2 Mayıs 2012 Çarşamba

Neden Yaşıyoruz!

Bu soru ilk defa insanlık tarihinde kimin aklına geldi bilmiyorum ama, tarih boyunca sayısız defa sayısız insan tarafından sorulduğu ve gelecekte de sorulacağı, ancak doyurucu bir cevabın pek de bulunamayacağı aşikar. Yazıya böyle başlayınca, bu yazıda başlıktaki soruya bir cevap veremeyeceğimi daha ilk cümlede itiraf ettiğimi farkedip, neden bu yazıyı yazdığımı sorgulayabilirler. Önemli olan sormak ve bir cevap aramak, cevabı bulmak değildir her zaman.

İnsan doğadaki diğer canlılardan çok da farklı olmayan bir varlıktır. Onlar gibi doğar, büyür ve ölür. Diğer canlılar adeta belli bir amaç için programlanmış robotlardır. İnsanın ise doğuştan sahip olduğu program, diğer canlılardan farklıdır. İnsan doğadaki yapay zekaya sahip robottur bir bakıma. Bu nedenle kendi kararlarını kendisi verebilir ve bu onu diğer  canlılardan ayıran en önemli farktır. Bu özellik çoğu zaman akıl olarak adlandırılır. Ancak insanların zaman zaman verdikleri kararlara baktığımızda, pek de akıllca olmadığı da açıktır. Yani aslında sözünü ettiğimiz şey, aklın dışında bir şey.

Doğadaki canlılara bakmak, konuyu basitleştirmek ve anlaşılmasını kolaylaştırmak adına faydalı olacaktır. Doğadaki canlılar doğar, büyür, yetişkin olana kadar besin zinciri içinde bir avcıya yem olmaz ya da bir rakip avcı tarafından öldürülmez ise kendine bir eş bulma ve neslini devam ettirme şansını bulabilir. Bitkiler için durum biraz daha farklı olduğundan hayvanlar üzerinden gidelim. Tüm bu döngü içinde doğadaki rolünü de eksiksiz yapar. Avcı ise avlanır, av ise kaçar. Varlığı ve yaşamı ekosistemin dengesini sağlar. Tüm canlıların yaşamının birinci amacı ekosistemin devamını sağlamak, sonra neslinin devamını sağlamaktır. Hatta bu neslinin devamını sağlama olayını ekosistemin bekasını sağlamanın içinde sayabiliriz. Rolünü eksiksiz yapan canlı zamanı gelince ölür.

İnsnalar da diğer canlılar gibi, doğar, büyür, neslinin evleniip çocuk yaparak neslinin devamını sağlar sonra yaşlanıp ölür. Buraya kadar pek bir farklılık yoktur. Ancak asıl fark insan ile ekosistem ilişkisinde görülür. İnsan dediğimiz canlı, ekosistemdeki hiçbir döngü için gerekli olmayan bir canlıdır. Dünyaya insanoğlu hiç gelmemiş olsaydı, dünyadaki doğal düzen aynen devam ederdi. Hatta insan varlığı ile doğadaki düzeni bozmaktadır. Doğadaki düzeni bozan tek canlı insandır ancak bu konu insanın neden yaşadığına bir cevap olamaz.

Konuya dini açıdan baktığımızda insan hayatı bir sınavdır ve öldüğünde, yani sınavdan çıktığında bir not alacak ve bu nota göre de ödül ya da ceza alacaktır. İnsanların yaşamının nedeni kusursuz bir biçimde bu şekilde insanları rahatlatan bir temele oturur. Ancak bu temelin altı boştur. Din kitapları ve inançlar dışında hiçbir maddi kanıt bu savı doğrulamaz. Bu nedenle Atesit olarak bilinen insanlar vardır ve onlar hayatın bir sınav olduğuna inanmazlar.

Esasında sorun neden var olduğumuzdur. Yani var oluş amacımız. Felsefede determinizm bu konuya bir açıklık getirebilir mi? Hayır.

Son olarak kişisel kanaatimi paylaşmak isterim. İnsan hayatının hiçbir anlamı yoktur. Sadece neslimizi devam ettirip ölmek için yaşıyoruz. Gerisi yalan, dolan. 

24 Nisan 2012 Salı

Yeni Bir Yaşama Başlamanın En İyi Yolları Hürriyet Emlak Gazetesi'nde!


Konu gayrimenkul olduğunda nerden başlayacağınızı bilemiyorsanız, artık tüm sorunlarınızı yanıtlayacak bir kaynağınız var.

Konut projelerinden yatırım fırsatlarına, kentsel dönüşüm planlarından konut kredilerine kadar emlak sektörüyle ilgili bilmek istediğiniz herşey her Pazar yeni Hürriyet Emlak Gazetesi Yeni Bir Yaşamda...

Haftanın son günü, YENİ BİR YAŞAM’ın ilk günü.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Kendi Elektriğini Kendin Üret!

Son gelen elektrik ve doğalgaz zammı zaten kıt kanaat geçinenleri vurdu. Yaza girerken doğalgaz tüketimi azalacağından insanların sırtındaki fatura yükü bir nebze olsun hafifleyecekti. Ancak elektriğe yelen zam, elektrik zammını ikiye katlayan doğalgaz zammı, ve hem elektriğin hem de doğalgazın sanayide ana maliyet unsurları arasında yer almasından dolayı tüketim mallarına gelecek olası zamlar kara kara düşünmemize yol açıyor. Ayrıca yaz aylarında, özellikle güney bölgelerde neredeyse tüm gün durmaksızın çalışan klimalar elektrik faturasını ciddi oranda şişirecektir. Ne kadar A, A+ gibi elektrik tüketimi konusunda cimri ürünlere yönelirseniz yönelin faturanız yüksek gelecektir. Tabi bu tür elektronik eşyaları kullanmayanların faturası daha yüksek gelecektir. Ancak yine de, tasarruf tedbirleri ve tasarruflu ürünlerle dahi elektrik faturanızı bir yere kadar düşük tutabilirsiniz.

 Peki elektrik faturanız 0 TL olsa ne olurdu?
Hayal mi?
Artık değil!

500 kV'a kadar özel kişiler kendi elektriğini üretebilme hakkına sahip. Ayrıca ihtiyaç fazlası elektrik üretirseniz, ürettiğiniz elektriği satabiliyorsunuz da. Yani elektrik faturanız - dahi olabilir, yani cebinizden para çıkarmaz, cebinize para girmesine dahi yol açabilir.

Kendi elektriğiniz en kolay yoldan üretmenin ise yolu var. Birincisi rüzgar türbini kurmak. Bunun için evinizin rüzgarlı bir bölgede olması şart. Yıllık ortalama 5m/s ve üstünde rüzgara sahip bir yerde yaşıyorsanız evinizin çatısına ya da bahçenize bir rüzgar türbini kurabilirsiniz. Rüzgarsız zamanlarda akülerde depolayabileceğiniz elektriği kullanabilir ya da şehir şebekesinden elektrik kullanırsınız.

Eğer bu değerde rüzgarlı olmayan bir bölgede yaşıyorsanız, ama bol güneş alan bir coğrafyadaysanız, evinizin çatısına yerleştireceğiniz güneş panelleri ile de elektrik ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Geceleri ve bulutlu günlerde yine akülerde depolayacağınız elektriği kullanabilirsiniz. Bu yeterli gelmez ise şehir şebekesinden elektrik kullanırsınız.
Rüzgar Türbinleri

Yapılan hesaplamalar elektrik panelleri ve rüzgar türbinlerinin yaklaşık 10 yıl içinde kendini amorti ettiğini gösteriyor. Üstelik çok konutlu sitelerde bu süre çok daha kısalabiliyor. Tabi elektrik üretme potansiyeli de yapılacak yatırımın kendini amorti etme süresi üzerinde önemli ölçüde etkilidir.

Bir diğer nokta ise, rüzgar türbinleri veya güneş panelleri ile ürettiğiniz elektriğin çevreye hiç zarar vermiyor oluşu. Atmosfere ve toprağa hiçbir zehir gaz ve kimyasal saçmıyorsunuz. İhtiyaç duyduğunuz elektriği tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyorsunuz.

Hem rüzgarlı hem de bol güneşli bir coğrafyanız var ise eğer, her iki sistemi de kurabilirsiniz. Tabi ilk yatırım maliyeti yüksek olacaktır. Ancak ihtiyaç fazlası elektriği devlete satma gibi bir seçeneğiniz de var. Bunu da gözardı etmemek gerek.

Güneş Panelleri
Bir evin elektrik ihtiyacını karşılamak için ortalama 5 kVlık bir sistem yeterlidir genellikle. Böyle bir sistemin ortalama maliyeti ise 15-20 bin TL civarında.

Eğer bu konuda bir çaba sarfetmek isterseniz, elektrik faturanız ile size en yakın elektrik dağıtım sirketine başvurabilirsiniz. 


Anılarınızı Duvara Yansıtın!

Ailece gittiğiniz yaz tatilinde yaptıklarınızı yeni Sony Projektörlü Handycam ile kaydettiyseniz istediğiniz her yerde ışıkları biraz kısarak sevdiklerinize izletebilirsiniz. Diyelim ki tatilden sonra annenizin evine gittiniz. Malum emektar televizyonların usb girişi ya da SD kart girişi olmayacaktır. Peki ne mi yapıyoruz? Işıkları kısıp, yeni Sony Handycam’inizin projektörünü açıyorsunuz ve tüm anılarınızı duvara yansıtıyorsunuz. İşte hepsi bu!

Sony’nin, Handycam’in tanıtımı için hazırladığı bu kısa videoda görüntü kalitesi ve kameranın diğer özellikleri sanki kendi evimizde gerçekleşiyor gibi canlandırılmış. Şimdi hayal gücünüzü zorlayın ve projektörünüzü nereye yansıtacağınızı düşünün. Çünkü artık her yüzey bir sinema perdesi...

Bir bumads advertorial içeriğidir.