Nano boyutlardaki dünya neredeyse hayal edilemeyecek kadar küçüktür. Bir nanometre metrenin sadece on milyonda biri kadardır. Son yıllarda mühendisler ve bilim insanları materyaller üzerinde işte bu ölçülerde çalışmaya başladılar. Örnek verecek olursak, günümüzdeki bilgisayar işlemcileri 30-60 nanometre genişliğinde milyonlarca transistör içermektedirler. Oysa bu işlemciler boyut olarak oldukça küçüktürler.
Tıp alanında da mühendisler ve doktorlar kanser gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmak üzere nano ölçülerde ilaçlar üzerinde çalışmaktalar. Hedefleri ise virüse benzeyen ve kanserli hücreleri yok edebilecek modüller geliştirebilmek. Bu modüllerdeki proteinler modülü küçük bir bombaya çeviren tetikleyici olarak görev yapacak. Böylece sadece kanserli hücrelerin hedef alınarak kanserin etkilerinin minimize edilmesi ve tedavinin sağlanması hedefleniyor.
Ancak nanoskopik makineler için asıl temel hedef montajcı ( assembler ) üretebilmek. Montajcılar enzim gibi çalışacak ve istenilen yapıları tam doğru olarka molekül molekül üretebilecek olan nano makinelerdir. Pratikte milyonlarca montajcı verilen ham materyallerden istenilen herhangi bir şeyi üretebilirler. Bu yeni mühendislik türü ise moleküler nanoteknoloji olarak adlandırılıyor.
Ancak henüz o noktaya erişebilmiş değiliz. Günümüzde ancak mikro boyutlarda üretim yapabilmekteyiz. Bir mikrometre ise metrenin milyonda biri ölçülerindedir ve belirgin şekilde nanometreden büyüktür. Mikrometre boyutlarındaki araçlar ise bağımsız atomları manipüle edemeyecek kadar büyüktürler. Atomların boyutları değişiklik göstermektedir ancak genel olarak bir nanometre birkaç atom genişliğindedir. Atomik boyutlar angstrom birimi ile hesaplanmaktadır ve bir angstrom nanometrenin onda biri kadardır (0,1 nanometre ).Ancak bu atomları manipüle edemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. 1990 yılında IBM mühendisleri özel bir miktroskop kullanarak atomları manipüle etmeyi başarmıştı. Metal bir yüzey üzerindeki atomları kullanarak IBM yazmayı başarmışları. Her ne kadar miktoskop nanoskopik olmasa da, yalnızca tek bir atom boyutlarında çok ince uçlu bir işaretliye sahipti.
Peki atomları isteğimiz doğrultusunda hareket ettirebilecek cihazlar üretebilecek miyiz? Bunun cevabı henüz tam kesin değil. Bazı bilim insanları ve mühendisler moleküler nanoteknolojinin akla yatkın olmadığını iddia ediyor. Bunlardan çoğu atomları manipüle ederek moleküler zincirler oluşturacak nanoskopik araçlar üretmekten çok atomları kimyasal yollarla manipüle etmeye odaklanıyor. Yine de moleküler montajcıları geliştiremesek de, bu yönteki çalışmalarda elde edilecek bilgiler dünyamızı değiştirebilir.
31 Ekim 2012 Çarşamba
20 Ekim 2012 Cumartesi
Araçlar İçin Alternatif Yakıtlar
Bazı insanlar diğerlerine aptalca görünen şeyleri deneyebilirler. Ancak kabul etmek gerekir ki tarihteki en büyük mucitler bu tür kişilerden çıkmıştır. Ülkemizde de ( Karadeniz bölgemizdeki insanları hariç tutmak üzere ) genellikle eski köye yeni adet çıkarmama geleneği hakimdir. Bununla birlikte zaman zaman farklı şeyler deneyenler olabiliyor. Genellikle teknik bilgi bakımından yetersiz olsalar da yaratıcı düşünceleri ile oldukça hoş şeyler ortaya koyabiliyorlar.
Her icat bir ihtiyaçtan doğmuştur kuşkusuz. Otomobil sahibi olmanın bir prestij meselesi olarak görüldüğü ülkemizde de artan akaryakıt fiyatları bu konuda ülkemizdek zihnisihirleri birşeyler yapma konusunda tetikleyecektir.
Yeni bir şeye ihtiyaç duyduğunuzda ve yeni bir icat peşinde koştuğunuzda illa ki Amerikayı yeniden keşfetmenize, yani tamamen en baştan, sıfırdan başlamanıza gerek yok. Özellikle interneti kullanarak dünyada neler olup bitiyor, dünyada insanlar ne gibi şeyler yapıyorlar bakabilirsiniz. Üstelik internetten fikir aşırmak hem bedava hem de telif hakkı derdi yok.
Önce sıfır emisyona bakalım. Malum artık ülkemiz yollarında elektrikli araçları görmeye başlayacağız sıklıkla. Biraz maliyetle evinizin çatısına veya bahçenize güneş panelleri yerleştirerek gündüzleri aküleri şarj edebilirsiniz. Gece de sarj ettiğiniz bu akülerle aracınız şarj olur. Hatta artan elektriği evinizde kullanabilirsiniz. Ancak güneş panelleri pek ucuz sayılmaz. Tabi bunu söylerken ülkemizde elektriğin de pek ucuz olmadığını ve pahalıca bir yatırım gerektirse de elektrik faturanızı sıfıra indirme şansı olduğunu da belirtelim. Hatta ihtiyacınızdan fazla elektrik üretirseniz elekrik dağıtım şirketine satıp gelir dahi elde edebilirsiniz.
Araçlara geri dönelim. Benzinli motorlar gerekli dönüşümlerle LPG yakabiliyorlar. LPG dönüşümü biraz daha değiştirlerek Doğalgaz da yakabilirler. Ancak doğalgaz için belki Dizel araçlar daha uygun olabilir. Bununla birlikte LPG de artık çok ucuz sayılmayacak bir seviyede fiyata sahip. Benzinli araçlar yakıttan tasarruf için en ideal yöntem LPG dönüşümü yaptırmak. Ancak daha güzeli var. Özellikle kırsal bir alanda yaşıyorsanız ve hele de hayvancılıkla uğraşıyorsanız çöplerden, çürüyen bitkilerden ( seralardan, tarlalardan, bağ ve bahçelerden çıkan bitkisel atıklar ), hayvanların dışkılarından doğalgaz elde edebilirsiniz. Tek yapmanız gereken aracınızı LPG değil de LNG yani likit doğalgaz dönüşümü yaptırmak. Ancak ülkemizde henüz bu dönüşümü yapan biryer yok, parçalar yurtdışından getirilmeli ve doğalgaz tanklarında sızdırmazlık çok daha büyük bir öneme sahiptir.
Aracınız dizel mi? Üzülmeyin. Evsel atıklardan, özellikle de kullanılmış sıvı yağlardan yakıt elde edebilirsiniz. Fritözünüzdeki yağı sakık çöpe dökmeyin, lavaboya boşaltmayın. Biraz filtreleyerek ve birkaç basit işlemden geçirerek aracınızın sorunsuz bir şekilde yakabileceği bir yakıt elde edebilirsiniz. Yine tabi ki aracınızın motorunda çeşitli dönüşümler yapmak gerekebilir. Doğrusu yasaklanan 10 numara yağ da böyle bir yakıtttır. Ticari olarak satmadığınız, kendi aracınızda kullandığınız sürece bir sorun yok henüz.
Başka neler yapılabilir? Çok şey yok ancak ülkemizde akaryakıt fiyatları böyle artmaya devam ederse, alternatif yakıtlar için arayışlar hızlanacaktır. Bir süre önce paylaştığım Hibrit Araca LPG takılır Mı? başlıklı yazıda da bir başka yöntemden söz etmiştim. O yazıya da bir göz atabilirsiniz.
Her icat bir ihtiyaçtan doğmuştur kuşkusuz. Otomobil sahibi olmanın bir prestij meselesi olarak görüldüğü ülkemizde de artan akaryakıt fiyatları bu konuda ülkemizdek zihnisihirleri birşeyler yapma konusunda tetikleyecektir.
Yeni bir şeye ihtiyaç duyduğunuzda ve yeni bir icat peşinde koştuğunuzda illa ki Amerikayı yeniden keşfetmenize, yani tamamen en baştan, sıfırdan başlamanıza gerek yok. Özellikle interneti kullanarak dünyada neler olup bitiyor, dünyada insanlar ne gibi şeyler yapıyorlar bakabilirsiniz. Üstelik internetten fikir aşırmak hem bedava hem de telif hakkı derdi yok.
Önce sıfır emisyona bakalım. Malum artık ülkemiz yollarında elektrikli araçları görmeye başlayacağız sıklıkla. Biraz maliyetle evinizin çatısına veya bahçenize güneş panelleri yerleştirerek gündüzleri aküleri şarj edebilirsiniz. Gece de sarj ettiğiniz bu akülerle aracınız şarj olur. Hatta artan elektriği evinizde kullanabilirsiniz. Ancak güneş panelleri pek ucuz sayılmaz. Tabi bunu söylerken ülkemizde elektriğin de pek ucuz olmadığını ve pahalıca bir yatırım gerektirse de elektrik faturanızı sıfıra indirme şansı olduğunu da belirtelim. Hatta ihtiyacınızdan fazla elektrik üretirseniz elekrik dağıtım şirketine satıp gelir dahi elde edebilirsiniz.
Araçlara geri dönelim. Benzinli motorlar gerekli dönüşümlerle LPG yakabiliyorlar. LPG dönüşümü biraz daha değiştirlerek Doğalgaz da yakabilirler. Ancak doğalgaz için belki Dizel araçlar daha uygun olabilir. Bununla birlikte LPG de artık çok ucuz sayılmayacak bir seviyede fiyata sahip. Benzinli araçlar yakıttan tasarruf için en ideal yöntem LPG dönüşümü yaptırmak. Ancak daha güzeli var. Özellikle kırsal bir alanda yaşıyorsanız ve hele de hayvancılıkla uğraşıyorsanız çöplerden, çürüyen bitkilerden ( seralardan, tarlalardan, bağ ve bahçelerden çıkan bitkisel atıklar ), hayvanların dışkılarından doğalgaz elde edebilirsiniz. Tek yapmanız gereken aracınızı LPG değil de LNG yani likit doğalgaz dönüşümü yaptırmak. Ancak ülkemizde henüz bu dönüşümü yapan biryer yok, parçalar yurtdışından getirilmeli ve doğalgaz tanklarında sızdırmazlık çok daha büyük bir öneme sahiptir.
Aracınız dizel mi? Üzülmeyin. Evsel atıklardan, özellikle de kullanılmış sıvı yağlardan yakıt elde edebilirsiniz. Fritözünüzdeki yağı sakık çöpe dökmeyin, lavaboya boşaltmayın. Biraz filtreleyerek ve birkaç basit işlemden geçirerek aracınızın sorunsuz bir şekilde yakabileceği bir yakıt elde edebilirsiniz. Yine tabi ki aracınızın motorunda çeşitli dönüşümler yapmak gerekebilir. Doğrusu yasaklanan 10 numara yağ da böyle bir yakıtttır. Ticari olarak satmadığınız, kendi aracınızda kullandığınız sürece bir sorun yok henüz.
Başka neler yapılabilir? Çok şey yok ancak ülkemizde akaryakıt fiyatları böyle artmaya devam ederse, alternatif yakıtlar için arayışlar hızlanacaktır. Bir süre önce paylaştığım Hibrit Araca LPG takılır Mı? başlıklı yazıda da bir başka yöntemden söz etmiştim. O yazıya da bir göz atabilirsiniz.
19 Ekim 2012 Cuma
4K TV'ler Full HD'yi Sollayacak
Full HD görüntü henüz tam penetrasyonunu sağlamamışken, Full HD görüntü kalitesine açık ara fark atacak 4K TV'ler yola çıktı bile.
Teknoloji artık o kadar hızlı gelişiyor ki, yeni çıkan bir teknoloji pazarda tam olara penetrasyonunu sağlayamadan, yani pazarda yaygınlaşmadan ve her yerde erişilebilir, her kesimce ulaşılabilir hale gelmeden daha gelişmiş bir teknoloji ortaya çıkıyor. Yakın bir gelecekte bu durum daha da ileri bir noktaya ulaşır ve yeni çıkan bir teknoloji daha ülkemize gelmeden bir üst teknolojiye sahip ürünler piyasaya sürülürse şaşırmayın.
4K TV'ler Full HD TV'leri 4'e katlayacak. Tabi bu teknolojiye sahip cihazların yaygınlaşması, özellikle de ülkemize ulaşması, 4K'ya uygun formatta videoların yaygınlaşması için bir süre daha bekleyeceğiz. Peki nedir bu 4K TV?
Bildiğiniz gibi Full HD TV'ler 1080p olarak kısaca özetlenen 1920x1080 çözünürlüğünde videoları oynatabilen televizyonlardır. Yani bu televizyonlarda maksimum 1920x1080 çözünürlüğüne sahip videoları oynatılabilir. 4K TV'lerde ise bu çözünürlüğk oldukça yüksek. Ultra High Definition (UHD) standartlarında olan bu Televizyonlar NHK Science & Technology Research Laboratories ( NHK Bilim ve Teknoloji Araştırma Laboratuvarları ) tarafından 2007 yılında önerilmişti. Bu UHD formatı videoları 24 fps'den 120 fps'ye kadar oynatmaya izin veriyor.
4K TV'ler 2160p ile şu anki Full HD televizyonların çözünürlüğünü ikiye katlıyor ve 3840x2160 çözünürlüğüne sahip, yani bir başka deyişle 8.1 MP'lik bir videoyu gösterebiliyor. Günümüz HD ekranları ise ancak 2.1 MP görüntü sağlayabiliyor.
Televizyon dünyasında dikey pikselleri saymak ve çözünürlüğü dikey piksel ile ifade etmek genel kabul görmüştür. Örneğin 1080p çözünürlük dediğimizde 1920 ( yatay piksel ) x 1080 ( dikey piksel ) çözünürlüğe sahip bir görselden söz ediyoruz demektir. Ancak 4K terimi yatay piksel sayısından geliyor.
Yazının başında işte tam olarak bundan söz ediyordum. Daha 4K TV'ler ortada yokken 8K TV'lerden söz ediliyor. Bu TV'lerin çözünürlüğü ise 7680x4320 olacak. Yani 4320p çözünürlükten söz ediyoruz ve 33.2 MP'lik bir görüntüyü gösterebilecek. Dikkat ederseniz bu çözünürlükte video kaydını bırakın, profesyonel fotoğraf makineleri bile henüz yaygın değil. Yani buradan da anlaşılacağı gibi, daha bekleyeceğiz.
UHD TV'lerin yaygınlaşması, hele hele ülkemizde yaygınlaşması ise şu anda uzak bir ihtimal. Zira sahip olduğumuz ağ yapısı ve yayıncılık teknolojileri bu boyutlardaki veriyi anlık olarak iletebilecek seviyede değil. Halen gerçek anlamda yüksek hızlı internetin keyfini sürmekten uzak olduğumuz gerçeğini göz önünde tutar ve 8.1MP'lik görüntünün anlık olarak evimizdeki televizyona kesintisiz olarak ulaşması gerektiğini düşünürsek durum daha da netlik kazanıyor. Zira halen ülkemizde pek çok TV kanalı Full HD yayına geçebilmiş değil ve Full HD televizyon sahipleri de çoğunlukla televizyonların yüksek görüntü kalitesinin keyfini TV izlerken değil, bilgisayardan ya da BluRay oynatıcılarından oynattıkları Full HD filmleri izlerken çıkarıyorlar.
Ancak dünyada 4K TV'lerin gerektirdiği yoğunlukta veri akışını sorunsuz şekilde sağlayabilecek altyapıya sahip çok sayıda ülkenin de olmadığını belirtelim. 8K ise henüz tüm dünyada hayal. Herşeyden önce 8K videoların kaydını yapacak kamera bulmak bile çok çok zor.
Bir başka sorun da UHD filmlerin nasıl depolanacağı. 4K filmler ve hele de 8K filmler için bluray disklerin kapasitesi yeterli olmayacaktır. Yakında eskiden CD değiştirerek film izlediğimiz gibi, bluray disk değiştirerek filmleri izleyebiliriz.
Sonuç olarak teknoloji oldukça hızlı bir şekilde ilerliyor ancak dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, evlerimizde kullanacağımız televizyonda 4K görüntü ile 8K görüntü arasındaki kalite farkını gözlerimiz ayırt edebilecek mi? Yoksa bizler gözlerimizin aradaki farkı ayırt edemeyeceği bir kaliteye sahip olmak için kat kat fazla para ödeyeceğiz. İşin açıkçası pek çok kişi için 1080p ile 2160p arasındaki fark bile çok keskin olmayacaktır. Ancak 2160p'den daha yüksek çözünürlükteki videoları televizyonda izlemenin gerçekten gerekip gerekmediği sorgulanabilir. Ancak her ne kadar doğruluğu tartışılır olsa da insan gözünün 576MP çözünürlüğünde bir görüntü algıladığı söylenmektedir.
Teknoloji artık o kadar hızlı gelişiyor ki, yeni çıkan bir teknoloji pazarda tam olara penetrasyonunu sağlayamadan, yani pazarda yaygınlaşmadan ve her yerde erişilebilir, her kesimce ulaşılabilir hale gelmeden daha gelişmiş bir teknoloji ortaya çıkıyor. Yakın bir gelecekte bu durum daha da ileri bir noktaya ulaşır ve yeni çıkan bir teknoloji daha ülkemize gelmeden bir üst teknolojiye sahip ürünler piyasaya sürülürse şaşırmayın.
4K TV'ler Full HD TV'leri 4'e katlayacak. Tabi bu teknolojiye sahip cihazların yaygınlaşması, özellikle de ülkemize ulaşması, 4K'ya uygun formatta videoların yaygınlaşması için bir süre daha bekleyeceğiz. Peki nedir bu 4K TV?
4K TV NEDİR?
Bildiğiniz gibi Full HD TV'ler 1080p olarak kısaca özetlenen 1920x1080 çözünürlüğünde videoları oynatabilen televizyonlardır. Yani bu televizyonlarda maksimum 1920x1080 çözünürlüğüne sahip videoları oynatılabilir. 4K TV'lerde ise bu çözünürlüğk oldukça yüksek. Ultra High Definition (UHD) standartlarında olan bu Televizyonlar NHK Science & Technology Research Laboratories ( NHK Bilim ve Teknoloji Araştırma Laboratuvarları ) tarafından 2007 yılında önerilmişti. Bu UHD formatı videoları 24 fps'den 120 fps'ye kadar oynatmaya izin veriyor.
4K TV'ler 2160p ile şu anki Full HD televizyonların çözünürlüğünü ikiye katlıyor ve 3840x2160 çözünürlüğüne sahip, yani bir başka deyişle 8.1 MP'lik bir videoyu gösterebiliyor. Günümüz HD ekranları ise ancak 2.1 MP görüntü sağlayabiliyor.
Televizyon dünyasında dikey pikselleri saymak ve çözünürlüğü dikey piksel ile ifade etmek genel kabul görmüştür. Örneğin 1080p çözünürlük dediğimizde 1920 ( yatay piksel ) x 1080 ( dikey piksel ) çözünürlüğe sahip bir görselden söz ediyoruz demektir. Ancak 4K terimi yatay piksel sayısından geliyor.
8K TV ?
Yazının başında işte tam olarak bundan söz ediyordum. Daha 4K TV'ler ortada yokken 8K TV'lerden söz ediliyor. Bu TV'lerin çözünürlüğü ise 7680x4320 olacak. Yani 4320p çözünürlükten söz ediyoruz ve 33.2 MP'lik bir görüntüyü gösterebilecek. Dikkat ederseniz bu çözünürlükte video kaydını bırakın, profesyonel fotoğraf makineleri bile henüz yaygın değil. Yani buradan da anlaşılacağı gibi, daha bekleyeceğiz.
UHD TV'lerin yaygınlaşması, hele hele ülkemizde yaygınlaşması ise şu anda uzak bir ihtimal. Zira sahip olduğumuz ağ yapısı ve yayıncılık teknolojileri bu boyutlardaki veriyi anlık olarak iletebilecek seviyede değil. Halen gerçek anlamda yüksek hızlı internetin keyfini sürmekten uzak olduğumuz gerçeğini göz önünde tutar ve 8.1MP'lik görüntünün anlık olarak evimizdeki televizyona kesintisiz olarak ulaşması gerektiğini düşünürsek durum daha da netlik kazanıyor. Zira halen ülkemizde pek çok TV kanalı Full HD yayına geçebilmiş değil ve Full HD televizyon sahipleri de çoğunlukla televizyonların yüksek görüntü kalitesinin keyfini TV izlerken değil, bilgisayardan ya da BluRay oynatıcılarından oynattıkları Full HD filmleri izlerken çıkarıyorlar.
Ancak dünyada 4K TV'lerin gerektirdiği yoğunlukta veri akışını sorunsuz şekilde sağlayabilecek altyapıya sahip çok sayıda ülkenin de olmadığını belirtelim. 8K ise henüz tüm dünyada hayal. Herşeyden önce 8K videoların kaydını yapacak kamera bulmak bile çok çok zor.
Bir başka sorun da UHD filmlerin nasıl depolanacağı. 4K filmler ve hele de 8K filmler için bluray disklerin kapasitesi yeterli olmayacaktır. Yakında eskiden CD değiştirerek film izlediğimiz gibi, bluray disk değiştirerek filmleri izleyebiliriz.
Sonuç olarak teknoloji oldukça hızlı bir şekilde ilerliyor ancak dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, evlerimizde kullanacağımız televizyonda 4K görüntü ile 8K görüntü arasındaki kalite farkını gözlerimiz ayırt edebilecek mi? Yoksa bizler gözlerimizin aradaki farkı ayırt edemeyeceği bir kaliteye sahip olmak için kat kat fazla para ödeyeceğiz. İşin açıkçası pek çok kişi için 1080p ile 2160p arasındaki fark bile çok keskin olmayacaktır. Ancak 2160p'den daha yüksek çözünürlükteki videoları televizyonda izlemenin gerçekten gerekip gerekmediği sorgulanabilir. Ancak her ne kadar doğruluğu tartışılır olsa da insan gözünün 576MP çözünürlüğünde bir görüntü algıladığı söylenmektedir.
16 Ekim 2012 Salı
Zirvedeki Dijital Yaratıcılar Toplanıyor!
Digital Age Summit ‘Dijital Yaratıcılık’ temasıyla bu yıl altıncı kez katılımcılarını ağırlayacak.
Digital Age dergisi tarafından 2007 yılından bu yana düzenlenen ve bu yıl 18 Ekim’de gerçekleşecek olan Digital Age Summit 2012’nin program detayları bellioldu. Ana sponsorluğunu Vodefone’un , Gençlik Sponsorluğu’nu ise Coca-Cola’nın sahiplendiği Digital Age Summit Four Seasons Hotel’de gerçekleşecek.
‘Dijital Yaratıcılık’ temasıyla, bu yıl altıncı defa katılımcılarını ağırlayacak olan Digital Age Summit’12’nin ana konuşmacılarından ilki Forbes.com tarafından dünyanın en önemli 10 sosyal medya uzmanından biri olarak gösterilen ‘Unmarketing’ kavramının yaratıcısı ve UnMarketing isimli bestseller kitabın yazarı Scott Stratten. Stratten bu yılki Digital Age Summit’te ‘The Business of Awesome’ isimli yeni kitabından; pazarlama, markalaşma, halkla ilişkiler, sosyal medya, insan kaynakları ve müşteri hizmetleri ile ilgili ana iş konseptlerini kapsayan bir sunum gerçekleştirecek.
Digital Age Konferansı 2012′nin bir diğer konuşmacısı ise sanal âlemde medya tasarımı konusunda araştırmalar ve yaratıcı çalışmalar yapan Beth Coleman. MIT’de ‘Writing and Humanistic Studies and Comparative Media Studies’ bölümünde Yeni Medya Yazarlığı dalında yardımcı doçent olarak çalışan Coleman, son kitabı Hello Avatar: From Virtual Worlds to X-Reality’de ‘sanal tasarım’ ve ‘sosyal ağ kimlikleri’ konularını incelemişti.
Konferansın diğer konuşmacısı ise Porter Novelli Global Teknoloji Uygulama Lideri Richard Cline. Daha önce Voce, Google, Yahoo!, eBay, NetApp, Bell Sports, Intel, Playstation, Dolby, Discovery Channel, Unisys ve diğer benzeri markaları yöneten Richard Cline konferansta Beyond the Conversation: The Evolution ofCorporate Social Media’ başlıklı konuşmasını yapacak.
Bir diğer konuşmacı ise; Mariano A. Bosaz. 2007 senesinden itibaren Coca-Cola South Latin’de İnteraktif Pazarlama Direktörü olarak görev almaya başlayan Bosaz, Coca-Cola’nın dijital pazarlama stratejisini geliştirdi, markaların web/mobil platformlarını birleştirdi ve WorldCup 2012 ile Powerade Latin Amerika gibi projelerin tüm dijital işlerini devraldı. 2011 senesinde Coca-Cola’nın Avrasya ve Afrika Grup İnteraktif Pazarlama Müdürü olan Mariano Bozas konferansta katılımcılarla deneyimlerini Coca-Cola Türkiye İnteraktif Pazarlama Müdürü Yüce Zerey ile ortak gerçekleştirecekleri sunumlarında paylaşacaklar.
Digital Age Summit 2012’nin program detayları ise şöyle:
Digital Age Konferansı saat 9’da Digital Age Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan’ın açılış konuşmasıyla başlayacak.
Saat 9.30 – 10.20 arasında ise Beth Coleman ’Hello Avatar’ başlıklı konuşmasıyla sahnede olacak.
Coleman saat 10.20 – 10.50 arasında da kitabını imzalayacak.
Saat 13.50 – 14.40 arasında etkinliğin diğer bir önemli ismi Scott Stratten ’Untalk’ başlıklı konuşmasıyla sahnedeki yerini alacak.
Stratten saat 15.30 – 16.00 arasında kitap imzası için okurlarıyla bir araya gelecek.
Saat 16.10 – 16.40 arasında ise Porter Novelli Global Teknoloji Uygulama Lideri Richard Cline ’Beyond the Conversation: The Evolution of Corporate Social Media’ başlıklı konuşmasını yapacak.
İletişim;
Alper Barış alperbaris@kapital.com.tr / 0 212 282 26 40 – 138
İnternet sitesi :http://www.mci.com.tr/konferanslar
Twitter hesap bilgisi : @digitalage
Twitter hashtag : #digitalage2012
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Digital Age dergisi tarafından 2007 yılından bu yana düzenlenen ve bu yıl 18 Ekim’de gerçekleşecek olan Digital Age Summit 2012’nin program detayları bellioldu. Ana sponsorluğunu Vodefone’un , Gençlik Sponsorluğu’nu ise Coca-Cola’nın sahiplendiği Digital Age Summit Four Seasons Hotel’de gerçekleşecek.
‘Dijital Yaratıcılık’ temasıyla, bu yıl altıncı defa katılımcılarını ağırlayacak olan Digital Age Summit’12’nin ana konuşmacılarından ilki Forbes.com tarafından dünyanın en önemli 10 sosyal medya uzmanından biri olarak gösterilen ‘Unmarketing’ kavramının yaratıcısı ve UnMarketing isimli bestseller kitabın yazarı Scott Stratten. Stratten bu yılki Digital Age Summit’te ‘The Business of Awesome’ isimli yeni kitabından; pazarlama, markalaşma, halkla ilişkiler, sosyal medya, insan kaynakları ve müşteri hizmetleri ile ilgili ana iş konseptlerini kapsayan bir sunum gerçekleştirecek.
Digital Age Konferansı 2012′nin bir diğer konuşmacısı ise sanal âlemde medya tasarımı konusunda araştırmalar ve yaratıcı çalışmalar yapan Beth Coleman. MIT’de ‘Writing and Humanistic Studies and Comparative Media Studies’ bölümünde Yeni Medya Yazarlığı dalında yardımcı doçent olarak çalışan Coleman, son kitabı Hello Avatar: From Virtual Worlds to X-Reality’de ‘sanal tasarım’ ve ‘sosyal ağ kimlikleri’ konularını incelemişti.
Konferansın diğer konuşmacısı ise Porter Novelli Global Teknoloji Uygulama Lideri Richard Cline. Daha önce Voce, Google, Yahoo!, eBay, NetApp, Bell Sports, Intel, Playstation, Dolby, Discovery Channel, Unisys ve diğer benzeri markaları yöneten Richard Cline konferansta Beyond the Conversation: The Evolution ofCorporate Social Media’ başlıklı konuşmasını yapacak.
Bir diğer konuşmacı ise; Mariano A. Bosaz. 2007 senesinden itibaren Coca-Cola South Latin’de İnteraktif Pazarlama Direktörü olarak görev almaya başlayan Bosaz, Coca-Cola’nın dijital pazarlama stratejisini geliştirdi, markaların web/mobil platformlarını birleştirdi ve WorldCup 2012 ile Powerade Latin Amerika gibi projelerin tüm dijital işlerini devraldı. 2011 senesinde Coca-Cola’nın Avrasya ve Afrika Grup İnteraktif Pazarlama Müdürü olan Mariano Bozas konferansta katılımcılarla deneyimlerini Coca-Cola Türkiye İnteraktif Pazarlama Müdürü Yüce Zerey ile ortak gerçekleştirecekleri sunumlarında paylaşacaklar.
Digital Age Summit 2012’nin program detayları ise şöyle:
Digital Age Konferansı saat 9’da Digital Age Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan’ın açılış konuşmasıyla başlayacak.
Saat 9.30 – 10.20 arasında ise Beth Coleman ’Hello Avatar’ başlıklı konuşmasıyla sahnede olacak.
Coleman saat 10.20 – 10.50 arasında da kitabını imzalayacak.
Saat 13.50 – 14.40 arasında etkinliğin diğer bir önemli ismi Scott Stratten ’Untalk’ başlıklı konuşmasıyla sahnedeki yerini alacak.
Stratten saat 15.30 – 16.00 arasında kitap imzası için okurlarıyla bir araya gelecek.
Saat 16.10 – 16.40 arasında ise Porter Novelli Global Teknoloji Uygulama Lideri Richard Cline ’Beyond the Conversation: The Evolution of Corporate Social Media’ başlıklı konuşmasını yapacak.
İletişim;
Alper Barış alperbaris@kapital.com.tr / 0 212 282 26 40 – 138
İnternet sitesi :http://www.mci.com.tr/konferanslar
Twitter hesap bilgisi : @digitalage
Twitter hashtag : #digitalage2012
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)