üçüncü dünya savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
üçüncü dünya savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2011 Çarşamba

Üçüncü Dünya Savaşı - Ama Biraz Farklı

Büyüme rakamları düşüyor
Tarihin içinde bulunduğumuz dönemi pek çok açıdan önemli bir dönem. Bir kırılma noktasındayız da denilebilir. 11 Eylül sonrasında ABD önce Afganistan'a sonra Irak'a saldırdı. Her iki saldırıda da üçüncü dünya savaşı mı çıkıyor sorusu gündeme gelmişti. Çünkü Rusya bu müdahalelerden pek hoşlanmamaktaydı. Rusya'nın Gürcistan'a gerçekleştirdiği askeri operasyon bazı çevrelere göre ABD'nin bölgedeki politikalarına gösterilen bir tepkiydi. Zaten o dönemde Karadeniz'e ABD askeri gemi göndermişti. Gürcistan gibi küçük bir devletin üzerinden global restleşmeler yaşanmıştı. Şimdi gündem  biraz daha farklı.

Ortadoğu ateş çemberi. ABD ve İsrail İran'a müdahalede bulunabilir. Pek çokları İran'ın Irak gibi olmayacağı yönünde. Olabilir belki, ama Irak'tan çok daha büyük bir maliyet getirecektir. En küçük uluslararası krizde üçüncü dünya savaşı çıkar mı diye soranlar, İran'a olası bir askeri müdahalede bu savaşın kesin çıkacağını iddia ediyorlar. En azından çoğu böyle düşünüyor. Öne sürdükleri iddialar ise oldukça sağlam. Çin, Rusya ve İran sıkı politik ve askeri ilişkilere sahip. Üstelik bu üç devlet de ABD'nin politikalarından rahatsız ve ABD oldukça derin bir ekonomik kriz içinde. Büyük bir savaşı finanse etmekte zorluk çekecektir. Bu iddialar üçüncü dünya savaşının olası bir İran'a askeri müdahale sonucunda çıkma olasılığını destklerdi, eğer üçüncü dünya savaşı çok uzun zaman önce çıkmış olmasaydı.

Evet, yanlış duymadınız. Üçüncü dünya savaşı çıktı, tam olarak tarihini bilmiyorum, tam olarak tarihini sanırım kimse bilmiyor. Belki ilerleyen yıllarda tarihçiler bir günü bu savaşın başlangıç tarihi olarak kabul edecektir. Tabi bu savaşın silahlarla, askerlerle ilgisi o kadar yok. Bu savaş daha çok ekonomik bir savaş. Bunun biraz açayım.
ekonomik kriz dünya barışını tehdit ediyor

Ekonomik savaşı açmaya biraz gerilerden başlayalım. Ne olmuştu, bugüne nasıl gelindi basit  bir iki tespit yapalım. Bugünün ekonomileri kriz içinde olan, dünün büyük devletleri ki bunlar Avrupa devletleridir ve Amerika'yı da ekleyebiliriz, sömürge dönemlerinde elde ettikleri sermaye stoğunu akıllıca kullanarak sanayiyi ve teknolojiyi finanse ettiler. Sonuçta bugünün kalkınmış devletleri olmalara zemin oluşturan ortamı sağladılar, yeni buluşlar, teknikler, teknolojiler ile dünya piyasalarını kasıp kavurdular. Bu ülkelerde yer alan şirketler artık ülke içine sığamaz oldu, dünyaya taştı ve bugün artık küresel şirketler var. Ama aynı nehirde iki defa yıkanılamaz tespiti yüzyıllar önce yapılmış olsa da evrensel bir gerçekti ve doğruluğu zamandan bağımsızdı.

Bugün batı devletleri ekonomik kriz içinde. Tamamına yakını borç batağında. Borç batağında olmayanlar da, borç batağına olanlara borç verdikleri için, tahsil edemeyecekleri ya da tahsil edebilecekleri şüpheli alacakları yüzünden sıkıntı içinde. Ekonomik büyüme rakamları düşüyor, işsizlik yükseliyor ve bu devletler bir türlü toparlanamıyor. Buna karşın Çin büyüyor, Hindistan büyüyor, Türkye, Rusya, Brezilya büyüyor. Belki dünün devleri bugünün problemleri haline gelen bu devletler yüzünden bazı sıkıntılar yaşanıyor bu ülkelerde de ama büyüme rakamları onların kat kat üstünde. Dünün devleri büyümeye çalışıp büyüyemezken Türkiye büyümesini yavaşlatmay çalıştığı halde çok başarılı olamıyor.

Ekonomik alanda bir yer değiştirme başladı. Bunun arkasından bilim, teknoloji ve yaşam standartlarında yer değiştirme gelecektir. Amerika F35 yeni nesil savaş uçağı projesini tek başına finanse etmekten kaçındı ve pek çok ülke ile bu projeyi ortak geliştirdi. Bu gidişatın çok önceden alarm verdiğini ama ya farkedilmediğini ya da görmemezlikten gelindiğini göstermesi  bakımından önemli bir detaydır. Ekonomisi zayıflayan batı, Ar-Ge'ye, bilimsel araştırmalara, askeri yatırımlara çok daha az bütçe ayırabilecektir. Yaşlı nüfusları ekonomilerinin büyümesi önündeki ilerleyen yıllarda da en büyük sorun olacaktır. Buna karşın yeni gelişen ekonomiler hızla büyümekte, toparlanmakta ve güçlenmekteler.

İsyanlar
Ekonomi alanında geçmişin devleri ile bugünün toyları arasında kıyasıya bir rekabet var. Zaman zaman liderlerin birbirlerinin ekonomi politikalarını ağır bir şekilde eleştirdiklerini görmekteyiz. ABD başkanı ve ileri gelenleri Çin'in düşük değerli Yuan politikasını eleştirirken oldukça sert  bir dil kullanıyorlar örneğin. Ancak Çin politikalarından ödün vermeye hiç de niyetli değil. Aksine batının sömürüp arkasını döndüğü Afrika ülkelerini yatırımları ile kontrolü altına alma noktasına hızla ilerliyor. Afrika'nın kaynaklarına büyümesinin devalılığı için ihtiyacı var ve büyüyen etkisi batıyı rahatsız ediyor.

Kısaca uzun bir süre önce ekonomi alanında üçüncü dünya savaşı başladı. Bu savaşın kanlı yanı çok baskın değil. Afganistan, Irak, olası bir İran, Libya, Mısır, Gürcistan vb kanlı yan etkileri olsa da, daha çok rakamlar, pazar payları, büyüme rakamları, kurlar alanında dönen bir  savaş. Şu anda avantaj günümüzün toylarına geçmiş durumda. Batının devleri tökezledi, öyle bir tökezlediler ki halen daha toparlanabilmiş değiller ve ne zaman topralanabilecekleri belirsiz. Bu yaşlı ülkeler toparlanana kadar dünyadaki güç dengeleri çoktan değişmiş olabilir. Ancak batının yaşlıları ellerindeki güçten o kadar kolay vazgeçmeyecektir. Bu güçten vazgeçmemek adına ellerinden geleni yapacaklardır. Aslında yapmaktadırlar da. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın bu kadar ısınması, Arap baharı gibi gelişmeler hep bu amaca hizmet eden şeyler değil midir? Kimse kusura bakmasın, hiçkimse Facebook ya da bir başka sanal ortamda organize olan bir grup gencin Hüsnü Mübarek'i devirdiğine inanmamızı beklemesin, o kadar saf değiliz.

Para en büyük güçtür ve paranın akağı değişiyor. Batı buna dur demek için çırpınacaktır. Bu çırpınışların faturasını ise malesef masumlar ödedi, ödüyor ve ödemeye devam  edecek. Türkiye ise içinde bulunduğumuz bu savaştan kazançlı çıkmak için elinde bulunan tüm güçlü kozları en iyi şekilde değerlendirerek bölgenin büyük ağabeyi olmalıdır. Türkiye'den çok uzak ABD'nin safı, doğal kaynaklar açısında çok zengin olan Rusya'nın safı yanında avantaj kaybetmektedir. Hesaplar iyi yapılmalıdır, her türlü hatalı kararın acısını Türk halkı çekecektir.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Üçüncü Dünya Savaşı Çıkabilir Mi?


Avrupa kıtasında yer alan emperyalist güçler uzun yıllar dünyadaki pek çok ülkeyi sömürdü. Bu sömürü düzeninden kapitülasyonlar yoluyla Osmanlı Devleti de nasibini almıştı. Avrupa'ya sömürülen ülkelerin zenginlikleri akarken zenginleşen bu güçler oldukça yüksek bir hayat standardına kavuştular. Gerçi birileri çıkıp da sanayileşme ile bu ülkelerde yaşayan ve halkın büyük çoğunluğunu oluşturan alt gelir gurubunun, değişen yaşam koşulları ve toplum düzeni ile büyük sıkıntılar çektiğini söyleyebilir. Doğrudur da. Ancak o kadar çok sermaye bu ülkelere akmış olmasaydı, sanayi devrimi bile belki o kadar hızlı ve şiddetli gerçekleşmeyecekti. Sonuçta araştırmacılar ve bilim adamları bir şekilde finanse edilebildi.

Sanayileşen, güçlenen, yeni silahlara sahip olan bu ülkeler zaman zaman birbirleri ile de savaştı. Birinci dünya savaşının tek ana nedeni olarak doymak bilmeyen bu emperyal güçlerin sömürü hırsı olduğunu pekala söyleyebiliriz. Kaldı ki ikinci dünya savaşı da bir türlü adil bir antlaşma yapamayan bu ülkelerin hırsı yüzünden çıkmıştır denilebilir. Günümüzde emperyal hırslar ile çetin bir savaşım içinde olanlar ülkeler ve ordular değil de şirketler. Özellikle küresel boyutta faaliyet gösteren devasa şirketler. Bu şirketlerin büyük çoğunluğu için neredeyse tüm dünya pazar demek. Bu savaşın cereyan ettiği sisteme ise kapitalizm diyoruz. Kapitalizm ise doğal kaynakların yanında, hiç olmadığı kadar insanı sömürüyor. Kapitalist düzende insan sürekli daha iyi olmalı, daha çok şey öğrenmeli, daha çok beceri kazanmalı, daha zeki, daha bilgili, daha pratik, daha çok dil konuşan..... olmalı. Bu nedenle insanlar, hele de gençler, hayatlarının en güzel çağlarını adeta bir yarış atı havasında kurslardan kurslara koşuşturarak geçiriyor. Bu ayrı bir mesele ama göz ardı da etmemek gerek.

Emperyalizmin yerini alan kapitalizm günümüzde can çekişmeye başladı. Buna da yine aynı etken sebep oldu diyebiliriz. "Hırs". Ülkelerin toprak, doğal kaynak, statü, güç vb açlığı ve bu açlığını bastırma konusundaki hırsı yüzünden bu dünya çok sayıda savaş ve iki de dünya savaşı atlattı. Günümüzdeki devasa şirketler - ki bunların hemen hemen tamamı batamayacak (batmasına müsade edilemeyecek ) kadar büyük şirketlerdir. Örnek olarak ABD'de batan bankaların önce ABD ekonomisini sonra da dünya ekonomisini nasıl altüst eden bir krize neden oldukları ve bazıları bankalarını ABD ve AB ülkeleri tarafından kurtarıldığı verilebili.- daha fazla kar etme, daha fazla büyüme hırsları yüzünden hatalar yaptılar, büyük riskler aldılar. Aldıkları bu büyük riskler ilk başta farkedilmedi ama zamanla içinden çıkılamaz bir hal aldı. Günümüzde kapitalist sistem artık ülkelerin refahını artırmaya yetmiyor, aksine yarattığı krizlerle refahı şiddetli bir şekilde düşürüyor.

Özellikle ülemizin de içinde bulunduğu coğrafyada son zamanlarda büyük hareketlenmeler oldu. Demokrasiden uzak bir hayat yaşayan Arap ülkelerinde ayaklanmalar çıktı, liderler koltuklarından oldu ya da edildi. Ancak bu insanların bir anda böyle demokrasi aşkı ile topyekün ayaklanmaları için üzerine benzin dökerek kendini ateşe veren bir Tunuslu gençten çok daha fazlası gerekir. İşte bu çok daha fazlasının altında ise olası yeni refah arayışları bulunuyor olsa gerek. Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Kaddafi'ye karşı tavrı ve Kaddafi'den hemen sonra Libyaya gidişi yok mu... Bir leşin ( petrolün ) üstüne çullanan akbabalardan farkı nedir ? Üstelik bir tek Sarkozy de değil, pek çok batılı lider Libya'ya giderek temaslarda bulundu ve bunu yapmak için de pek bir aceleci davrandılar. Pastadan pay kapma yarışından bir farkı olmayan ve binlerce masumun kanı üzerinde oynanan trajik bir tiyatro...

AB ülkelerinin ekonomileri zor durumda, ABD ekonomisi zor durumda, Japon ekonomisi zor durumda, alarm vermeyen pek az ülke var. Türkiye de alarm vermeyen ülkelerden biri. Eğer yakın geçmişin ekonomik devleri olan AB ve ABD bu gidişata CESUR bir DUR demekte geç kalırlarsa, pek yakında Türkiye, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi hızla gelişen ülkeler onları tahtlarından edebilir. Bunu halihazırda görmüş olduklarını tahmin edebileceğimiz bu ülkeler güç dengeleri değişmeden önlem almak isteyecektir. Bu önlem alma konusunda kafaları şimdilik biraz karışık olabilir. Ancak güç tatlıdır ve kimse elindeki gücü kaybetmek istemez.

Tüm dünyada sular ısınıyor ama buna tek neden küresel ısınma değil.Artık politik ve askeri alanda da sular ısınıyor. Bu görüşüme katılırmısınız bilmiyorum ama bana üçüncü dünya savaşının tohumları ekiliyor gibi geliyor.