Uzun yıllar İstanbul'da aşadım. Zor gelmişti ayrılmak İstanbul'dan yıllar önce. Aslında o kadar kesin bir kopuş olacağını ummuyordum üniversiteye giderken. Ama zamanın neler getireceği hiç belli olmuyor. Bir defa ayrıldım ve ondan sonra sadece kısa ziyaretler için İstanbul'a gidebilir oldum. Her gün gitmesem de, görmesem de, boğazdan bu kadar uzakta, İstiklal Caddesi'ne kafam estiğinde gidemeyecek olmam halen hüzün verir bana. İstanbul insanı kendine sihirli bir şekilde bağlayan bir şehir. Her şeye rağmen!
Ama şükür ki İstanbul'da yaşamıyorum. Neden mi? Trafik...
İstanbul trafiğinden korunmanın yolu olarak sabahları gerekenden çok daha erken yola çıkmayı alışkanlık haline getirmiştim. Böylecek memurlar, öğrenciler ve bazı işçiler yola çıkmadan ve toplu taşıma araçlarını ve yolları doldurmadan önce kendimi sokağa atıyordum. Akşam da otobüsten iki üç durak önce iniyordum. Mesele değildi, erken inince eve daha erken geliyordum. Yıllar önce bile. Sabah çok erken kalkınca da kahvaltıya zamanım olmuyordu o zamanlar ki, kahvaltı alışkanlığımı kaybetmeme neden olmuştur o yıllar. Halen de kahvaltı edemem...Ah İstanbul.
Artık sadece arada sırada gezmek, eş dost ziyareti gibi nedenlerle gidiyorum. Arada direk uçuş olmayan yerlere giderken şöyle bir Atatürk veya Sabiha Gökçen Havalimanlarına aktarma için uğruyorum. Ama gezi için her gittiğimde biraz daha korkutuyor İstanbul trafiği beni...
Tramvay ve metrolar her zaman dolu, metrobüs işkence resmen...Otobüsler, ah ah...Araç kiralasan, o trafikte çılgınlık...
Sur içinde trafiği çözmek için yeni yol açmak pek mümkün değil. Ancak alttan tüneller açabilirler veya mevcut ana arterleri çift katlı yapabilirler. Ancak görece yeni şehirleşen yerler ne kadar plansız...İnsanlar koca bir şehir inşaa ediyor ama yeterli yol yok. Neyimiz planlı programlı ve düzgün ki yollarımız, şehirlerimiz olsun değil mi?
Hal böyle olunca trafiğe en pratik çözüm motosiklet ve bisiklet kullanımını artırmak. Bisiklet İstanbul için çok uygun olmayacaktır. Çünkü insanların büyük bölümü bisikletle gidilemeyecek kadar uzak mesafelere gidiyor her gün. Ama motosiklet kullanımını artırmak trafik sıkışıklını önlemede çok etkili olacaktır.
Özel araçların büyük bölümünde bir kişi oluyor. Bir otomobilin yolda kapladığı yere çok rahat iki motosiklet sığabilir. Bir otomobilin işgal ettiği park alanına 4 motosiklet park edebilir. Üstelik motosikletler çok daha seri araçlardır. 250cc ve altı motorlar pek çok otomobilden daha az yakıt tüketmektedir. Üstellik motosikletler çok daha ucuzlar ve vergileri de düşük.
Ancak otomobil sahibi olmayı bir statü göstergesi olarak algılayan bir toplumuz maalesef. Ayrıca motosikletlerden de korkuyoruz. Haksız da değiliz. Her şeyi yanlış kullanıyoruz ve motosikletler de bir istisna değil. İki tekerin tehlikeli olduğunu bile bile aşırı hız yapanlar mı dersin, kendini akrobat sananlar mı, kaskı ve koruyucu kıyafetleri gereksiz görenler mi? Hepsi bir araya gelince de toplumun motorlulara olan tepkisi olumsuz oluyor haliyle.
Oysa İstanbul'da her sabah işe gitmek için özel araçlarını kullananların dörtte biri motosiklet kullanmaya başlasa bile, bu İstanbul trafiğini önemli ölçüde rahatlatacaktır.
Bisiklet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bisiklet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7 Mart 2015 Cumartesi
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Antalya'da Bisiklet Keyfi
Antalya'yada yaşamaya başladığımda, bu şehri çok seveceğimi en baştan hissetmiştim. Herşeyden önce deniz vardı. Şehir pek engebeli sayılmayacak sokaklara sahip, sıcak Akdeniz ikliminin sıcak insanları ile dolu... Özellikle yaz aylarında gelen turistlerle pek kozmopolit bir havaya kavuşuyor... Akşamları iş çıkışı denize koşturabiliyor insan. Hatta biraz ilgisi varsa balık avına da çıkabilirsiniz. Tekne kiralayabilir ya da kıyıdan olta ile av yapabilirsiniz. Su sporlarının hemen hepsini yapmak mümkün. Yetmez gibi çok kısa bir yol kat edip kendinizi Torosların yaylalarında bulabilirsiniz. Tarih, kültür, farklı jeolojik yapılar, doğa sporlarının hemen hepsi için uygun yerler ve imkanlar... Tek sıkıntı yaz sıcakları ve boğucu nem... Ona da bir süre sonra alışıyor insan.
Tüm bu güzelliklerin ve avantajların içinde, şehir merkezinin genelde düz olmasının da etkisiyle gidip bir bisiklet aldım. Antalya trafiği her ne kadar bir İstanbul trafiği ile kıyas kabul etmeyecek kadar sakinse de, yine de oldukça yoğun olabiliyor. Bu nedenle sokakta bol miktarda bisiklet ve motor görmek mümkün. Hem henüz A2 ehliyete sahip olmamam hem de daha ekonomik ve sağlıklı olması nedeniyle bisiklette karar kıldım. İyi ki de öyle yapmışım.
Antalya sokakları bisikletle turlamak için genelde ideal bir yapıya sahip. Özellikle Konyaaltı ilçesinin tamamı bu konuda ideal. Muratpaşa'da Meltem ve Lara tarafları. Yaz akşamlarında tüm sokakları kaplayan çiçek kokuları arasında bisiklet turu inanılmaz keyifli oluyor. Güllük, Kaleiçi ve Işıklar civarlarında yoğun yaya trafiği bisikletlilere sorun çıkarabiliyor. Pedal çevirmeden metrelerce yol alabilirsiniz. Trafiğe girmek zor çünkü araçlar size yeterli alan bırakmıyorlar. Birkaç yer hariç bisiklet yolu hemen her şehrimizde olduğu gibi Antalya'da da mevcut değil. Kaleiçi'nin dar sokaklarında bisikletle tur atmak büyük bir keyif. Ancak yokuşları tırmanmak için sağlam bir efora sahip olmanız gerekiyor. Zira oldukça dik yokuşları var. Yorulunca birlerlerde oturup bir iki bira devirip dinlenebilirsiniz.
Beach Park akşamları şaşılacak kadar sakin. Yalnız görevli polisler kumsalın kenarından giderseniz sizi uyarabiliyorlar. Bu durumda daha iç taraftan araç yoluna geçmeniz gerekiyor. Araç yolunda trafik yoğunluğu yok ama çok kısa aralıklarla hız kesiciler var. Bu hız kesiciler yumuşak tümsekler ya da metal butonlar şeklinde değil ne yazık ki. Karanlıkta görmezseniz ve boş bulunursanız düşmenize neden olabilir.
Antalya sokaklarında bisikletle gezinirken yaşanılan en büyük sıkıntı ise yollarda karşınıza aniden çıkan çukurlar, tümsekler ve diğer engeller. Zeminden 3 cm kadar keskince yükselen rögar kapağı ile karşılaşmak bile mümkün. Bu nedenle kesin bir dikkat gerekiyor.
Cumhuriyet meydanında bisikletlileri akşamları ayrı bir tehlike bekliyor. Akşam saatlerinde su gösterisi yapılan fıskiyeli havuzun temizliği yapılmışsa deterjanlı olduğundan emin olduğum suyu, zaten kaygan olan zemine boşaltıyorlar. Hızlı giderseniz veya ani bir fren yaparsanız dengenizi kaybedebilirsiniz. Ayrıca nostaljik tramvay yolundan tramvayı takip ederken de dikkatli olmanız gerek. Zira raylar dengenizi bozabilir.
Tüm bu risklere ve sizi bekleyen tehlikelere rağmen Antalya'da bisiklete binmek apayrı bir keyif. Üstelik Antalya çok aceleniz yoksa, her noktasına bisikletle gidebileceğiniz bir şehir denilebilir. Tabi bir uçtan diğer uca yolculuk etmeyecekeniz. Hem trafik hem de kat edilecek mesafeyi düşünürsek ciddi yorucu ve zaman alıcı bir iş olur. Sıcak ve nemli hava yüzünden bisiklet dahi zorluyor zaten. Ancak bisiklet yaya yürümek kadar zorlamıyor. Sürüş sırasında maruz kaldığınız rüzgar sizi yeterince serinletiyor. Yaya yürüyenlerin böyle bir şansı malesef yok.
Antalya sokakları akşamları genellikle sakin. Turistik bölgelerdeki yaya trafiği bir sıkıntı olabiliyor ama yine de olağan. Kısaca Antalya'da bisikletçi olmak çok keyifli. Kısa bir süre sonra bir alışkanlık, bir vazgeçilmez haline geliyor. Antalya Bisiklet Festivali ve ulusal ve uluslarası yarışmalar ve organizasyonlar da Antalya'da bir bisiklet kültürü oluşmasına yardımcı oluyor.
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu - Antalya |
Tüm bu güzelliklerin ve avantajların içinde, şehir merkezinin genelde düz olmasının da etkisiyle gidip bir bisiklet aldım. Antalya trafiği her ne kadar bir İstanbul trafiği ile kıyas kabul etmeyecek kadar sakinse de, yine de oldukça yoğun olabiliyor. Bu nedenle sokakta bol miktarda bisiklet ve motor görmek mümkün. Hem henüz A2 ehliyete sahip olmamam hem de daha ekonomik ve sağlıklı olması nedeniyle bisiklette karar kıldım. İyi ki de öyle yapmışım.
Antalya sokakları bisikletle turlamak için genelde ideal bir yapıya sahip. Özellikle Konyaaltı ilçesinin tamamı bu konuda ideal. Muratpaşa'da Meltem ve Lara tarafları. Yaz akşamlarında tüm sokakları kaplayan çiçek kokuları arasında bisiklet turu inanılmaz keyifli oluyor. Güllük, Kaleiçi ve Işıklar civarlarında yoğun yaya trafiği bisikletlilere sorun çıkarabiliyor. Pedal çevirmeden metrelerce yol alabilirsiniz. Trafiğe girmek zor çünkü araçlar size yeterli alan bırakmıyorlar. Birkaç yer hariç bisiklet yolu hemen her şehrimizde olduğu gibi Antalya'da da mevcut değil. Kaleiçi'nin dar sokaklarında bisikletle tur atmak büyük bir keyif. Ancak yokuşları tırmanmak için sağlam bir efora sahip olmanız gerekiyor. Zira oldukça dik yokuşları var. Yorulunca birlerlerde oturup bir iki bira devirip dinlenebilirsiniz.
Beach Park akşamları şaşılacak kadar sakin. Yalnız görevli polisler kumsalın kenarından giderseniz sizi uyarabiliyorlar. Bu durumda daha iç taraftan araç yoluna geçmeniz gerekiyor. Araç yolunda trafik yoğunluğu yok ama çok kısa aralıklarla hız kesiciler var. Bu hız kesiciler yumuşak tümsekler ya da metal butonlar şeklinde değil ne yazık ki. Karanlıkta görmezseniz ve boş bulunursanız düşmenize neden olabilir.
Antalya sokaklarında bisikletle gezinirken yaşanılan en büyük sıkıntı ise yollarda karşınıza aniden çıkan çukurlar, tümsekler ve diğer engeller. Zeminden 3 cm kadar keskince yükselen rögar kapağı ile karşılaşmak bile mümkün. Bu nedenle kesin bir dikkat gerekiyor.
Cumhuriyet meydanında bisikletlileri akşamları ayrı bir tehlike bekliyor. Akşam saatlerinde su gösterisi yapılan fıskiyeli havuzun temizliği yapılmışsa deterjanlı olduğundan emin olduğum suyu, zaten kaygan olan zemine boşaltıyorlar. Hızlı giderseniz veya ani bir fren yaparsanız dengenizi kaybedebilirsiniz. Ayrıca nostaljik tramvay yolundan tramvayı takip ederken de dikkatli olmanız gerek. Zira raylar dengenizi bozabilir.
Tüm bu risklere ve sizi bekleyen tehlikelere rağmen Antalya'da bisiklete binmek apayrı bir keyif. Üstelik Antalya çok aceleniz yoksa, her noktasına bisikletle gidebileceğiniz bir şehir denilebilir. Tabi bir uçtan diğer uca yolculuk etmeyecekeniz. Hem trafik hem de kat edilecek mesafeyi düşünürsek ciddi yorucu ve zaman alıcı bir iş olur. Sıcak ve nemli hava yüzünden bisiklet dahi zorluyor zaten. Ancak bisiklet yaya yürümek kadar zorlamıyor. Sürüş sırasında maruz kaldığınız rüzgar sizi yeterince serinletiyor. Yaya yürüyenlerin böyle bir şansı malesef yok.
Antalya sokakları akşamları genellikle sakin. Turistik bölgelerdeki yaya trafiği bir sıkıntı olabiliyor ama yine de olağan. Kısaca Antalya'da bisikletçi olmak çok keyifli. Kısa bir süre sonra bir alışkanlık, bir vazgeçilmez haline geliyor. Antalya Bisiklet Festivali ve ulusal ve uluslarası yarışmalar ve organizasyonlar da Antalya'da bir bisiklet kültürü oluşmasına yardımcı oluyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)