islamda krematoryum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
islamda krematoryum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Temmuz 2012 Salı

Krematoryum Ve Yakılmak

Bir süre önce vefat eden değerli senarist Meral Okay vasiyetinde yakılmak istediğini belirtmişti ve krematoryumlar gündeme gelmişti. Ancak alıştığımız cenaze defin işlemlerinin çok dışında olan, hem kültürümüzde hem de dinizmide olmayan bu yönteme karşı olan da pek çok kimse var.

Topraktan geldik toprağa gideceğiz vecizi ile başlayıp, bir müslümanın naaşının yakılamayacağı konusunda kesin bir fetva çıkabilir. Buna din adamları pek istisna da göstermeyecektir. Belki olası bir salgın hastalıkta, hastalık yapıcı ajanları taşıyan ölü vücutların, bu ajanların imhası da gerekli olduğundan yakılması olabilir. Ancak hiç başımıza gelmemesini umduğumuz bu olay istisnanın da istisnası, gerçekleşmesi çok zor bir varsayım zaten.

İşin teknik boyutuna baktığımız zaman, ölü bir bedenin bir şekilde imhası gerekir. Ölü bedenler ortalıkta bırakılırsa, kısa sürede çürüme başlayacak, hoş olmayan, hatta insan psikolojisini bozacak derecede nahoş bir görüntüye sahip olacak ve kötü koku yayacaktır. Aynı zamanda sağlık açısından da risk oluşturacaktır. Bu nedenle ölü bedenlerin en azından toprak altına konularak bu sürecin gözlerden uzakta gerçekleşmesi sağlanır.

Ölü bedeni yakma işlemi ise, bedenin hızlıca yok edilmesi ve çürüyecek dokuların hızlıca imhası demektir. Topraktan geldik toprağa döneceğiz diye itiraz edenler, aslında gömülen bedenin toprağa, daha doğrusu doğaya geri döndüğünü, ama yakma işleminde bunun olmadığını düşünmektedir. Oysa ki, az biraz ilim bilenler bilir ki doğada yok olan bir madde yoktan var olmayacağı gibi, var olan bir madde de yok edilemez. Yani beden yakıldığında doğadan kopmamıştır, ancak çürümeye göre çok hızlı bir şekilde doğaya dönmüştür. Yüksek sıcaklıkta oksijen ile reaksiyona giren dokular, hızlıca kimyasal tepkimeler sonucu farklı moleküllere dönüşmüştür. Ancak bu moleküller doğadan kopmaz, doğanın döngüsünde yer almaya devam eder. Yani yakılma doğadan kopma değil, aksine daha hızlı bir şekilde doğaya karışmadır.

Tabi bu işin teknik boyutu. Dini açıdan ancak bu konuda söz söylemeye ehil kimseler konuşmalıdır. Bununla birlikte, zaman zaman ne kadar ehil olduğu şüpheli kimseler ahkam kesiyorlar. Bu ahkam kesme olayı salt bu konu için değil, hemen her konuda, haklı haksız konuşup duruyorlar. Haksız olsalar dahi, iddialarını akıl ve mantıkla değil de, fanatizmle savunduklarından, aklı selim ancak bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayan insanların dini inançlarını da zedeliyorlar.

Bununla birlikte dinimizde ölenlerin vücutları toprağa gömülür, yakılmaz. Ancak, biz demokratik ve laik bir ülkede yaşıyor isek eğer, yakılmak isteyenlere de herkes saygı göstermelidir. Başkalarının tercihlerine müdahale etme, başkalarının düşüncelerini ve kararlarını eleştirme hakkını kimse kendinde gömemeliridir. İşte bu bir insanın diğer bir insana karşı yapabileceği en büyük haksızlıklardan bir tanesidir.

Sadece iktisadi bir söylem olmamalı " Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ". Hayatımızın hemen her alanına işlemeli.