26 Kasım 2011 Cumartesi

E-Kimlik Dönemi Başlıyor - Geç de olsa


Nihayet bizler de çağın gereklerine uygun kimlik kartlarına sahip olacağız. TÜBİTAK'ın geliştirdiği kimlik kartları ile tüm e-devlet işlemleri yapılabilecek, üstelik e-imza atılabilecek, ATM'lerden para çekilebilecek ayrıca pasaport yerine de geçecekmiş. Rivayet böyle, hele bir çıksın bakalım. Ama önce söyleyeceklerim var.

Çok zaman geçmedi üzerinden. Polonya'lı  bir arkadaşım kimlik kartlarımızın neden böyle büyük olduğunu söylediğinde yine bir arkadaşım " Burası Türkiye, burada herşey büyük " diyerek yaptığı espriye gülerken, bir yandan da ne vakit bizim de böyle kimliklerimiz olacak diye merak ediyordum. Onların elinde pek çok batılı ülke vatandaşlarının olduğu gibi, kredi kartı ya da ehliyet boyutlarında, tam da bize yeni gelecek olan kimlik kartına benzer bir kart bulunuyordu. Çipli mipli, üzerine yazılı birkaç bilgi değil, okutunca insanın seceresini verecek kapasitede kartlar. Ama biz teknolojiyi hep geriden takip ederiz ya, herşeyi önce batı yapacak, ondan sonra biz alacağız.

Bu kartlar hayatımızı çok kolaylaştıracak. Mevcut kimlik kartlarımız çağdışı, üstelik cüzdanda taşıması da zor olabiliyor. Bu ülkeyi yönetenler bu kimlikleri getirmekle övünme hakkına sahip değiller, şimdiye kadar neden bu kimlikleri Türk milletine veremedikleri için özür dilemelidirler.

Ayrıca şunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu ülkeden yenilik çıkmaz. Önce yabancılar yapacak, akıl edecek, biz de görüp bir "Ha!" diyeceğiz sonra da alıp kullanacağız. Çünkü bu ülkede düşünce özgürlüğü yok. Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde yaratıcı düşünce de olmuyor. Eski köye yeni adet getirme atasözümüz millet olarak yeniliklere ne kadar karşı, ne kadar irticacı ( gerici anlamında ), ne kadar yobazlığı, cahilliği sevdiğimizi gösteriyor. Zaten o nedenle değil mi hemen her ıslahat karşısında kazan kaldırmış yeniçeriler. Kökümüz böyle, huyumuz böyle.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:

Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Filtreli İnternete Merhaba

Ey okur, bu yazı öncelikle burada yazdıklarım sadece kişisel görüşlerimdir.

Filtreli internet saçmalığına merhaba dedik sonunda. İnternete filtre koymaya kalkan dünyadaki örümcek beyinli ülkelerden biri olduk. Filtreyi getirenler halka bunu yutturmak için de çocukları istismar etmekte hiçbir mahsur görmediler. Teknoloji cahili olanlar da bu filtre ile çocukların internetteki zararlı içeriklerden gerçekten korunacağına hemen inandılar. Aslında bu aldanış daha büyük riskler doğurabilir. Anneler babalar nasıl olsa internetimiz filtreli diye çocuklarının bilgisayar başında neler yaptığı ile ilgilenmeyi bir kenara bırakabilir. Kaldı ki o çocuklar tüm filtreleri delik deşik edecek yeterliliğe sahiptir. Asıl korunması gerekenler teknoloji cahili anneler, babalardır.

Adına güvenli internet dediler ama internet kullanıcılarını hackerlardan, spam içeriklerden, virüslerden, online alışveriş ve bankacılık işlemlerindeki sahteciliklerden koruyacak hiçbir düzenleme bu paketin içinde yok. Ama kaç kişi soruyor, o halde neresi güvenli bu internetin şimdi diye? Sormadılar çünkü filtreyi kullanacak olanlar muhtemelen internette hiç bankacılık işlemi yapmıyor, hiç alışveriş yapmıyor, virüs nedir, hacker kimdir bilmiyor olanlar genellikle.

Adına güvenli internet dediler ve pornografik içerikleri yasakladılar, oyun sitelerini yasakladılar. Bu sayede filtreye karşı çıkanlara pornocu damgasını bir güzel yapıştırdılar. Örümcek beyinli teknoloji  cahilleri de hemen onların safına katıldı. Taksimde binlerce genç internetime dokunma diye yürüdü, bakanın biri çıkıp bir kaç pornocu dedi. Sayıyı abartmadan onbinlerce kişi bir anda on onbeş kişi oluverdi.

Fitreyi aşmanın pek çok yolu var ve bu yolları korunacak! olan çocuklar onları korumaya çalışanlardan çok daha iyi biliyor. Youtube yasaklandığında nasıl girmenin bir yolunu buldularsa, bu filtreyi de kıracaklardır. Üstelik bu filtreyi kırmak suç değil. Girilmesi suç oluşturmayan bir siteye erişimin engellenmesindeki mantığı sizlerin insafına bırakıyorum. Gülhane parkına girmenin suç olmadığını ama girişinde polisin nöbet tutup girmeye kalkanları geri çevirdiğini düşünün. Aslında filtrelenen sitelerin sahipleri dava açsalar mahkeme sonucu ne olur merak ediyorum. Tabi bağımsız, siyasi etkiler altında olmayan bir mahkeme olması şartı ile, yoksa şu anda açılacak böyle bir davanın sonucunu herkes biliyor.

Fitreyi kim koyuyor ve filtrelenecek siteleri kim  belirliyor? İşte çok önemli bir soru ve cevabı "bilmiyoruz". Olabilecek keyfilikler karşısında ne yapılabilinir? Bu ülkede kişisel olarak internette site açıp, herhangi bir sakıncalı içerik paylaşmadan ciddi miktarlarda para kazanan insanlar var ve kendi aralarında da yoğun bir rekabet halindeler. Bu rakiplerden birinin BTK'da dayısının olması rakiplerinin filtreye girmesini sağlayabilir, üstelik hiçbir geçerli sebep yokken.

Fitre sistemi ilerleyen dönemlerde internet kullanıcılarını fişleme, takip etme amacına hizmet edecektir. Hatta bu yolda atılmış bir ilk adımdır. Bu sistem sayesinde artık bilgisayarlarımızda da biri bizi gözetliyor olacak. Kişisel özgürlük haklarımız elimizden alınacak. Hele hele de Arap baharındaki isyancıların internet üzerinden organize olduğunun ortaya çıkması bu konuda hükümetin niyetinin ne olduğunu göstermesi açısından önemli bir veridir. Mevcut hükümetin eleştiriye tahammülsüzlüğü, en küçük bir eleştiride bile sert bir tutum takındığı ve eleştirenleri provakatörlükle suçladığı açıkça bilinen yadsınamaz bir gerçektir.

Bugün getirilen filtre sistemine itiraz edilmesini, itiraz edenlere pornocu damgası vurarak engellemeye çalışan ve bunda da büyük ölçüde başarılı olan BTK, gelecekte getireceği daha katı sistemlere de alışmamızı sağlamaya çalışıyor.

Güvenli internette asıl amaç kullanıcıların internete güvenli bir şekilde bağlanmasını sağlamak değil. Öyle olsa hackerlığa karşı, sahteciliğe karşı, sanal suçlara karşı yeterli olmasa da çeşitli tedbirler içeriyor olması gerekirdi. Bu haliyle güvenli internet ifadesi minareyi çalanın uydurduğu kılıftan öte bir şey değildir.

Üçüncü Dünya Savaşı - Ama Biraz Farklı

Büyüme rakamları düşüyor
Tarihin içinde bulunduğumuz dönemi pek çok açıdan önemli bir dönem. Bir kırılma noktasındayız da denilebilir. 11 Eylül sonrasında ABD önce Afganistan'a sonra Irak'a saldırdı. Her iki saldırıda da üçüncü dünya savaşı mı çıkıyor sorusu gündeme gelmişti. Çünkü Rusya bu müdahalelerden pek hoşlanmamaktaydı. Rusya'nın Gürcistan'a gerçekleştirdiği askeri operasyon bazı çevrelere göre ABD'nin bölgedeki politikalarına gösterilen bir tepkiydi. Zaten o dönemde Karadeniz'e ABD askeri gemi göndermişti. Gürcistan gibi küçük bir devletin üzerinden global restleşmeler yaşanmıştı. Şimdi gündem  biraz daha farklı.

Ortadoğu ateş çemberi. ABD ve İsrail İran'a müdahalede bulunabilir. Pek çokları İran'ın Irak gibi olmayacağı yönünde. Olabilir belki, ama Irak'tan çok daha büyük bir maliyet getirecektir. En küçük uluslararası krizde üçüncü dünya savaşı çıkar mı diye soranlar, İran'a olası bir askeri müdahalede bu savaşın kesin çıkacağını iddia ediyorlar. En azından çoğu böyle düşünüyor. Öne sürdükleri iddialar ise oldukça sağlam. Çin, Rusya ve İran sıkı politik ve askeri ilişkilere sahip. Üstelik bu üç devlet de ABD'nin politikalarından rahatsız ve ABD oldukça derin bir ekonomik kriz içinde. Büyük bir savaşı finanse etmekte zorluk çekecektir. Bu iddialar üçüncü dünya savaşının olası bir İran'a askeri müdahale sonucunda çıkma olasılığını destklerdi, eğer üçüncü dünya savaşı çok uzun zaman önce çıkmış olmasaydı.

Evet, yanlış duymadınız. Üçüncü dünya savaşı çıktı, tam olarak tarihini bilmiyorum, tam olarak tarihini sanırım kimse bilmiyor. Belki ilerleyen yıllarda tarihçiler bir günü bu savaşın başlangıç tarihi olarak kabul edecektir. Tabi bu savaşın silahlarla, askerlerle ilgisi o kadar yok. Bu savaş daha çok ekonomik bir savaş. Bunun biraz açayım.
ekonomik kriz dünya barışını tehdit ediyor

Ekonomik savaşı açmaya biraz gerilerden başlayalım. Ne olmuştu, bugüne nasıl gelindi basit  bir iki tespit yapalım. Bugünün ekonomileri kriz içinde olan, dünün büyük devletleri ki bunlar Avrupa devletleridir ve Amerika'yı da ekleyebiliriz, sömürge dönemlerinde elde ettikleri sermaye stoğunu akıllıca kullanarak sanayiyi ve teknolojiyi finanse ettiler. Sonuçta bugünün kalkınmış devletleri olmalara zemin oluşturan ortamı sağladılar, yeni buluşlar, teknikler, teknolojiler ile dünya piyasalarını kasıp kavurdular. Bu ülkelerde yer alan şirketler artık ülke içine sığamaz oldu, dünyaya taştı ve bugün artık küresel şirketler var. Ama aynı nehirde iki defa yıkanılamaz tespiti yüzyıllar önce yapılmış olsa da evrensel bir gerçekti ve doğruluğu zamandan bağımsızdı.

Bugün batı devletleri ekonomik kriz içinde. Tamamına yakını borç batağında. Borç batağında olmayanlar da, borç batağına olanlara borç verdikleri için, tahsil edemeyecekleri ya da tahsil edebilecekleri şüpheli alacakları yüzünden sıkıntı içinde. Ekonomik büyüme rakamları düşüyor, işsizlik yükseliyor ve bu devletler bir türlü toparlanamıyor. Buna karşın Çin büyüyor, Hindistan büyüyor, Türkye, Rusya, Brezilya büyüyor. Belki dünün devleri bugünün problemleri haline gelen bu devletler yüzünden bazı sıkıntılar yaşanıyor bu ülkelerde de ama büyüme rakamları onların kat kat üstünde. Dünün devleri büyümeye çalışıp büyüyemezken Türkiye büyümesini yavaşlatmay çalıştığı halde çok başarılı olamıyor.

Ekonomik alanda bir yer değiştirme başladı. Bunun arkasından bilim, teknoloji ve yaşam standartlarında yer değiştirme gelecektir. Amerika F35 yeni nesil savaş uçağı projesini tek başına finanse etmekten kaçındı ve pek çok ülke ile bu projeyi ortak geliştirdi. Bu gidişatın çok önceden alarm verdiğini ama ya farkedilmediğini ya da görmemezlikten gelindiğini göstermesi  bakımından önemli bir detaydır. Ekonomisi zayıflayan batı, Ar-Ge'ye, bilimsel araştırmalara, askeri yatırımlara çok daha az bütçe ayırabilecektir. Yaşlı nüfusları ekonomilerinin büyümesi önündeki ilerleyen yıllarda da en büyük sorun olacaktır. Buna karşın yeni gelişen ekonomiler hızla büyümekte, toparlanmakta ve güçlenmekteler.

İsyanlar
Ekonomi alanında geçmişin devleri ile bugünün toyları arasında kıyasıya bir rekabet var. Zaman zaman liderlerin birbirlerinin ekonomi politikalarını ağır bir şekilde eleştirdiklerini görmekteyiz. ABD başkanı ve ileri gelenleri Çin'in düşük değerli Yuan politikasını eleştirirken oldukça sert  bir dil kullanıyorlar örneğin. Ancak Çin politikalarından ödün vermeye hiç de niyetli değil. Aksine batının sömürüp arkasını döndüğü Afrika ülkelerini yatırımları ile kontrolü altına alma noktasına hızla ilerliyor. Afrika'nın kaynaklarına büyümesinin devalılığı için ihtiyacı var ve büyüyen etkisi batıyı rahatsız ediyor.

Kısaca uzun bir süre önce ekonomi alanında üçüncü dünya savaşı başladı. Bu savaşın kanlı yanı çok baskın değil. Afganistan, Irak, olası bir İran, Libya, Mısır, Gürcistan vb kanlı yan etkileri olsa da, daha çok rakamlar, pazar payları, büyüme rakamları, kurlar alanında dönen bir  savaş. Şu anda avantaj günümüzün toylarına geçmiş durumda. Batının devleri tökezledi, öyle bir tökezlediler ki halen daha toparlanabilmiş değiller ve ne zaman topralanabilecekleri belirsiz. Bu yaşlı ülkeler toparlanana kadar dünyadaki güç dengeleri çoktan değişmiş olabilir. Ancak batının yaşlıları ellerindeki güçten o kadar kolay vazgeçmeyecektir. Bu güçten vazgeçmemek adına ellerinden geleni yapacaklardır. Aslında yapmaktadırlar da. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın bu kadar ısınması, Arap baharı gibi gelişmeler hep bu amaca hizmet eden şeyler değil midir? Kimse kusura bakmasın, hiçkimse Facebook ya da bir başka sanal ortamda organize olan bir grup gencin Hüsnü Mübarek'i devirdiğine inanmamızı beklemesin, o kadar saf değiliz.

Para en büyük güçtür ve paranın akağı değişiyor. Batı buna dur demek için çırpınacaktır. Bu çırpınışların faturasını ise malesef masumlar ödedi, ödüyor ve ödemeye devam  edecek. Türkiye ise içinde bulunduğumuz bu savaştan kazançlı çıkmak için elinde bulunan tüm güçlü kozları en iyi şekilde değerlendirerek bölgenin büyük ağabeyi olmalıdır. Türkiye'den çok uzak ABD'nin safı, doğal kaynaklar açısında çok zengin olan Rusya'nın safı yanında avantaj kaybetmektedir. Hesaplar iyi yapılmalıdır, her türlü hatalı kararın acısını Türk halkı çekecektir.