12 Eylül 2012 Çarşamba

Kendini Geliştirme Fırsatları

Malum teknoloji çağındayız ve bunun nimetlerinden sonuna kadar faydalanıyoruz. Ancak toplumuzda insanlar teknolojiden hızlı ve daha kaliteli iletişim, haberleşme, alışveriş, araştırma, bilgi edinme ve bankacılık işlemleri dışında, kendini geliştirme amaçlı faydalanıyor. Oysa çağımızda insanlar interneti kullanarak çeşitli online eğitim programlarından faydalanabilirler. Yurt içinde ve yurt dışında online eğitim ve sertifika programları veren çok sayıda kurum bulunuyor.

Uzaktan eğitim kavramı internetin sayesinde çok daha ileri bir noktaya ulaştı. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile ülkemizde bu konuda öncülük yapmış köklü bir kuruluştur. İlk başlarda sadece öğrencilere kayıt olunca kitaplar verilir, TRT4 kanalında dersler yayınlanır ve test şeklinde sınavlar için öğrenciler ikamet ettikleri yerlerdeki okullara giderlerdi. Açıköğretim sisteminde halen bu uygulamalar devam ediyor. Ancak artık dersleri Tv yayınlarından izlemek yerine, pek çok uzaktan öğretim sisteminde online erişilebiliyor. Hatta bazı uzaktan eğitim programlarında dersler canlı olarak verilebiliyor ve derslere öğrenciler katılarak interaktif bir şekilde ders işlenebiliyor. Bu sayede katılımcılar merak ettikleri ve tam anlamadıkları noktaları eğitimcilere sorma olanağına kavuşuyor.

Uzaktan eğitim sertifika programları ile özellikle üniversite öğrencileri yoğun şekilde ilgileniyorlar. İş bulmanın her geçen gün daha da zorlaştığı günümüzde rakiplerinin bir adım önüne geçebilmek için, bu tür sertifika programları ile CV'lerini doldurmaya çalışıyorlar. Ancak bu programlar çalışan çalışmayan herkesin kendini geliştirmesi, çalışıyorsa işinde daha başarılı olması, kariyer basamaklarını daha hızlı tırmanması açısından faydalı oluyor. Tabi yurtdışı eğitim programlarına katılabilmek için dil biliyor olmak şart. Aksi halde dersleri anlamak olanaksız.

Uzaktan öğretimdeki sertifika programları ile insanlar kendilerin geliştirmek istedikleri alanlarda da birşeyler  öğrenmek için bu programlardan yararlanabiliyorlar. Bilgisayar programcılığına merak sararn biri pekala bu konuda eğitim veren bir programa kaydolarak bilgisayar programlama konusunda temel bilgileri edinip temel yetenekleri kazanabilir. Tabi bu sertifikanının iş hayatında ona bir fayda sağlaması herkes için şart olmayabilir.

Uzaktan eğtim programlarının maliyetleri de genellikle düşük. Üstelik dersleri istediğiniz zaman, evinizden takip etmek, anlamadığınız derslere ait videoları tekrar tekrar dilediğiniz kadar izlemek mümkün. Çoğu programda sınavlar da internet üzerinden yapılıyor. Bu durumda sizden kilometrelerce uzakta bulunan bir kurumdan eğitim almanız olası. Ancak bazı programlarda eğitim veren kuruma belli dönemlerde gitmek gerekebiliyor. eğtiim programına kaydolmadan önce mutlaka bu konuyu iyice araştıramak gerekyor. Yine bazı eğitim programlarına kaydolabilmek için ÖSYM tarafından yerleştirilmek gerekiyor. Bu da üniversite sınavlarına girmiş olmak şart demek.


8 Eylül 2012 Cumartesi

Kahve Molası

Ev hanımlarının işi çoktur. Aslında bir erkek olarak bana göre ev hanımlarının büyük bir bölümü kendilerine iş icat etmekten dolayı bu kadar yoğun çalışır ve yorulurlar. Toz almak, evi süpürmek, yemek, bulaşık gibi rutin ev işlerini, titiz, temiz, düzenli görünmek ve komşuları arasında bu özellikleri ile takdir edilen biri olma arzusu ile biraz fazla abartıyorlar. İki günde bir toz almalarının yeterli olduğu zamanlarda bile her gün, hatta bazen günde iki defa toz alanlar oluyor örneğin. Daha kirlenmemiş perdeleri ve örtüleri yıkıyorlar. Bu kadar yoğun temizliğin harcadıkları zaman ve emek dışında da bir maliyeti oluyor. Üstelik temizlik ürünleri ile aşırı derecede iç içe olduklarından sağlıklarını da riske atıyorlar. Tabi bu ev hanımlarının hepsi için geçerli değil.

Çalışanların ise işi nispeten daha zor. Eşi çalışan erkekler genellikle eşlerinin evdeki işlerine az da olsa yardımcı olmaya gayret ediyorlar. Ancak kadınlar kendi işi, kendi uzmanlık alanları ve hakimiyeti altında olan konulara erkeklerin fazla girmesinden pek hoşlanmazlar. Zaten erkekler de bu konularda az çok beceriksizdirler. Zaten evi konusunda aşırı bir titizlik gösteren kadınları erkekler ne kadar iyi yaparsa yapsın beğenmeyecektir.

Bugün Cumartesi. Çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu sabah yine erkenden kalktı, kahvaltıyı hazırladı ve ortalığı toparladı. Belki evi süpürdü, toz aldı, çamaşırları makineye attı. Evde çiçekler varsa onlar sulandı, camlar silindi belki. Tabi biraz yoruldu. O zaman mutfağa geçip şöyle bir Türk kahvesi molası vermenin tam zamanıdır. Hem kahve kadınlarda depresyonu azaltıyormuş.
Kahve Molası

Evin erkeği sabah çıkıp en azından bir gazete almış ve sabah kahvaltıdan sonra okumuştur zaten. Kahveyi içerken de gazeteni karıştırmalı biraz. Ancak bugünlerde gazetlerdeki haberler pek can sıkıcı, moral bozucu. Ama dedim ya, bugün Cumartesi, gazeteler bol miktarda ek veriyor. Gazetenin magazin ekine bakmalı. Biraz dedikodudan zarar gelmez.

Eğer sigara içiyor isek bir de sigara yakmalı. Eee, Türk Kahvesi sigarasız gitmez. Zaten sigara içenlerin yanında sigara yakmaktan büyük keyif aldıkları üç şey vardır. Türk Kahvesi, bira ve rakı. Ama sigara içilmemeli, hele de evin salonunda. Olacak iş değil, sigara kokan bir ev hiç hoş değil. Ama balkonda zaten tüm bu anlattığım mola süreci çok daha keyifli geçer değil mi? Hele de anayollardan uzak, çok iyi bir manzarası olmasa bile, hafif bir esinti alan ve hiç yoksa birkaç ağacı bulunan bir bahçeye yada parka bakan bir balkon varsa yeter zaten. Bizim insanlarımız az ile kanaat etmeyi bilir.

Türk Kahvesi çabuk biter ama. Küçücük fincan, adeta tadımlıktır. Hele Sakızlı Türk Kahvesi ise, offff offf... Yanında bir de çifte kavrulmuş lokum... Yazıyı yazarken canım çekti ne yalan söyleyeyim.

Derken akşama yapılacak daha ne çok iş olduğu düşünülür. Şimşek hızı ile planlama yapılır. Yapılacak işler listesi ve hangi sıra ile yapılacağı hesap edilir. Ütü işi akşama bırakılır, hem daha serin olur. Bu yaz sıcaklarında ütü ile uğraşmak kolay değil.

Eğer tüm işler bitirilirse akşam belki sinemaya ya da tiyatroya gidilir. Hiç yoksa bir parka çıkılır. Denizi olan bir yerde yaşanıyorsa sahile gidilir. Pazar günü ise mutlaka bir plan yapılmalıdır. Zaten Cumartesi günü haftalık ev işlerinin tamamını bitirmek için acele etmenin amacı, Pazar gününü boşa çıkarmak ve rahat rahat gezip tozmak ve kafa dinlemek değil midir?

Bazı çalışanlar haftanın yorgunluğunu Cumartesi atıp tüm işleri Pazar'a bırakmayı tercih ediyorlar. Onlar da haklı kendi açılarından. Ancak Pazartesi sendromundan az etkilenmek için Pazar günü gezip tozmak ve rahatlamak iyi olabilir.

Saatlerimiz 12.44 ve kahve molası ya bitmiştir ya bitmek üzeredir. Kolay gelsin hanımlar...

3 Eylül 2012 Pazartesi

Fındık Fiyatları Yükselecek Mi?

Fındık
Fındık rekoltesi bu yıl ülkemizde bölgesel bazda büyük farklılık gösteriyor. Giresun ve Ordu'da belli bölgelerde rekolte iyiyken bazı diğer bölgelerde oldukça düşük. Bu dengesizliğin ülkemizdeki toplam üretime yansıması ise ancak ilerleyen dönemlerde belli olacak.

Bununla birlikte ilk açıklanan fındık fiyatları üreticilerin yüzünü güldürmüş değil. Bu yazıyı yazarken Fiskobirlik'in internet sitesinden 03.09.2012 tarihli fındık fiyatlarını kontrol ettim. Giresun kalite fındık için asgari ve aazami fiyatlar sırası ile 4,50 TL ile 4,60 TL iken, Düzce'de ve Akçakoca'da 3,80 TL ila 3,90 TL, Ünye'de 3,90 TL ila 4,00 TL, Ordu'da 3,90 TL ila 3,95 TL ve Trabzon'da 3,85 TL ila 3,90 TL aralığında değişiyordu. Fiyatlardan da görüldüğü üzere azami ve asgari fiyatlar arasında ancak 5-10 kuruşluk bir fark bulunuyor.

Fındık Fiyatları
Serbest piyasa fındık fiyatları 2012 yılında sezone düşük başlamış olsa bile, genel beklenti bu yıl dünya fındık ihtiyacının yaklaşık %70'ini tek başına karşılayan ülkemizde rekoltenin ortalamanın altında kalacağı ve bu nedenle fındık fiyatlarının zaman içerisinde yükseleceği yönünde. Üstelik bu yıl dünyaya hakim olan aşırı sıcaklar ve kuraklık nedeniyle İtalya ve İspanya gibi fındık tarımının yapıldığı diğer ülkelerde de rekoltede önemli ölçüde düşüş bekleniyor. Tüm bunları üst üste koyduğumuz zaman, ekonominin genel ilkelerinden olan arz-talep dengesi gereği fındık fiyatlarının yükseleceğini öngörmek için ekonomist olmaya da kahin olmaya da gerek yok.

Hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da fındık fiyatları sezona düşük başladı. Bu durumdan en çok borçlu olan üreticiler etkileniyor. Genellikle fındık tüccarlarından banka kredilerinden çok daha yüksek faizle borçlanan ( burada fındık tüccarlarının önemli bir kısmının aynı zamanda tefecilik yaptığını da belirtmek gerek ) fındık üreticileri, borç aldıkları tüccarların da baskısı ile ellerindeki mahsülü ilk açıklanan bu düşük fiyattan piyasaya sürmek zorunda kalıyorlar. Ellerine az para geçen üreticiler bir sonraki yıla kadar hem geçinebilmek hem de gübre, ilaç gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tekrar borç için tefecilik yapan tüccarların kapısını çalmak zorunda kalıyorlar. Belki de biraz bu nedenle, borçlu olanların fındığını düşük fiyattan almak için hemen her yıl fındık fiyatları düşük bir seviyeden sezonu açıyor ve yavaş yavaş yükseliyor.

Fındık fiyatlarının düşük fiyattan sezonu açmasındaki bir diğer etken olarak da, daha fındık doğumu olmadan büyük fındık tüccarlarının yurtdışı bağlantıları ile sabit fiyat üzerinden ticari anlaşmalar yapmaları ve bu nedenle rekoltenin düştüğü yıllarda fiyatların yükselmesini engellemek için çaba gösteriyor oldukları da iddialar arasında yer alıyor.

Bununla birlikte 2012 yılında fındık fiyatlarının rekolte düşüklüğü nedeniyle çok kısa bir sürede yükseleceğini öngörmek çok hatalı olmaz. Geçtiğimiz dönemlerde de rekolte ortalamanın altında kalmış ve bu da mevcut depolardaki fındık stoklarının büyük ölçüde azalmasını sağlamıştı. Mevcut stokların azalmış olması da, rekoltenin yine düşük olacağı 2012 yılında fındık fiyatlarının oldukça yükseleceği anlamına gelebilir. İç piyasada üreticiler birkaç ay içerisinde ellerindeki mahsülü 50 randıman kabuklu fındık için 6.50 TL ya da üzerinde bir fiyattan satma imkanına sahip olabilirler. Bu fiyatlar geçen yıl serbest piyasada aşılmıştı. Bu yıl stokların da etkisinin çok az olacağından ya da hiç olmayacağından bu fiyatları çok daha erken görmek mümkün olabilecektir. Hatta yılbaşından sonra 50 randıman kabuklu fndık için 7.00 TL üzeri bir fiyat görmek mümkün olabilecektir.

Borçlu olanlara ve ellerindeki mahsülü en kısa sürede satmak zorunda olanlara mümkün olduğunca beklemelerini tavsiye ediyorum. Borcu olmayanlar ise fındıklarını depolarında tutabilirler.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Dolar 2 TL Olur Mu?

Son günlerde bu soruyu çevremde soranlar oldukça fazlalaşmaya başladı. Doların 2 TL olması beklentisinin yavaş yavaş da olsa ortaya çıkmaya başladığını söyleyebilirim. Ancak bunun asıl nedeni makroekonomik göstergeler ve atmosfer değil de, dünyadaki politik atmosferden kaynaklı olduğu açıkça görülüyor. Cadı kazanının kaynadığı bir coğrafyadayız. Zor bir dönemden geçiyoruz.

Tam anlamıyla petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları açısından dışarıya bağlı Avrupa ile bu kaynakların önemli bir kısmına sahip Ortadoğu ülkelerinin kesişiminde yer alan ülkemizin çevresinde, tam kenarında, yani Suriye'de insanlar birbirini öldürüyor. Bir iç savaşın sürdüğü Suriye'deki siyasi belirsizlik, iki dünya devi olan Rusya ve ABD'nin de çekişmesine yol açıyor ki bu çekişmeye Avrupa ülkeleri ile Hindistan ve Çin gibi gelişen ve güçlenen ülkeler de taraf oluyor. Diğer taraftan Ortadoğunun aksi çocuğu İran laf anlamıyor ( Batıya göre ). Ülkemizin çevresinde artan bi risk var. Ancak bu gerilim sınırlarımızı rüzgar gibi aşıyor. Ülkemizde hemen her gün şehit haberleri duymak alışkanlık haline geldi ve eğer çok büyük rakamlarda şehit vermez isek toplum olarak pek tepki göstermiyoruz. Bununla birlikte Gaziantep'te patlayan bumba da gösterdi ki yıllar önce HSBC binasında olduğu gibi büyük şehirlerde meydana gelebilecek olası terörist faaliyetlerin toplum üzerinde oluşturacağı panik ve yerli ve yabancı yatırımcıların ülkemizden çıkması, ayrıca ülkemize gelen ve önemli bir döviz kaynağı olan Turist sayısında ani bir kesinti olasılık dahilinden pek de uzak değil. Böyle felaket tellalığı yapmak hoş değil ancak bütün bunlar olası risk olarak yatırımcılar tarafından göz önüne alınmalı.

 Küresel ekonomiye bakıldığı vakit halen daha risklerin ve belirsizliklerin hüküm sürdüğü Avurpa'da Euro'nun toparlanması zor görülüyor. Euro'nun tahtı sarsılırken Dolar daha güvenli bir liman olarak görülüyor. Bu durum Dolara olan talebi haliyle doların değerini artırabilir. Dolar tüm dünyada güçlenirken TL'de değer kayıpları beklemek son derecede olası. yine de yatırımcılar küresel piyasaları iyi izlemeli. Ancak yabancı yatırımcılar ve Turistler silahların susmadığı, bombaların patladığı ve hergün birilerinin öldürüldüğü coğrafyaları pek sevmez.