25 Haziran 2012 Pazartesi

Sabahın erken saatlerinde genelde klasik müzik ya da enstrümantal birşeyler dinlemek çok hoş olabiliyor. Belki pek çok kişi sabah sabah da klasik müzik nasıl olur da güzel olabilir diye düşünebilir. Ancak, şöyle kahvenizi ya da çayınızı yudumlarken arka fonda hafif bir müzik olunca insan kendin çok huzurlu hissediyor. Pop, Rock ve diğer müzik türlerini de küçümsememek gerek tabi ki. Sabah sabah canlı, kıpır kıpır, zıpır şarkılar eşliğinde kendinizi yaşam enerjisi ile doldurabilirsiniz. Ama klasik müziğe bir defa alışınca insan, Tıpkı Türk Kahvesi müdavimi olmuş kahvekolikler gibi, bir daha vazgeçilemiyor.

Her müziğin de kendine göre yeri olabiliyor. Rakı sofrası denilince hemen Türk Sanat Müziği çınlar insanın kulağında. Belki benzemez kimse sana, belki bu akşam bütün meyhanelerini dolaşırsınız İstanbulun...

Halk müziğini es geçmemek gerek. Özellikle de yıllanmış olanları. Öyle Türkülerimiz var ki, taşıdığı damıtıla damıtıla içinde kaybolacağınız bir anlam taşır hale gelmiş ve anlatmaya sayfaların yetmeyeceği mısralar ve yanık bir melodi... Bu topraklarda büyüyüp de halk müziği dinlemeyenin özü özümüzden değildir.

İnsanlar müziği genelde bir iki şekilde dinler. Ancak sanat evrenseldir ve tüm müzik türlerini dinlemek gerekir. Hem halk müziği dinleyebilmek hem de Bach, Chopin dinleyebilmek... Yerine ve zamanına göre, her müziği tatmak gerek...

Ancak sözümde ısrarlıyım... Sabah sabah klasik müzik ya da solo enstrümanlar hoş oluyor. Şu aralar Anjelika Akbar dinliyorum sabahları... Özellikle bugün, Pazartesi stresimi azaltmamda çok faydalı oldu...

Hiç yorum yok: