Koca bir dünyada yaşamakta insan. Ancak bu koca dünyada her yeri göremeyecek. Bazen kaldırır kafamı ve güneşe bakarım. Benimle birlikte aynı anda aydınlattığı kim bilir nereler var, uzaklarda, çok uzaklarda bir yerler, hiç gitmeyeceğim yerler, hiç bilmeyeceğim yerler. Ben de sizinle aynı anda gündüzü yaşadım diyemeyeceğim yerler.
Ben gündüzü yaşarken geceyi yaşayan yerler de var. Gündüzü aynı anda hiç yaşayamayadığım insanlar var, ben kahvaltı yaparken akşam yemeği için sofraya oturanlar var.
Dünyanın pek azını yaşayabiliyoruz, pek azına yetiyor ömür. Bazen çok uzak yerlere gitmek isterim. Ta Madagaskar limanlarından Çin limanlarına kadar gitmek isterim bir gemide bazen. Belki benim de her gece yıldızlara karşı Hoy lu lu şarkısı söyleyen arkadaşlarım olurdu. Ancak Madagaskar'a gideceğimi hiç sanmıyorum. Hiç Uluru'ya akşam güneşi ihtişamlı bir kırmızı renk bahşederken, o manzarayı bir kanguru ile paylaşacağımı da sanmıyorum.Kamçatka'nın adı konmamış volkanlarının yamaçlarında yeni bir güne merhaba demeyeceğim sanırım hiç bir gün.
Hal böyle iken nasıl olur da; "bu dünyada yaşıyorum" diyebilirim ki? Nasıl diyebilirsiniz? Bazen yola çıkarım, bir şehrinden bir başkasına giderim ülkemin. Yolda köyler, şehirler, hiç gezmediğim, hiç gezmeyeceğim yollar. Bir meraktır sarar beni. Acaba kimler yaşıyor bu evlerde? Acaba ne dertleri, nasıl hayalleri var? Bir an içimden kendi hayatımdan sıyrılıp, onların hayatına karışmak geçer. Bir başka yerde, hiç tatmadığım bir hayat.
Bir hayat, bir ömür yetmiyor bu dünyayı yaşayabilmek için. Bakmayın dünya küçüldü diyenlere. Onlar kendilerine koca bir dünyada sınırlar içinde daraltılmış küçük dünyacıklar kuruyorlar. Onlar küçük dedikleri dünyanın kaçta kaçını yaşıyorlar. Hepsinin bir şehirde geçmiyor mu hayatları? Hepsi iş-ev arasında bir kısırdöngü ile tüketmiyorlar mı yaşamlarını? Ha arada tatile falan çıkarlar, üç beş şehir görürler. Arada sınırlarını aşarlar. Ancak yine de topu topu bir kaç şehirde tüketirler hayatlarını. O şehirlerin de çok az bir kısmını yaşarlar. Ben İstanbul'da yaşarken bazen boğazı görmeden aylar geçerdi. Oysa ne keyiflidir yosunlu taşlar arasında süzülen bir sarganı seyretmek. Ya da suya dalan bir karabatağın çıkacağı yeri tahmin etmeye çalışmak.
Bu güzel dünyada ne çirkin hayatlar yaşanıyor, inanılır gibi değil. Gerçekten değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder