19 Kasım 2012 Pazartesi

Elveda MSN

İnternetin yaygın olarak kullanılmasında sunduğu online sohbet imkanının yeri tartışılmaz. İnsanlar bir anda dünyadaki bir noktadan herhangi bir başka noktada bulunan kişilerle diledikleri kadar konuşma olanağına kavuşmuştu. Üstelik kabarık telefon faturaları ile karşılaşmadan. Peki yıllar yıllar önce kullandığımız ilk programlar neydi? IRC ya da daha yaygın haliyle MIRC, ICQ? Bu programları halen yaygın olarak kullanan yerler var. MIRC platformu kan kaybedeli çok oldu ve yeni üye kazandığı pek söylenemez ancak ICQ halen Rusya başta olmak üzere belli ülkelerde yoğun şekilde kullanılan bir program.

Ülkmizde online sohbet ya da İngilizce tabiri ile Chat yapmak için ilk olarak MIRC servisleri yaygın olarak kullanıldı dersek çok yanlış olmaz heralde. Ancak bu platform biraz karışık bir yapıya sahipti. ICQ daha basit bir arayüze sahipti ve göze de daha çok hitap ediyordu. Ancak hiçbi chat programı MSN kadar ülkemizde yaygınlaşmamıştır.

MSN ilkokuldan üniversiteye kadar tüm gençlerin kullandığı bir programdı. Hatta internet ile tanışan yurdum insanı ilk olarak MSN sahibi oluyordu. MSN adresini vermek cep telefonu numarasını vermek gibiydi adeta. Sonra Facebook çıktı ve işin rengi yavaştan değişmeye başladı. Facebook üzeriden sohbet etmeyi pek çok kişi MSN kadar sevmedi ve inatla MSN kullanmaya devam etti. Ancak Facebook üzerinden de kişilerle sohbet edebiliyorken, neden bir de MSN açalım? Zamanla MSN daha az kullanılmaya başladı.

MSN ülkemizde o kadar derin bir yer etmişti ki kendine, adı WLM olarak değiştiğinde bile herkes MSN ifadesini kullanmaya devam etti. Sadece Microsoft artık ona WLM diyordu diyebiliriz.

Bir başka online sohbet platformu ise Skype. Skype ülkemizde çok yaygın olmasa da pek çok özelliği bakımından en iyi online sohbet programıdır. Hatta bu programı kullanarak pek çok değişik ülkeden telefon numaraları edinebilir ve bu numaralar aracılığı ile sabit ve mobil hatlara çağrı yapabilir, sms gönderebilirsiniz ve sabit ve mobil hatlardan gelecek çağrıları cevaplayabilirsiniz.

MSN ülkemizde bu kadar yaygınlaşınca Skype kullanan kişi sayısında bir artış olmadı. Yalnızca özellikle yurtdışı bağlantıları olan kişiler başta olmak üzere, sınırlı bir çevre Skype kullanıyordu.

Artık MSN yok, WLM de...

Evet, Microsoft tarihindeki en büyük alımlardan birini yaparak Skype servisini aldı ve MSN/WLM servisini sonlandırmaya hazırlanıyor. Artık MSN kullanan herkes Skype'e geçiş yapacak.

Skype MSN'nin yerini aratmayacak bir program. Ancak MSN'li günleri hatırlayınca insan, duygulanmadan edemiyor. MSN hayatımıza o kadar yerleşmiş ki, hayatımızdan çıkacak olması pek çok kişiyi de üzecektir.


11 Kasım 2012 Pazar

Bedavacılık ve Türk Webmasterları

Webmaster nedir? Webmaster kimdir? Gelin yazıya başlamadan önce bu sorulara net bir cevap verelim.
Webmaster temelde internet sitesi kuran ve yöneten kişidir. Bir webmaster internet sitesinin teknik altyapısı ile ilgilenir ve sitenin tam olarak amacına uygun şekilde tasarlanmış olmasından da sorumludur. Ancak tüm tasarım işini omuzlamak zorunda değildir. Çeşitli tasarım işlerini başkaları ile paylaşabilir. Bununla birlikte sitenin mimari yapısı, sitede yer alan kodların sağlıklı çalışması, arama motorları tarafından net bir şekilde anlaşılır oluşu, gereksiz kod dizilerinin bulunmayışı, sitenin hızlı yüklenen performansı yüksek bir site oluşu gibi pek çok teknik unsur webmasterların sorumluluğundadır. Bazı işleri başkalarına yaptırsalar bile, o işlerin de sitenin yapısına ve amacına uygun olmasından webmasterlar sorumludur.

İnternette Türkçe içerikli pek çok internet sitesi bulunuyor ve bu sitelerin çok büyük bir bölümü Türk webmasterlara ait. Kamu ve özel sektör kuruluşlarının ve bir şekilde Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı kurum ve kuruluşların Türkçe sitelerinin toplam sayısı Türk webmasterlara ait olan sitelerin yanında çok küçük bir rakam olarak kalacaktır. Ancak her rakamsal büyüklük herşey değildir. İnternette gezinirken Türkçe içeriğe sahip ve kaliteli internet siteleri ile karşılaşmak maalesef pek sık karşılaşılan bir durum değil. Ama neden?

Herşeyden önce ulus olarak kolaya kaçan bir yapımız var. Herşey kolay olsun basit olsun istiyoruz. Hep az emek çok para peşindeyiz. Ancak az emek düşük kalite de demek. Bununla birlikte düşük kaliteli sitelerle interneti doldurunca düşük kaliteyi tüketmeye alışık, düşük kaliteyi, bayağılığı kanıksamış bir toplum ortaya çıkıyor. Bu nedenle gelir elde etmek için bireysel olarak çeşitli konularda siteler açan webmasterlara tüm suçu yüklemmek gerek. Ülkemizde ciddi yayın yapması gereken pek çok basın yayın kuruluşunun dahi kalite açısından oldukça düşük siteleri olduğunu görmekteyiz. Bu alanda bankacılık sektörü önemli bir istisna. Sadece sahip oldukları güvenlik önlemleri ile değil, sitelerinde kullanıcıların aradığını kolayca bulabilmesi, sadelik, anlaşılırlık, görsel açıdan göze hoş gelen bir tasarım gibi kriterlerde de oldukça başarılılar. Kendi aralarında sıralama yapılabilir elbette ancak tamamına yakını bu konuda geçer not alacaktır. Aynı şeyi gazete ve televizyon siteleri için söylemek pek mümkün değil. Çok sayıda ziyaretçi çeken bu sitelerin güçlü bir altyapısı olması şart. Genelde buna sahipler. Ancak ziyaretçilere bilgiden ziyade, saçma sapan slayt gösterileri ve videolar gösteriyorlar. Aynı slaytlar tekrar tekrar anasayfada, günün önemli haberleri arsında dolanıp duruyor. Toplum olarak belki biraz balık hafızalıyız ancak daha dün gördüğünüz slaytı bugün yine karşımıza çıkarmanızın anlamı ne? Bir Washington Post'un sitesinde, Bir New York Times'ın sitesinde, Bir The Guardian'ın sitesinde ya da Le Monde'da böyle bir şey göremezsiniz.  Tamam televizyon ya da gazetenin sitesinde haberleri görmek istiyoruz, televizyon kanallarının sitelerinde diziler, programlar, yayın akışı vb konularda bilgi edinmek istiyoruz ve bunları buluyoruz ancak bunlar zaten bu tür sitelerin temel amaçları, varoluş nedenleri.

Benzer bir kalitesizliği resmi sitelerde de görmek mümkün. Resmi siteler işlevsellik açısından yeterli. Aradığınızı iyi kötü bulabiliyorsunuz. Ancak tanrı aşkına, kim tasarlıyor bu siteleri. Ücretsiz Wordpress temalarının çoğu bile pek çok kamu sitesinden daha başarılı bir görselliğe sahiptir. TSEK örneğini verebiliriz hemen. TSEK aradığınızı kolayca bulmanızı sağlayan ve işlevselliği oldukça iyi bir site ancak görsel açıdan zayıf. Üstelik bu site kamu kurumlarına ait siteler arasında en iyilerden biridir.Kamu kurumları ciddiyet ister. Bununla birlikte Washington Post'un sitesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın sitesinden çok daha ağırbaşlı bir site kuşkusuz. Çok genç biri tasarlamış belli. Görsel açıdan son derecede başarılı olduğunu itiraf edeyim. Bir blog site için mükemmel olabilirdi.

Tasarım kadar içerik de önemli. İçerik konusu çok daha vahim bir halde. Malesef Türk webmasterların küçük bir azınlık hariç tamamına yakını kopyala/yapıştır mantığı ile çalışıyor. Koyala yapıştır mantığı ile çalışanlar doğru düzgün içerikleri kopyalasalar en azından karşımıza güzel içerikli siteler çıkardı hep. Oysa internette bir bilgi ararken Google başta olmak üzere arama motorları tarafından karşımıza çıkartılan sonuçlar arasında aradığımız konuda tamamen sıfır bilgi içeren siteler bulunabiliyor. Malesef bu sitelerin sahipleri sizleri ziyaretçi olarak çekebilmek için bin türlü takla atarak Google amcayı bile kandırabiliyorlar. Belli bir süre sonra durumu fark eden Google amca bu tür sitelere ve sahiplerine okkalı bir tokat yapıştırıyor genellikle. Ancak pes etmeyen Türk Webmasterlar tekrar tekrar bu tür siteleri mantar gibi bitiriyorlar. Ayrıca çoğu olan bitenden Google'ı sorumlu tutar tokatı yediğinde. Google pek çok konuda Türk webmasterlara diğerlerine gösterdiği toleransı göstermemektedir. Ancak bunda Google'ın Türk webmasterlara karşı art niyetli oluşu yoktur. Aslında olan Türk webmasterların toleransı hak etme sınırını kat kat aşmış olmasıdır. Tolerans hak edilene verilen bir tavizdir. Türk webmasterlar şapkalarını önlerine alıp toleransı hak edip etmediklerini düşünmelidirler.

Tasarım ucuz, içerik kalitesi zayıf... Bu kafayla işimiz çok zor...

5 Kasım 2012 Pazartesi

GameFest, Sony PlayStation’ın gerçekleştirdiği ilk resmi PlayStation festivali!


Oyun severleri ve eğlence tutkunlarını bir araya getiren Sony PlayStation GameFest, oyun dünyasının fantastik kurgusunu, parti atmosferiyle birleştiriyor. Ortaya oyun ve gerçeği bir arada sunan, şimdiye kadar hiç deneyimlenmemiş yeni bir eğlence anlayışı çıkacak.

Festivalin ilk akşamı elektronik müziğin başarılı ismi Bedük’le taçlanıyor. Bedük tüm oyun ve eğlence tutkunlarını şarkılarıyla coşturarak Sony PlayStation Gamefest heyecanını doruk noktaya taşıyacak.

İki gün boyunca başta FIFA 13 ve PES 13 büyük turnuvaları olmak üzere efsaneleşmiş ve yepyeni PlayStation oyunları katılımcıları birer GameFest tutkunu haline getirecek.

Kozlarını paylaşıp adını altın harflerle oyun tarihine yazdırmak isteyen futbol severler, PES 13 ve FIFA 13’te marifetlerini gösterecek. DanceStar Party Hits, Sports Champions 2 gibi PlayStationMove oyunlarıyla ve WipEout: 2048 ile PS Vita'da anlık yarışmalar düzenlenecek. Bütün PlayStation oyunlarının doyasıya oynanacağı eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşanacak.

PES 13 ve FIFA 13 turnuvalarında ilk dörde girenler linkteki muhteşem ödülleri kazanacak!

http://www.playstationgamefest.com/index.php/app/awards

İki gün sürecek nefes kesen karşılaşmalar, fantastik anlar, Dinamo FM DJ’leriyle kesintisiz eğlence, üniversiteli amatör grupların canlı performansları ve profesyonel dans şovlar GameFest’i unutulmaz bir festivale dönüştürecek.

www.playstationgamefest.com
www.facebook.com/playstationtr
www.twitter.com/playstationtr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Giriş Gelişme Sonuç

Okulda Türkçe öğretmeniniz size kompozisyon yazma konusunu anlatırken bu muhteşem üçlüyü mutlaka söylemiştir. Her kompozisyonun bir girişi olmalı, ne anlatılmak isteniyorsa gelişme bölümünde enine boyuna irdelenmeli, işlenmeli ve gelişme kısmına gelindiğinde ise varılmak istenilen nokta ne ise o noktaya ulaşılmalı. Bu net bir şekilde bir konuyu anlatmak için yazmaya başlayan birinin kesinlikle kusursuz bir biçimde yapması gereken şeylerin bir listesidir. Tabi her zaman net bir şeyi anlatmak için yazmaya başlamayabilirsiniz. Bu durumda ulaşacağınız yeri de net bir şekilde bilmiyorsunuzdur. Bu adeta bilmediği bir coğrafyada doğa yürüyüşü yaparken kaybolan biri gibidir. Belki de asıl amacı zaten kaybolmaktır - ki bazen farklı, yeni bir yol keşfedebilsin - . Ancak bu kişi öğle yemeğini nerede, nasıl bir yerde yiyeceğini bilmemektedir. Bazen önemli olan bir yere varmaktır, tam olarak nereye vardığın değil.

Kompozisyonun bu üç kısmından en kilit olanı kesinlikle gelişme bölümüdür. Giriş kısmı genellikle kısa ve okuru gelişme kısmında olacaklara hazırlayan bölümdür. İyi olması tercih edilmekle birlikte şart değildir. Gayet sıradan bir giriş ile de çok iyi bir kompozisyon yazılabilir.

Bir kompozisyonun gelişme bölümü adeta bir savaş meydanı gibidir. Giriş bölümü savaşa hazırlık ve sonuç bölümü ise savaşın sonunda yapılan barış aktidir. Ancak barış görüşmelerine galip olarak mı malup olarak mı oturacağınızı gelişme bölümü belirler. Yani bir başka deyişler, kompozisyonu kompozisyon yapan gelişme bölümüdür, asıl savaş orada verilir, asıl ter orada akıtılır, kan orada dökülür. Başarılı bir gelime bölümü yazarı zaten zafere taşıyacaktır ve istediğini antlaşma masasından alarak ayrılmasını kolaylaştıracaktır.