18 Aralık 2011 Pazar

Bir An'dır Hayat!

Yıllar önceydi ilkokula gittiğim yıllar. Bazen düşünüyorum da, o çocuk gerçekten ben miydim? Sanki bir başkasıymış gibi geliyor, ama bendim işte. Bu düşüncenin ya da hissin sebebi o çağlardaki çocuk ile şu anki orta yaşlara doğru emin adımlarla ilerleyen adam arasındaki farkın büyüklüğüdür. Belki dikkatinizi çekmedi ama "ilerleyen adam" ifadesini kullandım, artık kendimi genç sınıfında görmüyorum. Adam olmak meğer ne kadar kolaymış, hatta çabalamak bile gerekmiyormuş adam olmak için. Bir an geliyor insan kendini artık genç olarak değil de, adam ya da kadın olarak görüyor.

O çocuk bir an önce büyümek istiyordu. Yıllar çarçabuk geçsin istiyordum. Hele hele öndört yaşın bende özel bir anlamı vardı, daha dokuzumda ya da onumdaydım ama öndördümde olacağım günü bekliyordum. Sanki sihirli bir yaştı ondört, o zaman daha fazla sözüm geçecekti, öyle sanıyordum. Sonra haliyle onsekizi bekledik, her delikanlının beklediği gibi. Artık hiçbir yaşı beklemiyorum, o kendiliğinden geliyor zaten, hatta elimden gelse, tekrar yirmi yaşıma dönerdim, belki daha da öncesine. Kim dönmez ki.

Geçmişe dönmek istemem, yaptığım hataları telafi etmek gibi bir amaçtan kaynaklanmıyor kesinlikle. Bazı insanlar öyle büyük hatalar yapar ki, zamanı geri alıp yaptıkları hatayı düzeltmek isterler. Benim de büyük hatalarım oldu, zaten kimin yok ki böyle büyük hataları, ama kesinlikle o hataları yaptığım için pişman değilim. Hatalar insanları insan yapıyor, eğer hiç hata yapmasaydım yarı tanrı olmamm gerekirdi. Oysa insan olmak ne güzel.

Hayat kısa! Bundan pek çok şair ve yazar şikayetçi zaten. Ölüm üstüne, hayatın kısalığı üstüne ne çok şiir yazılmıştır kim bilir, dünyadaki tüm dillerde. Ölmek o kadar da kötü bir şey mi? Ölüm kötü bir şey mi değil mi bilemem, o biraz da öldükten sonra gerçekten bir hayatın var olup olmadığına ( ben olduğuna inanıyorum bir müslüman olarak ) bağlı biraz da. Cehenneme gidecek biri için öldükten sonra bir hayatın olması iyi olmayacaktır, cennete giden biri için durum nedir peki? Sonsuz hayat! Sonsuz bir hayatın sıkmayacağı bir insan hayal edemiyorum. Sonsuza kadar yaşama fikri beni ölümden daha çok korkutuyor. Buna rağmen ölmek acı bir şey.

Ölmek acı bir şey çünkü sizi seven pek çok insanı geride bırakıyorsunuz, gözü yaşlı. Ölmek acı birşey çünkü bu dünyaya ait tüm hayallerinizi bırakıyorsunuz. Ölmek acı birşey çünkü bir köylü çocukluğunda diktiği ve büyüyüşüne şahitlik ettiği ağacın gölgesinde oturup onunla dertleşemeyecek öldükten sonra. O ağacın meyvelerinden yiyemeyecek. Ölmek acı birşey çünkü sizin oturduğunuz bir banka oturup denizi seyredecek elinde şarap şişesiyle bir ayyaş ve belki de sizin bir zamanlar mırıldandığınız şarkıyı mırıldanacak, belki bir zamanlar sizin içinizi yakan hislerle dağlanacak bağrı ama sizi hiç bilmeyecek. Ölmek acı birşey çünkü bu dünyaya geldikten sonra varlığımıza anlam katan herşey bu dünyaya ait olan şeyler. Sevdiğimiz, sevmediğimiz herşey.

Ölmek acı birşey ama, sonsuz hayatın korkunçluğu kadar değil.

Hayat bir an sadece. Dolu dolu yaşamalı insan hayatı. Dolu dolu yaşamalı, acılarla, hüzünlerle, mutluluklarla dolu dolu. Dopdolu bir torbayla karşılamalı ölümü, çünkü ancak yaşanmışlıklarla dopdolu bir torba azaltabilir ölümün acı tadını.

TrendWP'den Trenportal - Çok Başarılı Bir Wordpress Teması

Temanın örnek görünümü 
Çağın bir gereği mi bilmiyorum ama bir gerçek var ki çevremde kişisel blog sahibi olan kişi sayısı her geçen gün artıyor. Bugün Türkiye'de kişisel blog yazarlığı yapan önemli bir kitle bulunuyor. Özellikle lise ve üniverite öğrencilerinin ağırlıkta olduğunu tahmin ettiğim bu kitlenin içinde toplumumuzdaki hemen her kesimden insanları görmek mümkün.

Bloger olmak insana hem diğer insanlarla birşeyler paylaşmanın keyfini yaşatıyor, hem pek çok konuda bilgi ve tecrübe kazandırıyor hem de para kazandırıyor. Pek çok öğrenci eğitim giderlerini ve cep harçlığını bu yolla kazanıyor. Üstelik çok ciddi rakamlar kazanmak mümkün, hatta bir üst limitin olmadığını söylemeliyim. Sonuçta internet bir derya ve bu deryada balık tutmanın bin türlü yolu var.

Kişisel blog sahipleri ilk olarak genellikle ücretsiz servisleri tercih ediyorlar. Bu blog da ücretsiz bir servis olan bloger üzerinde kuruludur. Bununla birlikte, bu blogda olduğu gibi kişisel paylaşımların dışında, çoğunlukla gelir elde etmeye odaklı site kurmak isteyenlerin ilk tercih ettiği platform WordPress'tir. WordPress ( WP ) de ücretsiz blog hizmeti verdiği gibi, kendi WP platformunun kişilerce diğer serverlerda, istenilen domainlere kurulabilmesine de imakan vermektedir. Bugün internette gezinirken uğradığımız sitelerin çok büyük bir bölümü WP tabanlı blog siteleridir.

Türkiye'de bu kadar çok blogger olmasına rağmen Türk bloggerlar pek çok açıdan sıkıntı çekmekteler, bunu o sıkıntıları bizzat çekmiş ve çekmekte olan biri olarak söylüyorum. Bu sorunların en başında da Türkçe tema bulmak geliyor. Malesef Türkçe tema bulmak oldukça zor ve pek çok blogger İngilizce temaları düzenlemek zorunda kalıyor. Ancak bu temalar da genellikle ücretsiz temelar olup, temayı hazırlayanlar tarafından sayfanın alt kısmına eklenmiş bir adet reklam bağlantısı içeriyorlar. Bazen bu reklam bağlantısnı kaldırmak mümkün olsa da, zaman zaman şifreli kodlar girilerek bu bağlantıların kaldırılması halinde temanın devre dışı kalması söz konusu olabiliyor. Üstelik ücretsiz temalar pek çok bloggerin istediği özelliklere sahip olmuyor. Ya çok basit oluyorlar ya da kullanımı zor oluyor. Hemen her tema kullanılmadan önce az çok düzenleme ister ancak bazı temaları düzenlemek gerçekten çok karmaşık bir hal alıyor ( şu anda bir temada tam da bu sorunu yaşamaktayım ).

Doğru tema tercihi temanın görselliğinin ve fonksiyonlarının yeterli olması ile bitmiyor. Tema arama motoru optimizasyonu, reklam yerleşimi, sosyalleşebilmesi, kullanım kolaylığı, internet tarayıcıları tarafından kolay çözümlenebilmesi ve sitenin hızlı bir şeklide açılabilmesi gibi pek çok açıdan başarılı olması, kurulacak olan sitenin başarısını oldukça etkileyecektir. Tam da bu noktada, TrendWP tarafından hazırlanan TrendPortal WordPress temasından bahsetmek istiyorum. Ülkemizde webmasterların yaşadığı tüm sorunlarla boğuşa boğuşa ( ülkemizdeki yetersiz ve kalitesiz internet hizmetinden kaynaklanan problemler bile tek başına yeterli ) uzmanlaşmış arkadaşların açtığı bu sitede, istediğim gibi bir Türkçe tema bulamıyorum diyenler için oldukça başarılı bir WP tema olan TrendPortal Türk bloggerlerin beğenisine sunulmuş durumda. Sözkonusu tema hazırlanırken bir bloggerin isteyeceği hemen herşey düşünülmüş. TrendWP'nin ilk temasını oldukça başarılı buldum ve daha pek çok başarılı tema ortaya koyacaklarından, pek çok Türk blogerın dertlerine derman olacaklarından yana da kuşku duymuyorum.



9 Aralık 2011 Cuma

İran'ın Düşürdüğü ABD Casus Uçağı RQ 170 Sentinel

RQ 170
İran bir ABD insansız hava aracını düşürdü haberi ortalığı karıştırdı. Bir yanda İran'a müdahale yakında endişeleri iyice artarken diğer yandan bir şaşkınlık söz konusu oldu. ABD gibi son derecede ileri teknolojili savaş oyuncaklarına sahip olan bir ülkenin, en ileri teknolojilerle üretilmiş, teknik bilgilerinin pek çoğu bilinmeyen, saklanan bir casus uçağı, İran gibi teknolojik anlamda geri olduğu düşünülen bir ülke tarafından nasıl düşürülebilirdi? Kaldı ki uçağın sapasağlam görüntüsü, İran'ın elektronik harp yöntemleri ile uçağın kontrolünü ele geçirdiğini, bir yerde uçağı hacklediğini ve düşürmediğini, adeta kendi uçağı gibi istediği yere indirdiğini doğruluyordu. Ya ABD'nin savaş oyuncakları sandığımız kadar ileri teknolojilere sahip değil ya da İran sanıldığı gibi eski teknolojilere sahip bir ülke değil. Bunun bir başka açıklaması zor görünüyor.

İran gibi kapalı kutu bir ülkenin sahip olduğu askeri teknolojiler hakkında neredeyse tüm dünya söylentiler dışında kesin bilgilere sahip değil. Çok önceden beri İran'ın elinde bulunduğu bilinen savaş sistemleri ve İran'lı yetkililerin açıklamaları dışında bu ülkenin savaş oyuncaklarının kapasitesi hakkında kimse birşey bilmiyor. ABD ise yıllardır kendi oyuncaklarının reklamını yapıyor. Kendi oyuncaklarının reklamını yaparak bir yandan da gövde gösterisi yapıyor. Sonuçta tüm dünyada meraklıları F22'lerin videolarını internetten izleyebiliyor ancak ABD bu pahalı ama şu anda yer yüzünde yer alan en gelişmiş savaş uçaklarını bir başka ülkeye satmıyor. Bir tür aba altından sopa gösteriyor yani.

Peki bu düşen RQ 170 nasıl bir uçak. Haberlerden sonra merak edip araştırdım. Sentinelin öncül modelleri olarak RQ-3 DarkStar ve Polecat modelleri göze çarpıyor. RQ-3 DarkStar Pentagon tarafından yetersiz bulunmuş bir model. Polecat ise İran'ın düşürdüğü RQ 170 Sentinel modeline çok benzer bir model. Hatta RQ 170 Sentinel Polecat'in gelişmiş versiyonu dersem yanlış olmaz. RQ 170 Sentinel hakkında güvenilir bilgi bulmak çok zor. Ancak edinebildiklerimi sizlerle paylaşayım.

  
Lockheed Martin RQ 170 Sentinel


RQ 170 Sentinel Teknik Özellikleri :

Kanat Açıklığı : 13 m
Yükseklik : 3 m
Motor : Tek motorlu ( Garrett TE 731 veya GE TF34 ) Motor hakkındaki bilgi kesin değil.
Maksimum hız: 800 km/s
İrrtifa : 15000+ m

Burada verdiğim bilgiler kesin değildir.

RQ 170 Sentinel Lockheed Martin firması tarafından geliştirilmiş bir insansız hava aracı olup, silah taşımaz. Yani tek görevi gözlem, casusluk ve kara birliklerine destek vermektir. 2007 yılından beri ABD ordusunda görev yapan bu uçaklar Afganistan'da ve Irak'ta görev almışlardır. ABD'nin bu oyuncağını İran nasıl oldu da ele geçirdi ( düşürdü değil- ele geçirdi ) merak etmemek elde değil.

RQ-170 ABD'nin Yediği Golün Adı

Bir süredir gündemde, ABD'ye ait RQ-170 modeli bir casus uçak İran tarafından düşürülmüş, en azından İranlı yetkililer böyle iddia ediyor. ABD'li yetkililer ise uçağın teknik bir arıza nedeniyle düştüğünü ifade ediyorlar. İran tarafından basına servis edilen görüntülerde ise açık bir şekilde söz konusu uçağın düşmediği, indirildiği görülüyor. Uçağın gövdesinde en küçük bir hasar görünmüyor. Ancak tabi ki uçağın alt kısmında hasar olabilir. Özellikle uçağın hazırlanmış bir platform üzerine konulmuş olması, iniş takımlarının hasar görmüş olabileceğini akla getiriyor.

Konu ile ilgili habere buradan ulaşabilirsiniz. İranın paylaştığı görüntüleri de aşağıda bulabilirsiniz.

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.



Uçakta düşmüş ya da düşürülmüş bir uçakta olacağı gibi ciddi fiziksel hasarların olmaması, İran'ın uçağı elektronik harp yöntemleri ile, ABD kontrolünden çıkarıp kendi kontrolüne aldığı ve kontrollü bir iniş yaptırdığı yönündeki iddialarını destekleyici bir kanıt oluşturuyor. Eğer İran'ın bu iddiası doğru ise, ABD açısından tam bir skandal niteliği taşımaktadır. Öncelikle ABD son derecede yüksek teknolojilerle donattığı bir casus uçağının kontrolünü kaybetmiştir. Bu kontrol kaybının nedeni teknik bir arıza değil, düşmanın müdahalesidir ve düşman ülke ( İRAN ) ABD'nin en gelişmiş casus uçağının kontrolünü ele geçirmiştir. Bu olay böyle gerçekleşti ise askeri açıdan tam bir yüzkarası oladuğunu söylemek gerek.

ABD yetkilileri önce uçağın düştüğünü yalanladılar. Sonra uçağın düştüğünü kabul etmek zorunda kaldırlar. İran uçağı düşürdüğünü iddia etmişti ancak yakın zamana kadar ciddi bir kanıt ortaya koymamıştı. Ancak son görüntüler İran'ın iddialarını doğruladı. En azından İran topraklarına düşmüş/düşürülmüş bir ABD casus uçağı olduğunu kimse inkar edemez.

Bu gelişmenin bir başka dikkat çeken yanı ise, İran'ın teknolojik yetenekleri... Eski teknoloji ürünü silah sistemleri olduğu düşünülen İran'ın ABD'nin casus uçağının kontolünü ele geçirmiş olması, aslında İran'ın teknolojik anlamda o kadar da geride olmadığını gösteriyor. Kendisi çok yüksek teknolojiye sahip olmasa da, çok yüksek teknoloji içeren silah sistemleri ile başa çıkabildiğini gösterdi.

İran'ın düşürdüğü uçak ile ilgili bilgileri aşağıdaki yazı ile sizlerle paylaşıyorum. 

Locheed Martin RQ 170 Sentinel hakkında bilgi almak için bağlantıya tıklayın.