dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dış politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2011 Perşembe

Türkiye Büyük Oynuyor

Türkiye son dönemlerde oldukça keskin bir dış politika güdüyor. İsrail ile Mavi Marmara olayından sonra gerilen iplerin üzerine pek çok şey daha eklendi. Arap Baharı ile çalkalanan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ve bu olaylar sırasında oldukça iyi olan Türkiye-Suriye ilişkilerinin bir anda tam aksi yönde şekillenmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Akdenizde sondaj çalışmaları, ABD ve batılı ülkelerin bastırmasıyla kabul edilen radar sistemi nedeniyle bozulan İran ilişkileri vs. Türkiye bundan birkaç yıl önce dost olduğu komşuları ile bugün artık resmen düşman durumundadır. Özellikle de İsrail ki pek çok açıdan en sıkı ikişkilerimizin olduğu ülkeydi denilebilir, bir anda en net düşmanımız konumunda. Peki yarın ne olabilir?

Türkiye büyük oynuyor. Üç tarafı denizlerle çevrili olan yurdumuzun etrafını saran sular artık oldukça çalkantılı. Bugünden yarını kestirmek çok zor. Bir anda dostlarımız düşman, düşmanlarımız dost olabiliyor. Türkiye bu çalkantılı sularda dik, kendinden emin ve sağduyulu bir şekilde yönetiliyor gibi görünüyor. Ama AKP hükümetinin alacağı kararlar ve riskler, bu kritik günlerde iyice düşünülerek taşınılarak, geniş çaplı provizyonlar hazırlanarak şekillendirilmelidir.

Komşular ile sıfır sorun politikasının artık esamesi okunmuyor. Artık hemen hemen tüm komşularımızla önemli ölçüde sorun yaşayan bir ülkeyiz. Ancak komşularımızın pek çoğu zayıf ya da köşeye sıkışmış durumda. İsrail bölgedeki en önemli müttefiki olan Türkiye'yi kaybettikten sonra iyice izole oldu ve köşeye sıkıştı. Kendine Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan gibi yeni limanlar arıyor. Ancak Rum kesiminin ve hele de Yunanistan'ın çöken ekonomileri bu ülkeleri pek çok bakımdan kırılgan yapıyor. Bugünün Yunanistan'ı ve Rum kesimi büyük çaplı hiçbir askeri operasyonun altından kalkamayacaktır. Suriye Türkiye için bir tehdit oluşturmanın çok gerisindedir. İran ise bırakın yüzyılları, binyılların verdiği devlet geleneği ile serinkanlı davranacaktır. Sonuçta Türkiye, eğer kartlarını doğru oynar, ağırbaşlı durur ve Soft-Power, yani yumuşak güç kullanırsa, içinde bulunduğu bu çalkantılı sulardan en az kayıp ve en çok kazanım ile çıkabilecektir. Ancak bunun için hatasız ve çok dikkatli bir kaptanın, yani bir hükümetin varlığı elzemdir. AKP bu güce sahip görünüyor. Tek sorun bu güce güvenip gereksiz riskler almaları olarak söylenebilir.

Türkiye bu çalkantılı zamanları başarılı bir şekilde atlatırsa, artık yavaş yavaş bölgesel bir güç olmanın da ötesine geçerek küresel bir güç olma yolunda kaderin kaçınılmaz olarak önüne çıkaracağı rotayı takip edecektir.