26 Ekim 2010 Salı

Zaman Üzerine

Boş bir duvara bakakalan göz yorulunca kapanır. İnsan yorulunca yürümeyi bırakır. Yürümek zaman zaman zor olabilir, zaman zaman ise kolaydır. Peki yürümeyi zorlaştıran ya da kolaylaştıran nedir? Yolun şekli, engebeli olum olmaması, taşlı olup olmaması... Daha bir sürü şey sıralayabilirim buraya. Ama yolun fiziki yapısı her zaman zorlamaz insanı. Bazen insanı zorlayan yolun kendisidir, varlığıdır.

Her insan için geçerli üç zamandan bahsedeceğim. İşte bu üç zamanın mükemmel uyumunda ne kadar yakınsa bir insan, yol o kadar kolaydır. Benzer şekilde ne kadar uzaklaşmışsa mükemmel uyumdan, yol o derecede zorlaşmıştır. Bu üç zamanın birincisi evrensel zamandır. Bu evrensel zaman kişiden kişiye değişmeyen, herkes için her yerde aynı olan zamandır. Bu evrensel zaman, insanlardan bağımsız bir şekilde akan bir nehre benzer. Siz o zamanın içinde sürüklenen bir kayıksınız, belki bir odun parçası, belki bir yaprak. Ama evrensel zamanı değiştiremezsiniz. Üstelik bu nehir sürekli sabit bir hızla akar, ancak bazı anlarda size daha yavaş ya da daha hızlı akıyor hissi verebilir. Oysa gerçekte yavaşlayan ya da hızlanan bir başka zamandır.

İkinci zaman, evrensel zamandan ayrı olarak, insanın biyolojik zamanıdır. Evrensel zaman nehrinde aldığınız her yol, biyolojik zamanınızın geri saymasına neden olur. Evet, biyolojik zaman, geri sayar sadece. İnsanın büyümesine, yürümesine, konuşmasına, yaşlanıp ölmesine neden olur. Yaşamınızın çağlarını belirler. Çocukluk, gençlik, delikanlılık, ihtiyarlık gibi. İnsan yaşamında biyolojik zamana uymak çok önemlidir. Bu zaman insan bedeni üzerinde oldukça etkilidir. Vücuttaki hormonların seviyesini değiştirir. Bazen kemik erimesi gibi bir hastalığa neden olur, doğurganlığı başlatır ve bitirir. Hormonal denge insan psikolojisi üzerinde çok etkilidir. Bu nedenle yaşamın her çağında insan, biraz daha farklı bir insandır. Asla aynı kişi olamaz. İnsanı değiştiren ise biyolojik zamandır.

Üçüncü zaman oldukça derindir. Her zaman hissetmek mümkün olmaz. Zaten pek fazla hissedebilenin oldunu da sanmıyorum. Bu üçüncü zaman, kişinin iç dünyasının zamanıdır. Evrensel ve biyolojik zamanla oldukça sıkı ilişki içinde olsa da, tam anlamıyla onlara bağlı bir zaman değildir.

Üçüncü zaman, yani iç zaman, takvimde hangi gün olduğu ile ilgilenmez, bunun en büyük ispatı olarak, diğer insanlardan kopuk bir süre yaşadıktan sonra, hangi gün olduğunu insanın unutmasını gösterebilirim. Biyolojik zamanla da sıkı bir ilişkide olmasına rağmen, tam anlamıyla ona bağlı değildir. Bazı insanlar yaşlanan vücutlarına rağmen kendilerini genç hissederler. Büyümeyi reddedenler bile vardır.

İnsan ancak bu üç zamanın mükemmele yakın bir uyumunda mutluluğu bulabilir. Yani, olması gereken şeyler, olması gereken evrensel, biyolojik ve içsel zamanda olursa, en üst seviyede mutluluk verir. Aksi halde, zaman uyumsuzluklarının doğuracağı sıkıntılar ortaya çıkar. Örnek vermek gerekirse, çok genç yaşta evlenip çocuk sahibi olan biri için bu durumu kaldırmak zor olacaktır.

İnsan hayatında bu üç zaman, mutluluğun anahtarlarıdır ve bir kapıyı aynı anda açmalıdır. Bununla birlikte açılacak kapı da önemlidir. Doğru kapı açılmadığı takdirde, üç zamanın mükemmel uyumu ziyan edilmiş olur. Bazen insanlar kapıyı açmaya çalışmayabilir de. Kaçan ise fırsattır. Örnek olarak hayatının fırsatı olan bir iş başvurusunda bulunmamak olabilir bazen, bazense hayatının aşkını kaçırabilir insan. Ancak, bazen fırsatlar önünüze bu üç zamanın oldukça uygunsuz olduğu bir durumda çıkar. Bu durumda yapacak bir şey yoktur. Göz göre göre treni kaçırır insan. Sokağa çıkıp da bitkin, hayattan bıkkın yüzlere bir bakın. İşte onlar, mutlaka geçmişte bir gün treni kaçırmış olanlardır.

Umarım sizler, hiçbir treni kaçırmazsınız.

Hiç yorum yok: