30 Ocak 2013 Çarşamba

Zevksizlik!

Zevksizlik hastalığı toplumumuzda kronikleşmiştir. Bunu salt kendi zevkime uygun olan şeyleri beğenmeyen insanları gördüğüm için söylüyor değilim. Bu konuda her ne kadar tam anlamıyla objektif olmak pek mümkün olmasa da, elimden geldiği kadar objektif bir şekilde ülkemizde popüler olan, beğenilen, çok konuşulan ve övgü ile söz edilen sözde sanata bakınca ve bu eserleri yurtdışındaki pek de rekabet edemeyecekleri rakipleri ile kıyaslayınca bu sonuca ulaşmak hiç de zor değil.

Zevksizlik ülkemizde ilk olarak kendini şehirlerde gösteriyor. Son derece çirkin, beton yığınından öteye gitmeyen binalarla dolu, zevksiz  ve çarpık şehirlerimiz zevksizliğimizi tüm dünyaya yadsınamaz şekilde ilan ediyor. Aslan yattığı yerden belli olur deriz ya... İşte yaşadığımız şehirlere bakınca, bırakın kediyi, ancak bizden fare olur, o da belki.

Televizyonlardaki programları incelediğimizde de benzer bir kalitesizlik hemen göze çarpıyor. Biraz özen gösterilmiş, üzerine titrenmiş, belli bir kalite tutturulmuş olanlar hemen göze çarpıyor bu nedenle. Özellikle dizilerde durum genelde vahim. Senaryo çok acemice, çekim özensiz, devamlılık hataları dolu... Nasıl olmasın ki? Her bir bölümü bir uzun metraj film uzunluğunda hatta uzunca bir uzun metraj film uzunluğunda olan bu diziler bir haftada çekiliyor ve yayına yetiştiriliyor. Bir haftada bu kadar uzun bir dizi bölümünü tamamlarsanız nesinden kalite bekleyebilirsiniz ki?

Vizyona giren yerli filmlere baktığımızda da benzer bir kalitesizlik göze hemen çarpıyor. Hemen her yıl çok sayıda yerli film vizyona giriyor ancak az sayıda film hariç çoğunu çekmeseler daha iyi olurmuş diyoruz.

Müzik için de aynı şeyi söylemek mümkün. Yurtdışında genellikle önce müzik ortaya konur. Söz olmadan da dinlenebilecek kalite, zenginlik ve olgunlukta bir müzik ortaya çıkar sonra üzerine söz yazılır. Bizde ozan kültürü olduğundan müziğin önemi yoktur. Söz yaz arkada bir davul ya da ritmi ne verecekese, belki bir üflemeli, bir telli bitti... Solistlerimiz de sesi güzel olsa da seslerini kullanma konusunda zayıflar genelde. Duygusuz robot gibi söylüyorlar. Bir zenginlik yok.

Hemen her alanda durum bu ülkemizde. İşin acı olan tarafı, herşeyi alkışlayan, şakşakçılığın tavan yaptığı ülkemizde, kimse daha iyisini yapmak için kendini çok da zorlamak zorunda hissetmiyor kendini. Bu kalitesizliği tüketiyoruz. Bu kalisizliğe prim veriyoruz.






Hiç yorum yok: