boşluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
boşluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2020 Perşembe

Boşluk

Nasıl tarif edersiniz boşluğu? Uzayda içi boş bir hacim mi dersiniz? Güzel bir açıklama. Üstelik son derecede esnek. Uzayı alın değiştirin. A uzayında B uzayında deyin. Her uzaya uyarlayabilirsiniz. Boşluk neredeyse oranın uzayı oluversin. Ne kadar kolay değil mi? Zaten böyle kolayına gidince bazen, basitleştirince bir şeyleri, kavraması daha kolay oluyor her şeyi. İlla ki girift denklemlerinde boğulmak zorunda değiliz ki problemlerin.

Yani demem o ki; boşluk var boşluk var. İstemediğin kadar. İster fiziksel bir denklemde çıksın karşına, ister sahip olduğun zamanda, ister yüreğinin tam ortasında... İster dilinde...

Tadı nasıldır boşluğun? Metaliktir bence. Soğuk, sert ve tatsız. Ya görüntüsü. Boşluğun görüntüsü var mıdır ki? Boşluğun görüntüsü yoktur aslında. Onu gösteren sınırlarındaki dolu alanların varlığıdır sadece. Boşluk boşluktur. Dolmamış, doldurulamamış, eksik kalmış, yarım kalmış... Metal tadında, demir tadında, çelik tadında... Soğuk...

Boşlukları doldurmak mümkün müdür? 

Hangi boşluktan söz ediyoruz burada? Önce onu bilmek gerek. Bilmek için tanımlamak, ne olduğunu anlamak gerek. Boşluk anlaşılır mı? Anlaşılamazdır boşluk. Sadece hissedilebilen bir şeydir o. Hissedilir ama anlaşılamaz. Tanımlanabilir ama. Boşluk dersin, şurada dersin, tam da şurada... Ama anlayamazsın. Boşluk anlamsızlıktır çünkü. 

Peki ne yapacağız boşluklarla? 

İşte asıl soru da bu. Ne yapacağız bu boşluklarımızla. Dolduramadığımız boşluklarla. Üstelik her geçen gün artan ve büyüyen boşluklarla. Biz bir gün düşüp içine kaybolana kadar bir cevap bulabilecek miyiz? Yoksa hiçliğin içine varlığımızı gömecek miyiz? İşte asıl soru bu? Cevaplanması gereken bir soru. Ancak cevaplaması bir o kadar zor olan bir soru. 

Boşlukları doldurmak mümkün müdür? 

Belki? Ama onlar kendiliğinden dolma eğilimindedir bana göre. Gözlemlerim bunu gösteriyor. Ya da dolmama. Biz doldurursak hata yapıyoruz hep. Su şişesine sirke doldurmak gibi. Evet boşluk doluyor belki ama yanlış olanla doluyor. Doğrusu olsa zaten kendi gelir bulur dolduracağı yeri. Boşuna dememişler, "Su akar yolunu bulur" diye. Ama su gerçekten akıp yolunu bulacak mı? Bekleyecek miyiz? Bekleyen pek az. Ne yazık ki hep yanlışlarla dolduruyor insanlar boşluklarını. Netice kaçınılmaz hüsran genelde. Hüsran olmasa bile bir yanı boş kalıyor yine de boşluğun. Bir tarafı eksik. Yırtık çorapla soğuk bir yere bastığınızda o yırtık yerin üşümesi gibi, ara sıra hissettirir kendini. Ara sıra derken çok iyimser olduğumu da belirteyim.

Boşluklar, boşluklar... 

Boş verip geçmek gerek belki. Ama çok da boş verince boşluklarını içi kof bir ağaç gibi oluyor insan. Dıştan bakınca hayran bırakan ama içten içe çürümüş olan bir ağaç gibi. 

Boş boş yazdım bu yazıyı bir boşluğuma denk geldi. Eğer siz de okuduysanız bir boşluğunuza gelip, üzülün kendinize. Bu yazıyı okuyacak kadar boş olduğunuza üzülün. 

23 Mart 2015 Pazartesi

15 Dk'da Boşluğun Tanımı

"15 dk kısık ateşte pilav mı yapıyoruz kardeşim. Ne bu? Altı üstü boşluğun tanımını yapacaksın" derseniz eyvallah...Demezseniz buyrun.

Bir boşluktan söz ettiğimizde yer değiştiren bir şeyin arkada bıraktığı hacmi anlamatmak isteriz genellikle. Öyle uzay boşluğu veya içinde herhangi bir madde bulunmayan hacim falan değildir bu boşluk. Ayrıca bir şeyin boşluk olabilmesi için önceden bir doluluk hali gereklidir insan için. Yani doluluk hali yoksa boşluktan söz edilemez.

Boşluk kaybediştir aslında. Öyle birden dolduramaz insan boşluklarını. Kolun kesildiğinde açılan yara hemen kapanmaz ve hiçbir protez gerçek kolun yerini tutamaz. Ama sanırım protezi de olmayan şeyler var. Emin olmasam da, vardır herhalde...

Boşluğu maddesel algılamamak gerek sadece. Mutlu birinin mutluluğunu kaybetmesi de boşluktur. Kısaca boşluğu insan için pozitif olanın ortadan kalkışı ve bu durumun insan üzerindeki etkileri, yansımaları olarak tanımlamak iyidir.

Bazen garip boşuklar içinde bulur insan kendini. Sevdiğinden ayrılır bazen, boşluğa düşer. Emekli olanların tamamı kendini boşlukta hisseder. Bazen de amacını kaybeder insan...Bir amacın olmayışının insanda yaratacağı boşluk...Tehlikelidir. Çünkü amacı olmayanın beklentileri tükenir ve yaşamın zorluklarına karşı direnme gücü azalır.

Boşluk öyle kolay tanımlanacak bir şey değildir. Ama hepiniz hissetmişsinizdir ya...Bilirsiniz...

Bir pazartesi sabahına aynen böyle başlıyorum...Boşluk içinde...