9 Eylül 2011 Cuma

Can Sıkıntısına Karşı Alınacak Tedbirler

Bugün can sıkıntısından can sıkıntısına karşı alınacak tedbirler başlıklı bir yazı yazmaya karar verdim. İşin açıkçası bu tedbirleri ben de bilmiyorum ama, yazıya başladıktan sonra her nasılsa düşüne düşüne birşeyler buluruz. Önce düşünmeli, bakalım aklımıza neler geliyor ya da aklımıza herhangi birşey geliyor mu?

Canınız sıkılıyorsa bunun iki nedeni olabilir. Birincisi bir probleminiz vardır ve canınızı sıkıyordur, ikincisi ise yapacak bir iş bulamıyorsunuzdur ve canınız sıkılıyordur. İlk durumda yapmanız gereken en temel şey mevcut problemi çözmektir. Ancak bu tabi ki her zaman o kadar kolay olmayabilir. Problemi çözmek zor, zaman alıcı ya da gücünüzü aşıyor ise problemi size unutturucak ya da o problem üzerine kafa yormanızı engelleyecek meşgaleler bulmanız faydalı olabilir. Ancak müzik dinlemek, kitap okumak, filme bakmak gibi bireysel eylemleri unutun. Onun yerine arkadaşlarınızla biryerlere gidebilirsiniz. Mutlaka sosyal ortamlarda yer alın.

Eğer sizin can sıkıntınız ikinci duruma uyuyorsa, o zaman yapacak birşeyler bulmanız gerekiyor. Hem de acil olarak. İlk kitap okuyabilirsiniz, müzik dinlemek de bir yere kadar çözüm olabilir. Sinemaya gidebilirsiniz ya da çıkıp sevdiğiniz mekanlarda bir tur atabilirsiniz. Bunların yanında varsa hobilerinizle ilgilenebilirsiniz. Yapmanız gereken ama üşenip ertelediğiniz işlerini varsa onlarla da ilgilenebilirsiniz. Yani yapacak bir iş bulmak size kalıyor.

Eğer sisin durumunuz yukarıdaki iki durumda biri ise ( özellikle ikincisi ) ama içinizden hiçbir şey yapmak gelmiyorsa, o zaman acil olarak bir hastanenin psikiyatri polikiliniğine gitmeniz gerekiyor çünkü büyük ihtimalle depresyondasınız. Doktorunuz size büyük ihtimalle antidepresan verecektir, tabi sadece antidepresanla depresyondan çıkmak o kadar kolay değil. Pozitif düşünüp, birşeylerle meşgul olmak gerekiyor. Özellikle fiziksel güç isteyene şeylerle ilgilenebilirsiniz. Depresyonda olanlar için doğal bir ortamda bir haftasonu kampı ya da en azından bir tracking yani doğa yürüyüşü faaliyetini şiddetle tavsiye ediyorum.

20 Mayıs 2011 Cuma

CHP Vaatleri Hayali Mi Gerçekçi Mi?

Öncelikle bu yazıyı siyasi görüşü CHP ile paralel biri olarak yazdığımı berlirtmek istiyorum. CHP'nin seçim vaatlerinin bir kısmını aşırı, aklıcı olmaktan uzak ve hayalci buluyor ve bu durumdan da rahatsızlık hissediyorum. En çok kendini eleştiren, çuvaldızı daima kendine batıran bir yapım olduğundan da, ülkemizin siyaset dünyasında politik görüşlerimi en iyi ifade eden partinin bile bu kadar gerçekçilikten uzak vaatlerde bulunabilmesini en sert şekilde eleştiriyorum.

Öncelikle bu yazıyı yazarken CHP'nin internet sitesine girip verilen sözleri oradan takip ettiğimi, televizyonla pek ilgim olmadığından seçim meydanlarında söylenilenlerden çok da haberdar olmadığımı da belirteyim. Şimdi vaatlere geçiyorum.

Aile sigortasının devlet bütçesine getireceği yük ortada. Buna nereden nasıl kaynak bulunacağı önemli bir soru işareti olarak duruyor. Bu ağır yükün üzerine aile sigortasından faydalanan ailelerin çocuklarının barınma dahil tüm eğitim masrafları da devlet tarafından karşılanacak. Bunun yanında kırsal kesimdeki yoksul ailelere her ay asgari ücret kadar vatandaşlık hakkı ödemesi yapılacak deniliyor.

Esnaflara yönelik de önemli sözler veriliyor. Yeni işyeri açan esnaflar için beş yıl vergi indirimi uygulanacak. Nakliyeci esnaflara indirimli akaryakıt sözü var. Soför, minibüsçü ve servisçiler araçlarını KDV ve ÖTV ödemeden yenileyebilecek. Kalfalarını sigorta primini devlet karşılayacak. Enerji fiyatlarında indirim yapılacak. Aynı zamanda esnaf ve zanaatkarların birikmiş borçlarının faizi silinecek ve esnaf ve zanaatkarlar tabii oldukları vergi diliminden 5 puan daha düşük vergi ödeyecek.

Fakir öğrencilere karşılıksız burs ve yükseköğrenim burslarını asgari ücret düzeyine çıkarılması vaadi gençleri cezbedebilir.

Çiftçilere mazot 1.5 TL'den verilecek, çiftçilerin girdilerini oluşturan kalemlerdeki vergi yükü hafifletilecek deniliyor. Yine çiftçi borçlarına kamu bütçesine büyük yük getirecek indirimler söz konusu.

Benim bir bakışta gözüme çarpanlar bunlardı, daha pek çok devlete faturası onmilyarlarca dolar olan sözler sıralanıyor. Ancak bu sözler verilirken kaynak nereden nasıl bulunacak, bu konuda en ufak bir açıklama göremiyorum. Askerlik hizmetinin süresi düşürülerek bir tasarruf sağlanacağı söyleniyor ama bu tasarruf ne kadar olacak? Tam anlamıyla bir söz verilirken bu sözün mali yükü ve nereden nasıl kaynak bulunacağı da açıklansa idi çok daha tutarlı ve inandırıcı olurdu. Yine mi IMF'ye gidip borç isteyeceğiz. Devletin belirli bir gideri ve geliri vardır, ikisi arasında uçurum oluşturursanız bunun faturası yeni 2001 krizleri olarak dönecektir.

İşin açıkçası CHP vaatlerine baktığımda keşke bunların hepsi olabilse diyorum. Ama bunları nasıl yapacakları konusunda önemli şüphelerim var. Sonuçta hepimiz yüksek enflasyona uzun yıllar katlandık. Bir ara evimizdeki mutfak tüpünü bir önceki ile aynı fiyala değiştiremiyordunuz bile. Yani 15-20 gün içerisinde mutlaka zam gelmiş oluyordu. Gazetelerde zam haberlerinden geçilmiyordu. CHP vaatleri devlet gelir-gider dengesini dinamitleyecek nitelikte. Tabi bunlar zaman içerisinde yapılabilir, örneğin aile sigortası tek başına gerçekleştirilebilir ama hepsi bir arada gerçekleştirilirse ortaya çıkan fatura o kadar büyük olacaktır ki, altından kalkmak mümkün görünmüyor.

Diğer partilerin, özellikle de AKP'nin vaatleri de çok tutarlı sayılmaz. İstanbula açılacak kanal projesinin maliyeti de çok yüksek, üstelik fırsat maliyeti çok daha yüksek bana göre. Bunu bir başka yazıda açıklamayı düşünüyorum.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Seçimler Öncesi Çirkinleşen Siyaset

Yaklaşan seçim öncesinde siyesi parti liderleri ortamı iyice gerginleştirmeye başladılar. Gerek sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu gerek CHP genel başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu olsun, Türkiye'deki siyasi ortamın gerginleşmesinde başrolü oynuyorlar. Birbirlerine karşı kullandıkları dilden çağdaş bir Türk genci olarak oldukça rahatsızım ve bu rahatsızlığı hisseden tek kişi olmadığımın da farkındayım.

Önelikle sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçtiği sözcükler beni oldukça huzursuz ediyor. Ülkemin köklü siyasi partilerinden birinin liderinin ağzından böyle çirkin ifadelerin döküldüğünü, hele hele hedefte, bu ülkede milyonların oyunu almış bir parti ve o partinin genel başkanı ve başbakanın olması insanı çok daha fazla rahatsız ediyor. AKP taraftarı ya da karşıtı olabilirsiniz, yaptıklarını beğenebilirsiniz ya da eleştirebilirsiniz ama bu size bu ülkedeki seçmenin neredeyse yarısının oyunu alan bir partiye ve o partinin liderine hakarete varan sözler sarf etme hakkını vermez. Bu yapılan AKP'ye oy veren binlerce insana da hakaret etmek demektir aynı zamanda. Bu ülkedeki tüm siyasi part mensupları birbirlerini eleştirirken çok daha seviyeli bir dil kullanmalıdır, çok daha dikkatli olmalıdır. Ancak üzülerek şu anda meydanlarda parti liderlerinin birbirine oldukça çirkin bir dil ile saldırdığını görmekteyiz. Ülkemdeki siyasi dilin böyle çirkinleşmesinden üzüntü duyuyorum.

İşin çok daha tuhaf olan tarafı, MHP genel başkanı sayın Devlet Bahçeli'nin sarf ettiği püskevit ifadesinin gündemi çokça meşgul ederken, ülkemizdeki medya ve internetteki sosyal paylaşım sitelerinde çirkinleşen dile yönelik yeterli eleştirinin yer almamış olması. Bu durum halkın böyle çirkin bir dil ile siyaset yapılmasını kanıksadığını göstermesi bakımından da önemlidir ve benim hissettiğim rahatsızlığı da artırmaktadır.

Diğer taraftan DTP'nin desteklediği bağımsız adayların tehditkar söylemleri de ne kendilerine ne de bu ülkeye bir fayda sağlayacaktır.

İsterdim ki partiler birbirlerine böyle çirkin bir dil ile saldıracaklarına daha düzeyli bir dil kullansınlar ve birbirlerine saldırarak oy almaya çalışacaklarına vaatleri ile ön plana çıkmaya çalışsınlar. Olması gereken bu değil midir?

Sayın başbakanın kullandığı dilin sertliği de sık sık kendinin de ifade ettiği demorasiye hiç yakışmıyor. Sürekli bir tehditkar tavır, sürekli sert ve otoriter bir ses tonu... Sanki karşımızda demokratik bir cumhuriyetin başbakanı değil de otoriter bir sistemin yöneticisi, bir diktatör duruyor. Bir diktatöre yakışacak bir dil ile konuşan bir başbakan beni huzursuz ediyor.

Ne zaman seviyeli bir siyasete kavuşacağız merak ediyorum ama bu konuda çok ümitli olduğumu üzülerek söyleyemiyorum.

17 Mayıs 2011 Salı

kendinizi evinizde hissetmeyeceksiniz Şahin inn paradise seo yarışması

Yeni bir SEO yarışması, Şahin inn paradise tanıtılacak ve bakalım en iyi tanıtımı kim yapacak merak içerisindeyiz. Arkadaşlar, şimdiden herkese başarılar diliyorum. Ayrıca bu yarışmaya kendinizievinizdehissetmeyeceksinisahininnparadise bağlantısından ulaşabileceğiniz site ile de katılmaktayım.