11 Mart 2010 Perşembe
Tarım'da yeni düzenleme
Türk tarımı yapısal sorunlarını aşabalicek mi? Güzel bir soru. Yakında tarımda reform olarak adlandırılabilecek bir düzenleme ile karşılaşmamız olası. Bu düzenlemeye göre, miras yolu ile tarım alanlarının küçülmesinin önüne geçilmeye çalışılacak. Mevcut durumda, aile büyükleri öldüğünde sahip oldukları araziler mirasçıları arasında paylaşılmakta. Bu durum ise ciddi sorunları beraberinde getirmekte.
Örnek bir aile yapısıyla devam edelim. Bir aileyi geçindirmek için yeterli büyüklükte arazisi olan bir kişinin dört çocuğu olsun. Mevcut sistemde arazisi ölümünün ardından dörde bölünmekte ve mirasçılarına kalan arazi bir aileyi geçindirebilecek kadar büyük olmamakta haliyle. Sonuç olarak bu durumda, babasının karnını doyurduğu gibi çocuklarının karnını toprağıyla doyuramayan kişiler şehirlere göçmek zorunda kalmakta. Ondan sonra alın size göç sorunu, büyük şehirlerde nüfus patlaması, çarpık kentleşme vs. Bu da yetmezmiş gibi çoğu zaman şehir yaşamına adapte olmaya çabalarken arazilerinden de vazgeçemeyen kişiler, arazileri ile şehirden yeteri kadar ilgilenemediklerinden verim düşüklüğü ile de karşı karşı kalabilmekteler. Sonuçta hem köylü yurttaşlarımız hem de ülkemiz kaybetmekte.
Gelmesi muhtemel yeni miras kanununda arazilerin parçalanması engellenecek. En çok parayı veren mirasçı arazileri alacak ya da bir hakim arazileri ehil olana verecek. Yani tarım konusunda en yetkin olan mirasçı arazileri alacak. Bunu dışında kurumsallaşma da özendirilecek. Bir aile şirketi kurulup arazilerin şirkete devri de mümkün olacak. Bu sayede hem tarımla gerçekten ilgilenen mirasçılar tarım yapmaya devam ederken, hem de arazilerin parçalanması önlenmiş olacak. Kulağa hoş geliyor ancak toprağa çok değer veren bir ulus olduğumuz için uygulanmasında sorunlar yaşayabiliriz. Babasından kalan araziyi her zaman kutsal olarak gören yurttaşlarımız, payına düşeni devretmemekte ısrarcı olabilir.
Türkiye'de tarım alanında yapısal reformların önündeki en büyük engel kültürel yapıdır. Önce kültüren yapıdaki direnç oluşturan konuların üstüne gidilmeli ve insanların toprakları ile aralarındaki duygusal bağlar zayıflatılmalıdır. Bu duygusal bağlar yüzünden küçülen arazilerde tarım yapılmakta, sonra da devlete kızılmakta neden biz geçinemiyoruz diye.
Bir örnek verelim. Bir A ürünümüz olsun ve bu A ürününde geçimini 4 kişilik bir ailenin rahatça sağlayabilmesi için 10000 kg yıllık ürün alması gereksin. Bir 4 kişilik ailenin ise tam 10000 kg yıllık ürün veren arazisi olsun. Bu ailenin büyükleri öldüğünde araziler iki kardeş arasında bölünecektir. Bu iki kardeş de bir aile kuracak (erkek olduklarını kabul edelim), ve paylarına düşen arazide tarıma devam edeceklerdir. Ancak artık kardeşler 5000 kg ürün alabilmekteler. Haliyle ailelerini geçindirememeleri son derecede doğal. Bir de bu arazilerin tekrar paylaşıldığını düşünün. Devlet bu A ürününe, yıllık 5000 kg ürün alabilenler de geçinebilsin diye aşırı sübvansiyon vermeli midir? Şimdiye kadar yapılan buydu. Ancak sonuçta tarımsal alandaki sorunların kaçı çözülebildi? Hemen hiç bir sorun çözülemedi. Demek ki yapılan sadece durumu idare edebilmiştir, hatta edememektedir. Türk halkı uysal bir yapıya sahip olduğundan, ki bunun da nedeni saltanat geçmişidir, kolay kolay isyan etmemekte, meydanlara doluşup isyan etmemektedir. Tabi yakın geçmişte meydanların dolduğunu da görmeye başladık. Demek ki Türk köylüsünün de artık sabrı kalmamış, bıçak kemiği de yarılamış.
Meclis gündemine yakında gelecek olan düzenlemenin tüm Türk halkına hayırlı olmasını diliyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder