Malesef evet, para her şey! Özellikle de çoğunluk için. Bunun kimse kolay kolay kabul etmeyecektir ancak, en sert şekilde buna karşı çıkanlar dahi bir konuda karar verirken parayı belki bilerek belki de bilmeden önemli bir kriter olarak değerlendirmeye dahil etmektedir.
Paranın işe yaramadığı ve umursanmadığı çok az zaman vardır. Günümüzde para ile saadet olmaz sözü çürümüştür. Çünkü günümüzde açık bir gerçek vardır ki parasız saadet hiç olmuyor.
Para halen pek çok yerde sağlığı satın alamıyor ancak pek çok hastalığın tedavisi için önemli miktarda para gerekebilir. Ancak bu gibi klişe örneklerin ötesine geçmek gerek.
Paradan kasıt maddi kazanç, kazanım, refah demektir. Daha bol kazanç, daha yüksek bir yaşam standardı, daha zengin sofralar, daha lüks bir ev ve araba, daha kaliteli eşyalar, kıyafetler, daha iyi yerlerde tatiller, daha çok gezmeler..... Bu liste uzayıp gider. Ancak tüm bunlar insanı insan yapan bazı temel değerlere rağmen olmalı mıdır? İşte günümüzde asıl sorulması, sorgulanması gereken tam da bu noktada insanların nasıl kararlar verdiği ve hangi yolu seçtiğidir. Bu yol ikiye ayrılır, ya ekonomik olarak yüksek bir refah, yüksek ve rahat bir yaşam ( en azından mevcudun korunması ), ya da bunları ve hatta elindekileri riske atarak daha insanca yaşamak...
Şimdi diyebilirsiniz ki ilk durumda yüksek refah, bol kazanç, bolluk ve bereket içinde yaşamak insanca değil de, parasızlıktan sürünerek yaşamak mı daha insanca? Eğer insanlığınıza para ile değer biçiyorsanız ve lükse karşı insanlığınızdan ödün veriyorsanız hayır, ancak insanlığınıza katı bir şekilde bağlı iseniz kesinlikle evet.
İnsanlar zaman zaman gelirlerinin ve refahlarının devamı ve iyileşmesi için özgürlüklerinden, insan olmaktan doğan haklarından ödün verebilmektedirler. Güvende olma ihtiyacından doğan bir güdü ile hareket ederler. Bu sayede yuvalarına ekmek götürdükleri işlerinden olma korkusu yaşamazlar. Gelirlerinin artışı, refahlarının yükselişi ve geleceklerinden emin olmak her insanın arzu edeceği şeylerdir. Ama insanlığa rağmen mümkün mü?
Malesef mümkün! Örneklerini çokça görmekteyiz. Üç kuruşluk çıkar uğruna insanlar kendilerini küçültecek pek çok şeyi yapabilmektedirler. Üç kuruşluk menfaat uğruna beş para etmez insanların önünde el pençe divan durabilmektedirler. Yağ yakabilmekte, yalakalıkta Guiness rekorlar kitabına girmeye hak kazancak performans sergileyebilmektedirler. Öyle ki bu tür insanlara nefes almayacaksın denilse, ölene kadar olmasa da, en azından bilinçlerini kaybedene kadar tutarlar nefeslerini. Ne aşağılık insanlardır onlar, ne aşağılık insanlardır ki, insanlıkları insan denilemeyecek seviyeye inmiştir. Bu insanlara bu nedenle insan değil İnsansı demek makbuldür. İnsan denilirse bu tiplere çünkü, Homo Erectuslara dahi hakaret edilmiş olur. Çünkü insanlığından maddi menfaatleri uğruna ödün vererek insanlığını kirletenler, seviyesizleştirenler, yaratılmışları en yücesi olan insanı aşağıladıkları anda, yaratılmışların en aşağılığı olandan dahi daha aşağılık bir hale gelirler.
Bu insanlar çıkarları uğruna öyle alçalabilirler öyle alçalabilirler ki, insanlığından vazgeçmeyenlerin midesi kaldırmaz. Üstelik bu kişiler insanlığından vazgeçmeyenleri aşağılamakta, onları ötekileştirmektedirler. Adeta insanlığı kemiren bir virütik hastalık gibi çoğalmakta ve pek çok insanı kendilerinden olmak için zorlamaktadırlar. Onlara bir cennet vaat etmekte ve karşılığında üç maymunu oynamasını istemektedirler. Bir insan kendi karakterinden başkaları için maddi çıkarlar uğruna fedakarlıkta bulunduğu anda, sözkonusu tuzağa düşmüş olur. Üstelik bu tuzağa bir defa düşüldüğünde, çoğu zaman geri dönüşü yoktur.
Ve malesef bu insanlar çokça bulunuyor. Hatta o kadar çokça bulunuyor ki, aralarında bozulmamış insanlar geceleri çıkan yıldızlar gibi ışıldıyor.
İnsanlığınızdan vazgeçmeyin ve öz karakterinizden sakın ama sakın ödün vermeyin.