5 Kasım 2019 Salı

Bir Şehre Yabancılaşma

Hiç uzun yıllar yaşadığınız bir şehre yine uzun yıllardan sonra dönüp kaldınız mı? Her ne kadar bildiğiniz, tanıdığınız bir şehir de olsa, kendinizi o şehirde tıpkı bir yabancı gibi hissettiniz mi? Tam olarak şu anda hissettiğim gibi?

Evet! Uzun yıllar yaşadığım, üniversite hayatımı geçirdiğim şehirde,  bir otel odasından yazıyorum bu yazıyı, tıpkı bir yabancı gibi hissederek. Hemen her köşede geçmişimin bir döneminden izler var. Kimileri silinmiş biraz. Ama yine de oradalar. Eskiden yaşadığım apartman artık farklı bir renge bürünmüş. Ama uzaktan kendi kaldığım odanın penceresini görebiliyorum. Artık benim odamın penceresi değil. Artık o dairede tanıdığım kimse yok. Artık hiç tanımadığım insanlar kendi hatıralarını sindiriyor benim hatıralarımı sindirdiğim duvarlara.

Öğle yemeğini bir zamanlar sık sık gittiğim restoranda yedim. Tanıdık kimse yoktu. Sokaklarda tanıdık kimse yoktu. Bu şehirde artık beni tanıyan kimse yok... İşte bu yüzden bir yabancı gibi hissediyorum kendimi. Bu şehir artık beni tanımıyor. Sanırım annesi babası alzheimer olup da kendisini tanımayanlar benim şu anki hissiyatımı anlayabilir.

O kadar da kötü değil aslında. Bu şehirde yaşayan, memleketi bu şehir olan arkadaşlarım var. Ama çok az sayıdalar. Geçmiş hiç geçmemiş gibi, bir yandan da o kadar çok geçmiş. Hem onların varlıkları var olmayanların eksikliğini daha da keskin hissettiriyor gibi.

İşte böyle... Bir zamanlar kendi evimde kaldığım bir şehirde, geçmişin özlemiyle yüklenmiş bir yürekle, bir yabancı gibi hissediyorum.

Çok mu duygusalım? Ne dersiniz?

Hiç yorum yok: