Kendisinin belki hatalı belki hatasız ama bilim insanlarınca hesaplanacak bir sınırı olan evrenimiz içinde olup da sınırsız, sonsuz olabilen birşeyden söz etmek pek de mantıklı olmasa gerek. Böyle bir evrende sınırlarını belirlerken en çok zorlandığımız zamanlar soyut kavramlar üzerinde sınır tespitine kalkıştığımız zamanlardır. Nesnel bir ölçüm cihazı ve sistemi kullanmaktan çoğu kez yoksun kaldığımız bu anlarda soyut kavramların sonsuz olduğu yanılgısına kapılabiliriz. Ancak bu evrenin eğer bir sınırı varsa, içindeki soyut kavramların da bir sınırı olmalıdır.
İnsanın insanı tanıma çabası insanlık tarihi kadar eski olsa gerek. Herhalde Adem Havva'nın kaprislerine maruz kalmış ve Havva'yı anlamaya çalışmıştır. Yine Havva da büyük olasılıkla Adem'in anlayışsızlığından şikayet etmiştir. Ancak yüzbinlerce yıldır insan insanı anlamayı tam olarak başaramamıştır.
Günümüzde insanların toplumsal yaşam için belki de en gerekli özelliklerinden birinin yoksunluğunu açık bir şekilde gözlemliyoruz. Bu özellik utanmadır. Utanma duygusu toplumsal yaşamı düzenleyen oldukça önemli bir unsurdur. Utanma duygusu toplumsal gelenek ve göreneklerin, kültürün, dini, etik ve ahlaki kuralların ana koruyucusu konumundadır. Bu alanlarda yanlışı yapanalar veya ihmalde bulunanlara yaptıkları hata veya ihmal yüzlerine vurulmak suretiyle ağır bir utanç ile toplum tarafından cezalandırılır. Bu utancı bir daha yaşamak istemeyen insanlar ise aynı hatayı tekrarlamamaya özen gösterirler. Bu şekilde toplumu birbirine bağlayan kültürel değerler, gelenek ve görenekler, etik ve ahlaki kurallar korunur.
Utanma duygusunun toplumsal yaşam üzerinde ne kadar etkili olabileceğini anlamak için çok basit örnekler yeterlidir. Hemen herkes bir mekana girdiğinde belki dalgınlıkla belki bir başka nedenle selam vermediği için o ortamda bulunanların serzenişi ile karşılaşmıştır. " Oooo .... bey/hanım, selamsız sabahsız geçiyorsunuz!" vb. yakınmalar üzerine birebir dile getirilmese de tatlı bir özür niteliği taşıyan jestler yapmak durumunda kalmışsınızdır. Çünkü toplumda insanlara selam vermek bir gelenektir ve bu geleneğe aykırı hareket etmek o toplumda yaşayan insanların hemen dikkatini çekecek ve onlara rahatsızlık verecektir.
Peki insanlar utanma duygusunu kaybederse? Utanma duygusunu kaybeden insanlar toplumun sevgisi, ilgisi ve takdirinden mahrum kalmaya mahkum olurlar. Ancak içinde bulunduğumuz çağ insanlar arası iletişimi zayıflattığı, toplum insanı olmaktan ziyade bireyselliği ön plana çıkardığı için, utanma duygusunda bir zaafiyet, utanmazlıkta ise bir artış görülmekte. İnsanlar tanıdıkları insanlardan utanırlar. İnsanlar belki bir daha karşılaşmayacakları insanlar karşısında ayıplanacak bir hareketi yapmaktan çekinmeyebilirler. Ancak aileleri ve arkadaşlarının yanında aynı davranışları sergileyemezler. Çünük aileleri ve arkadaşları ile sürekli karşılacak ve yaptığı ayıp sık sık yüzüne vurulacaktır. Çağdaş yaşam tarzı ise insanların çevrelerini daraltmakta, eş, dost, akraba ve arkadaşlarla olan insanı ilişkileri zayıflatmaktadır. Bu nedenle pek çok kişi akrabalarının çoğunu tanımamakta (ben de onlardan biriyim), eskiye göre çok daha dar bir arkadaş çevresi ile yetinmekte, aile bireyleri ile de daha az görüşmektedir. Sonuç olarak toplum içinde daha özgür davranabilmekte ama bu özgürlük beraberinde utanmazlığı da getirmektedir.
Utanma duygusu zayıflamış insanlar kültürel yapıya, gelenek ve göreneklere, dini, ahlaki ve etik ilkelere aykırı hareket etmekte çok cüretkar olabilmektedirler. Bu gibi kimseler yalan söylemekten kaçınmamakta, ayıplarını hilelerlerle, başka yalanlarla örtme yolunu seçmekte, her defasında ayıbı ve yalanı katlanarark ilerletmekte, utanmadığı için de her defasında daha da utanmaz olmaktadırlar. Bir bakıma utanmazlık kendi kendini besleyen bir sisteme sahiptir. Kanserin insan vücudunu sarışı gibi insan ruhunu ve kişiliğini sarıp esir almakta, egoyu ve bencilliği beslemekte, sonuç olarak ise nihayetinde kimseden, hatta tanrıdan bile korkmayan tehlikeli kimselerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Utanmazların utanmadan, yüzleri kızarmadan yalanlarını yalanlarla örtmek istediği günümüzde, utanma konusunda seviyesizlik rekorları kıranları açık ve seçik bir biçimde görmekteyiz. Bu derecede seviyesizleşmiş kimselerin saygın kişilerin bulunması gereken konumlarda olmaları ise apayrı bir elem ve keder nedenidir.