21 Aralık 2012 Cuma

Yaşam Ağrısı!

Yaşam ağrısı kolay geçen bir ağrı değildir. Nedeni yaşamın kendisidir, tüm muhteviyatı ile. İçinde acı vardır, hüzün vardır, keder vardır ama aynı zamanda neşe vardır, mutluluk vardır. Güzel olana doyumsuzluk ve dudakta bir parmak bal misali silinmiş hatırası eski sevgilinin dudaklarının. Kaybedilen arkadaşlar, sevilenler, aile bireyleri. Gurbete gidenler, dünya değiştirenler... Hepsi hepsi ve daha fazlası oluşturur yaşam ağrısını.

Yaşam ağrısı insanın sol yanına oturur. Ciğerler nefes alamaz, kalp kan pompalayamaz hale gelir. Boğazında düğümlenir tüm sözcüker. Söylesek neye yarar, söylemesek ne olur? Olan oldu, olacak olan olacak. Kaçarı yok bir zaman var bu dünyada bize ayrılan, yaşanacak.

Bir umut bekledik 13. baktunu. Güya kıyamet kopacaktı. Güya bu yaşam ağrısının yegane ilacı olan ölüm bizi saracaktı. Maya takvimi haksız çıktı. Belki bu yargıya ulaşmak için erken daha, ama kimin umurunda. Sol yanımda yaşam ağrısı, sıkıştırıp duruyor.

Hem düşünüyorum da, şimdiye kadark imse kıyamet kopunca ölmedi ki! İlk biz olacağız, ve son biz olacağız. Biz kıyamet kopar da olursa, bunu yaşayan yegan nesil olacağız. Önemli yani bu açıdan bakınca.

Şirince'yi dolduranlara şaşıyorum. İnsanlar var olmak istemeden var edildi ( ki yok olan var olmayı nasıl siter? ), muhtemel ki istemeden bu dünyaya gönderildi, bize hiç bir şey sorulmadı. Bana sorsalardı farklı bir ülkede, farklı bir coğrafyada yaşamak isteyebilirdim belki, belki istemezdim ama hiçbir konuda seçme hakkımız yoktu. Bize dayatılan bu hayata bu kadar bağlanmak? Anlamakta güçlük çekiyorum. Yokluk bana o kadar da korkunç gelmiyor.

Hiç yorum yok: