsünüz. Çoğu kez eşanlamlı kelimeler de değildir bunlar. Ama genellikle yakın anlamlı kelimelerdir. Bunun nedeni o sözcüğün betimlediği kavramın Türkçe'de birebir örtüşen bir kelime ile betimlenmemiş olmasından kaynaklanır. Çok basit bir ifade ile, Yes, evet demek değil yes demektir. Öğrenmeniz gereken yes sözcüğünün Türkçe sözlükteki karşılığı değil, yes kavramıdır. Günlük hayatta konuşurken kullandığınız pek çok sözcüğün sözlük anlamını sorsalar bocalarsınız. Hatta bir cevap veremeyebilirsiniz. Ama o sözcükleri hep doğru yerde kullanıyorsunuz? İşte, siz o sözcüğün anlamını kavramsal olarak biliyorsunuz, sözlük anlamını ezberlemediniz. Yabancı dillerdeki sözcükleri de bu şekilde öğrenmek gerekir. Bu da o dildeki konuşmaları dinleyerek, o dilde yazılmış metinleri okuyarak, hangi kelimelerin neyi ifade etmek için kullanıldığını kavramakla olur. Sezgisel bir süreçtir aynı zamanda. Ama kesindir.
Öğrenmek istediğiniz dili günlük yaşamınıza sokmalısınız. Her gün o dili konuşarak pratik yapmanız mümkün olmayacaktır. Ancak o dilde yazılmış metinleri okumak, TV, radyo takip etmek filmler izlemek gibi yollarla her gün o dille muhatap olmalısınız. Tüm diller nankördür. İhmal ederseniz öğrendiklerinizi öğrendiğinizden daha büyük bir hızla unutursunuz.
Öğrenmeye çalıştığınız dili konuşacak birileri yoksa bile o dilde düşünmeye çalışın. Bir başka deyişle, içsesiniz o dilde konuşsun.
Duymanın dil öğrenimindeki önemi çok açık. Bu nedenle söz konusu reklamı yapılan ürünler başarılı olabilir. Ancak kesinlikle böyle bir ürüne para vermeniz gerekli değil. Ancak alırsanız faydasını görmeniz, eğer gerçekten iyi hazırlanmış bir ürünse, işe yarayacaktır kuşkusuz. Çünkü uyurken bile beyniniz sesleri algılar ama siz fark etmezsiniz.
Hepinize kolay gelsin...
2 yorum:
son zamanlarda okuduğum güzel bir blog yazısı. yorum yapmadan çıkmak istemedim :) teşekkürler.
gerçekten faydası olacağına inandığım bir yazı olmuş. dil öğrenmeye çalışırken yaptığım hataları farketmiş oldum. teşekkürler.
Yorum Gönder