Prof. Dr. İlber Ortaylı medyada sık sık gördüğümüz bir isim. Capsçiler "Çok cahilsin, keşke ölsen" diye sosyal medyada bir akım başlatmıştı bir ara. Bu capslerdeki espri İlber Ortaylı'nın adeta ayaklı kütüphane olmasından kaynaklanıyor. Ayaklı kütüphane olmanın yanında, bizzat yaşadıkları ile kültür abidesidir ve çağımız Türkiye'sinin yetiştirdiği en kıymetli şahsiyetlerdendir. Hal böyle olunca İlber Ortaylı konuşurken insan kendini cahil hissediyor. Hele hele yine entelektüel birikimi ile saygı duyulan ve kendini amatör tarihçi olarak tanımlayan Murat Bardakçı'nun sunduğu Tarihin Arka Odası programında, Murat Bardakçı kiril alfabesi ile yazılmış bir metni okurken telafuzunu düzeltişine ekran başında şahit olan biri olarak...Kesinlikle insana kendini çok cahil hissettirdiğini söyleyebilirim.
Bu kadar çok şey bilince ve öyle bir kariyer sahip olunca insan korkmadan bildiğini söyleme gücünü kendinde görür. İlber Ortaylı'da da aynı özgüven var kuşkusuz. Doğru bildiği ne ise onu söylüyor. Lafını esirgemeden. Üstelik kimseden. İlber Ortaylı o kadar çok şey biliyor dedik ama, kabul etmek gerekir ki, bu herşeyi bildiği veya doğru bildiği anlamına gelmez. Muhakkak ki kendinin de böyle bir iddiası yoktur. Ancak onun kadar entelektüel birikim sahibi birinin görüşleri, düşünceleri her zaman kıymetlidir. Böyle kimselerin görüş ve düşünceleri, karşıt görüş ve düşüncelere sahip kimseler tarafından bile saygı ile karşılanmalıdır. Çünkü böyle kimseler, içi boş beylik laflar etmezler. Söyledikleri her sözün altında belli bir altyapı vardır. Yaş tahtaya basmazlar.
İlber Ortaylı gündemde katıldığı bir televizyon programında başkanlık sistemini sert bir şekilde eleştirdi ve başkanlık sistemini doğru bulmadığını açıkça belli etti. Hatta bununla da yetinmeyip, Aziz Nesin'i hatırlatan bir üslupla, Türk halkının darbe anayasasına %92 ile evet dediğini belirterek, bu halkın doğru olanı seçmeyebileceğini ima etti. Hatta ve hatta çoğunluğun doğru ile yanlış ayırt etme kabiliyetinde olmadığını ima ettiğini bile söylemek mümkün.İmaları bir kenara bırakı isek, bugün moda olan darbe karşıtlığına rağmen, Türk halkının darbe anayasasını böylesine büyük bir oranla evet diyerek onayladığı da bir gerçek. Gerisine katılıp katılmamakta ise herkes özgür.
İlber Ortaylı'nın açıklamaları neredeyse tüm medyada olay haline geldi. Haberlerin altına yapılan yorumlarda ise, başkanlık sistemini savunanlar İlber Ortaylı'ya demediklerini bırakmadılar.
Bu yazının amacı İlber Ortaylı'yı savunmak değil. Ancak İlber Ortaylı gibi birini eleştirenlerin kullandığı Türkçe'den doğru düzgün bir eğitim almadıklarını görmek insanı düşündürüyor. Çünkü böylesine kültür abidesi bir şahsı eleştirmeye cüret edebilmek için en azından ona yakın seviyede bir bilgi birikimine sahip olmak gerek. Ama tabi, klavye efeliği toplumumuzda meşhur. Özellikle de okumadan alim kesilmeye bu kadar meyilli olanların bu kadar çok olduğu bir ülkede, İlber Ortaylı'yı eleştirmek için İlkokul mezunu olmaya bile gerek yoktur.
Peki İlber Ortaylı eleştirilmesin mi? Herkes gibi o da eleştirilebilir. Ancak onun gibi bir şahsı eleştirmek belli bir entelektüel birikim gerektirdiğinden, ancak ve ancak böyle bir birikime sahip kimselerin buna cüret etmesi gerekir. Aksi halde yapılan eleştiriler komediden öte bir anlam ifade etmez. İlber Ortaylı'nın muhatabı bile olamayacak kimselerin ona laf atmasına ancak ve ancak gülünür. İnternette yer alan haberlerin altında İlber Ortaylı'ya eleştiriler döşeyen klavye efeleri, karşısına çıksalar iki lafı bir araya getirmekten aciz kalırlar. O yüzden en azından doçent olmak gerekir diyorum. Öyle dört yıllık lisans bitirmek bile yetmez.
Hatırlamak isteyenler videoyu aşağıda izleyebilir.