Başlık ne kadar da karamsar değil mi? Düşünsenize bir. Birşeyler söylemek istiyorsunuz ancak bunu söylememeniz gerekiyor. Aslında aklınızda, benliğinizde olan bir düşünce, belki bir his, belki bir kavram, belki bir fikir ya da şu anda aklıma gelmeyen bir başka şey. Tam dilinizin ucuna kadar geliyor ama tutuyorsunuz. Dudaklarınız adeta bir mahkumun üzerine kapanan demir parmaklıklar gibi ağzınızda hapsediyor sözcükleri. Özgür bırakmıyor.
Bu durumla insanlar farklı durumlarda karşılaşabiliyorlar. İnsan karşılaşacağı tepkiden çekinebilir. Annesine, babasına karşı fikirlerini, hislerini ifade edemeyebilir örneğin. Babasıyla tamamen zıt siyasi görüşe sahip bir genç, düşüncelerini babasına karşı savunamayabilir. Onunla tartışmaya giremeyebilir örneğin. Ya da otoriteden korkar. Özellikle düşünce özgürlüğü düşünceler beyinde kaldığı sürece geçerli olduğu yerlerde bu tür durumlarla genele ve sisteme aykırı düşüncelere sahip insanlar sık sık karşılaşırlar. Yine dindar inanların içinde ateist biri tanrı ile ilgili düşüncelerini ne kadar dillendirebilir. Pek dillendiremeyeceği aşikar değil mi? Tüm bu durumlarda insanların kendilerini pek huzursuz, mutsuz hissetmeleri olağan. İnsanlar için kendilerini ifade edebilmek çok büyük bir ihtiyaçtır ve bu ihtiyacını gideremeyen insan sürekli bir mutsuzluğa ve bu mutsuzluğun yol açtığı sıkıntıya mahkum olur. Herşeyi göze alacak kadar asi olanlar toplumdan göreceği baskı, dışlanma, ötekileştirilmeyi, yalnızlığa mahkum edilmeyi ve hatta karşı karşıya kalacağı hukuki yaptırımları göze alarak en keskin düşüncelerini dillendirebilir. Ancak bu asi ruhlu cesur insanların başlarına gelenler çoğunluğun tüm cesaretini kırar ve onları çaresizliğe ve içlerinde bulundukları durumu kanıksamaya mahkum eder.
İnsanların söylemek istediklerini söyleyemedikleri bir başka konu da gönül ilişkilerinde ortaya çıkar. Ancak bu konuya girersek konu çok çok uzayacaktır. Ancak bu tür bir durumda kalanlar için hayatın tüm tadı kaçar ve bazen yapmaları gereken tek şey içlerinde bulundukları durumu kanıksamak, kabullenmek ve kaderlerine razı olmaktır.
6 Eylül 2013 Cuma
29 Temmuz 2013 Pazartesi
Evde Sinema Keyfi
Evde film keyfinin yeri ayrıdır. Ancak çoğu zaman evlerde film keyfimizi kaçıran ya da azaltan pek çok unsur söz konusudur. Bunlardan en başta geleni televizyonumuzun ekran boyutu ve görüntü kalitesi ile televizyona baktığımız mesafe, ses sisteminin kalitesi ve hoparlörlerin yerleşimine bağlı olarak ses dağılımı, komşulardan veya sokaktan gelen gürültü, eğer tv yayınından film izliyorsak arada çıkan reklamlar ve kesilen, biplenen ya da mozaiklenerek filmin bütünlüğünü bozan sahneler en başta sıralanabilir. Ancak herşeyde olduğu gibi bunun da bir çözümü var.
Reklamlardan ve sansürlerden kurtulmanın çok kolay bir yolu bulunuyor. Filmleri DVD, Bluray ya da benzer kaynaklar üzerinden izlemek. Bu hem yayınlaradan kaynaklanan görüntü ve ses kalitesindeki olası bozulmamaları engelleyecektir. Ancak diğer sorunlara çözüm bulmak için kabarık bir faturayla karşılaşmaya da hazılıklı olmanız gerekebilir. Bir miktar bütçe ile salonunuzu bir sinema salonuna çevirebilirsiniz. Şimdi neler yapabileceklerinize bakalım. Doğru seçimler ve yerleşim ile gayet güzel bir görüntü kalitesi ve ses elde edebilirsiniz. Aynı zamanda evinizde salon dekorasyonunuz oldukça modern ve hoş bir yapıya kavuşacaktır.
Görüntü herşeyin başıdır. Güzel bir görüntü olmadan evinizde sinema salonu atmosferine yaklaşmanız neredeyse imkansız. Salonunuza ve oturma düzeninize uygun boyutta bir televizyona ihtiyacınız var. Ancak iş bunla da bitmiyor. Televizyonun görüntü kalitesi de üst düzeyde olmalı. LED ve LCD televizyonlar genellikle doğal olmayan renkler gösterir ve görüntüde beyazlar gözü yoracak kadar parlak, siyahlar ise tam siyah değil, hafif de olsa grimsi olmaktadır. LED televizyonlar bu konuda daha başarılı olsalar da, bu konuda en iyisi Plazma televizyonlardır. Ancak Plazma televizyonlar hem çok elektrik tüketmekte ( LED-LCD ve LCD televizyonlara kıyasla ), hem de ekran cam olduğundan gün ışığı ve diğer ışık kaynaklarından gelen ışığı yansıtmaktadır. Ancak genellikle geceleri film izleyeceğiniz için bu sorunu ışıkları söndürerek ortadan kaldırabilirsiniz.
Televizyondan daha sofistike bir sistem isterseniz projektör kullanabilirsiniz. Bunun için bir beyaz perdeye de ihtiyacınız olacak. Projektör ile bir ses sistemine kesinlikle ihtiyacınız var. Aynı zamanda projektörlerin belli bir lamba ömrü olduğunu ve lambalarının ucuz olmadığını da belirtmemiz gerek. Projektör almaktansa daha üst düzey bir televizyon almak karlı görünebilir. Ancak yine de bu tamamen keyif meselesi.
İyi bir TV sehpası da hem televizyon hem de diğer cihazlarınız için gerekli yeri ve düzeni sağlayacaktır.
Söz konusu üç boyutlu yani 3D film izlemekse, evinizde gözlük kullanmanız gerekiyor (şimdilik). Bu gözlükler aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılıyor. Pasif gözlükler basit bir yapıya sahip, kullanımı daha kolay, hafif ve ucuzlar. Aktif gözlükler ise daha pahalı, batarya ya da güç kablosu bağlantısına ihtiyaç duyuyorlar ve ağırlar. Her iki teknolojinin kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunuyor. İyice araştımak gerekiyor.
İyi bir ses olmadan sinema keyfiniz yarım kalacaktır. Bunun için iyi bir ses sistemi almanız gerekiyor ancak bu illa ki pahalı bir ses sistemi almanız anlamına gelmez. Biraz bütçeni genişse AVR (Audio Video Receiver ) alabilirsiniz. AVR'ler genellikle ülkemizde amfi olarak bilinirler. Görevleri DVD/Bluray player, Oyun konsolu, TV ya da PC gibi ses ve görüntü kaynaklarından gelen veriyi işlemek, görüntü TV harici bir cihazdan
geliyorsa görüntüyü işlem yapmadan TV'ye ( ya da projektöre) aktarmak, sesi ise her durumda hoparlör sisteminize göndermektir. AVR kullanırsanız bir hoparlör seti de edinmeniz gerekiyor. Odanızın boyutlarına göre bir sistem seçebilirsiniz. Giriş seviyesinde iyi bir sistem için 4000 TL kadar bir bütçeye ihtiyaç duyabilirsiniz ancak bundan ucuza da mal edebileceğiniz çözümler bulunuyor. AVR özellikle esnekliği ile çok ideal bir cihaz ve ses kalitesi eğer doğru hoparlörlerle kombine ederseniz üst düzeyde olacaktır. Pek çok kişi iyi bir hoparlör seti edindiğinde BASS kullanmaya ihtiyaç dahi duymayabiliyor.
Tüm bunları sağladıktan sonra dışarıdan gelen sesleri engellemek için ses yalıtımına ihtiyaç duyabilirsiniz. Ancak binanızda ısı yalıtımı yani izolasyon yapılmışsa bu önemli ölçüde ses yalıtımı da sağlayacaktır. Pencereleriniz PVC ise ve montajı ustaca yapılmışsa ses yalıtımı konusunda çok gürültülü bir yerde yaşamıyorsanız ( ana yol yakını vb ) sorun yaşama olasılığınız çok çok düşüktür.
Reklamlardan ve sansürlerden kurtulmanın çok kolay bir yolu bulunuyor. Filmleri DVD, Bluray ya da benzer kaynaklar üzerinden izlemek. Bu hem yayınlaradan kaynaklanan görüntü ve ses kalitesindeki olası bozulmamaları engelleyecektir. Ancak diğer sorunlara çözüm bulmak için kabarık bir faturayla karşılaşmaya da hazılıklı olmanız gerekebilir. Bir miktar bütçe ile salonunuzu bir sinema salonuna çevirebilirsiniz. Şimdi neler yapabileceklerinize bakalım. Doğru seçimler ve yerleşim ile gayet güzel bir görüntü kalitesi ve ses elde edebilirsiniz. Aynı zamanda evinizde salon dekorasyonunuz oldukça modern ve hoş bir yapıya kavuşacaktır.
GÖRÜNTÜ SİSTEMİ
Görüntü herşeyin başıdır. Güzel bir görüntü olmadan evinizde sinema salonu atmosferine yaklaşmanız neredeyse imkansız. Salonunuza ve oturma düzeninize uygun boyutta bir televizyona ihtiyacınız var. Ancak iş bunla da bitmiyor. Televizyonun görüntü kalitesi de üst düzeyde olmalı. LED ve LCD televizyonlar genellikle doğal olmayan renkler gösterir ve görüntüde beyazlar gözü yoracak kadar parlak, siyahlar ise tam siyah değil, hafif de olsa grimsi olmaktadır. LED televizyonlar bu konuda daha başarılı olsalar da, bu konuda en iyisi Plazma televizyonlardır. Ancak Plazma televizyonlar hem çok elektrik tüketmekte ( LED-LCD ve LCD televizyonlara kıyasla ), hem de ekran cam olduğundan gün ışığı ve diğer ışık kaynaklarından gelen ışığı yansıtmaktadır. Ancak genellikle geceleri film izleyeceğiniz için bu sorunu ışıkları söndürerek ortadan kaldırabilirsiniz.
Televizyondan daha sofistike bir sistem isterseniz projektör kullanabilirsiniz. Bunun için bir beyaz perdeye de ihtiyacınız olacak. Projektör ile bir ses sistemine kesinlikle ihtiyacınız var. Aynı zamanda projektörlerin belli bir lamba ömrü olduğunu ve lambalarının ucuz olmadığını da belirtmemiz gerek. Projektör almaktansa daha üst düzey bir televizyon almak karlı görünebilir. Ancak yine de bu tamamen keyif meselesi.
İyi bir TV sehpası da hem televizyon hem de diğer cihazlarınız için gerekli yeri ve düzeni sağlayacaktır.
3D
Söz konusu üç boyutlu yani 3D film izlemekse, evinizde gözlük kullanmanız gerekiyor (şimdilik). Bu gözlükler aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılıyor. Pasif gözlükler basit bir yapıya sahip, kullanımı daha kolay, hafif ve ucuzlar. Aktif gözlükler ise daha pahalı, batarya ya da güç kablosu bağlantısına ihtiyaç duyuyorlar ve ağırlar. Her iki teknolojinin kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunuyor. İyice araştımak gerekiyor.
SES SİSTEMİ
İyi bir ses olmadan sinema keyfiniz yarım kalacaktır. Bunun için iyi bir ses sistemi almanız gerekiyor ancak bu illa ki pahalı bir ses sistemi almanız anlamına gelmez. Biraz bütçeni genişse AVR (Audio Video Receiver ) alabilirsiniz. AVR'ler genellikle ülkemizde amfi olarak bilinirler. Görevleri DVD/Bluray player, Oyun konsolu, TV ya da PC gibi ses ve görüntü kaynaklarından gelen veriyi işlemek, görüntü TV harici bir cihazdan
geliyorsa görüntüyü işlem yapmadan TV'ye ( ya da projektöre) aktarmak, sesi ise her durumda hoparlör sisteminize göndermektir. AVR kullanırsanız bir hoparlör seti de edinmeniz gerekiyor. Odanızın boyutlarına göre bir sistem seçebilirsiniz. Giriş seviyesinde iyi bir sistem için 4000 TL kadar bir bütçeye ihtiyaç duyabilirsiniz ancak bundan ucuza da mal edebileceğiniz çözümler bulunuyor. AVR özellikle esnekliği ile çok ideal bir cihaz ve ses kalitesi eğer doğru hoparlörlerle kombine ederseniz üst düzeyde olacaktır. Pek çok kişi iyi bir hoparlör seti edindiğinde BASS kullanmaya ihtiyaç dahi duymayabiliyor.
Tüm bunları sağladıktan sonra dışarıdan gelen sesleri engellemek için ses yalıtımına ihtiyaç duyabilirsiniz. Ancak binanızda ısı yalıtımı yani izolasyon yapılmışsa bu önemli ölçüde ses yalıtımı da sağlayacaktır. Pencereleriniz PVC ise ve montajı ustaca yapılmışsa ses yalıtımı konusunda çok gürültülü bir yerde yaşamıyorsanız ( ana yol yakını vb ) sorun yaşama olasılığınız çok çok düşüktür.
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Antalya'da Bisiklet Keyfi
Antalya'yada yaşamaya başladığımda, bu şehri çok seveceğimi en baştan hissetmiştim. Herşeyden önce deniz vardı. Şehir pek engebeli sayılmayacak sokaklara sahip, sıcak Akdeniz ikliminin sıcak insanları ile dolu... Özellikle yaz aylarında gelen turistlerle pek kozmopolit bir havaya kavuşuyor... Akşamları iş çıkışı denize koşturabiliyor insan. Hatta biraz ilgisi varsa balık avına da çıkabilirsiniz. Tekne kiralayabilir ya da kıyıdan olta ile av yapabilirsiniz. Su sporlarının hemen hepsini yapmak mümkün. Yetmez gibi çok kısa bir yol kat edip kendinizi Torosların yaylalarında bulabilirsiniz. Tarih, kültür, farklı jeolojik yapılar, doğa sporlarının hemen hepsi için uygun yerler ve imkanlar... Tek sıkıntı yaz sıcakları ve boğucu nem... Ona da bir süre sonra alışıyor insan.
Tüm bu güzelliklerin ve avantajların içinde, şehir merkezinin genelde düz olmasının da etkisiyle gidip bir bisiklet aldım. Antalya trafiği her ne kadar bir İstanbul trafiği ile kıyas kabul etmeyecek kadar sakinse de, yine de oldukça yoğun olabiliyor. Bu nedenle sokakta bol miktarda bisiklet ve motor görmek mümkün. Hem henüz A2 ehliyete sahip olmamam hem de daha ekonomik ve sağlıklı olması nedeniyle bisiklette karar kıldım. İyi ki de öyle yapmışım.
Antalya sokakları bisikletle turlamak için genelde ideal bir yapıya sahip. Özellikle Konyaaltı ilçesinin tamamı bu konuda ideal. Muratpaşa'da Meltem ve Lara tarafları. Yaz akşamlarında tüm sokakları kaplayan çiçek kokuları arasında bisiklet turu inanılmaz keyifli oluyor. Güllük, Kaleiçi ve Işıklar civarlarında yoğun yaya trafiği bisikletlilere sorun çıkarabiliyor. Pedal çevirmeden metrelerce yol alabilirsiniz. Trafiğe girmek zor çünkü araçlar size yeterli alan bırakmıyorlar. Birkaç yer hariç bisiklet yolu hemen her şehrimizde olduğu gibi Antalya'da da mevcut değil. Kaleiçi'nin dar sokaklarında bisikletle tur atmak büyük bir keyif. Ancak yokuşları tırmanmak için sağlam bir efora sahip olmanız gerekiyor. Zira oldukça dik yokuşları var. Yorulunca birlerlerde oturup bir iki bira devirip dinlenebilirsiniz.
Beach Park akşamları şaşılacak kadar sakin. Yalnız görevli polisler kumsalın kenarından giderseniz sizi uyarabiliyorlar. Bu durumda daha iç taraftan araç yoluna geçmeniz gerekiyor. Araç yolunda trafik yoğunluğu yok ama çok kısa aralıklarla hız kesiciler var. Bu hız kesiciler yumuşak tümsekler ya da metal butonlar şeklinde değil ne yazık ki. Karanlıkta görmezseniz ve boş bulunursanız düşmenize neden olabilir.
Antalya sokaklarında bisikletle gezinirken yaşanılan en büyük sıkıntı ise yollarda karşınıza aniden çıkan çukurlar, tümsekler ve diğer engeller. Zeminden 3 cm kadar keskince yükselen rögar kapağı ile karşılaşmak bile mümkün. Bu nedenle kesin bir dikkat gerekiyor.
Cumhuriyet meydanında bisikletlileri akşamları ayrı bir tehlike bekliyor. Akşam saatlerinde su gösterisi yapılan fıskiyeli havuzun temizliği yapılmışsa deterjanlı olduğundan emin olduğum suyu, zaten kaygan olan zemine boşaltıyorlar. Hızlı giderseniz veya ani bir fren yaparsanız dengenizi kaybedebilirsiniz. Ayrıca nostaljik tramvay yolundan tramvayı takip ederken de dikkatli olmanız gerek. Zira raylar dengenizi bozabilir.
Tüm bu risklere ve sizi bekleyen tehlikelere rağmen Antalya'da bisiklete binmek apayrı bir keyif. Üstelik Antalya çok aceleniz yoksa, her noktasına bisikletle gidebileceğiniz bir şehir denilebilir. Tabi bir uçtan diğer uca yolculuk etmeyecekeniz. Hem trafik hem de kat edilecek mesafeyi düşünürsek ciddi yorucu ve zaman alıcı bir iş olur. Sıcak ve nemli hava yüzünden bisiklet dahi zorluyor zaten. Ancak bisiklet yaya yürümek kadar zorlamıyor. Sürüş sırasında maruz kaldığınız rüzgar sizi yeterince serinletiyor. Yaya yürüyenlerin böyle bir şansı malesef yok.
Antalya sokakları akşamları genellikle sakin. Turistik bölgelerdeki yaya trafiği bir sıkıntı olabiliyor ama yine de olağan. Kısaca Antalya'da bisikletçi olmak çok keyifli. Kısa bir süre sonra bir alışkanlık, bir vazgeçilmez haline geliyor. Antalya Bisiklet Festivali ve ulusal ve uluslarası yarışmalar ve organizasyonlar da Antalya'da bir bisiklet kültürü oluşmasına yardımcı oluyor.
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu - Antalya |
Tüm bu güzelliklerin ve avantajların içinde, şehir merkezinin genelde düz olmasının da etkisiyle gidip bir bisiklet aldım. Antalya trafiği her ne kadar bir İstanbul trafiği ile kıyas kabul etmeyecek kadar sakinse de, yine de oldukça yoğun olabiliyor. Bu nedenle sokakta bol miktarda bisiklet ve motor görmek mümkün. Hem henüz A2 ehliyete sahip olmamam hem de daha ekonomik ve sağlıklı olması nedeniyle bisiklette karar kıldım. İyi ki de öyle yapmışım.
Antalya sokakları bisikletle turlamak için genelde ideal bir yapıya sahip. Özellikle Konyaaltı ilçesinin tamamı bu konuda ideal. Muratpaşa'da Meltem ve Lara tarafları. Yaz akşamlarında tüm sokakları kaplayan çiçek kokuları arasında bisiklet turu inanılmaz keyifli oluyor. Güllük, Kaleiçi ve Işıklar civarlarında yoğun yaya trafiği bisikletlilere sorun çıkarabiliyor. Pedal çevirmeden metrelerce yol alabilirsiniz. Trafiğe girmek zor çünkü araçlar size yeterli alan bırakmıyorlar. Birkaç yer hariç bisiklet yolu hemen her şehrimizde olduğu gibi Antalya'da da mevcut değil. Kaleiçi'nin dar sokaklarında bisikletle tur atmak büyük bir keyif. Ancak yokuşları tırmanmak için sağlam bir efora sahip olmanız gerekiyor. Zira oldukça dik yokuşları var. Yorulunca birlerlerde oturup bir iki bira devirip dinlenebilirsiniz.
Beach Park akşamları şaşılacak kadar sakin. Yalnız görevli polisler kumsalın kenarından giderseniz sizi uyarabiliyorlar. Bu durumda daha iç taraftan araç yoluna geçmeniz gerekiyor. Araç yolunda trafik yoğunluğu yok ama çok kısa aralıklarla hız kesiciler var. Bu hız kesiciler yumuşak tümsekler ya da metal butonlar şeklinde değil ne yazık ki. Karanlıkta görmezseniz ve boş bulunursanız düşmenize neden olabilir.
Antalya sokaklarında bisikletle gezinirken yaşanılan en büyük sıkıntı ise yollarda karşınıza aniden çıkan çukurlar, tümsekler ve diğer engeller. Zeminden 3 cm kadar keskince yükselen rögar kapağı ile karşılaşmak bile mümkün. Bu nedenle kesin bir dikkat gerekiyor.
Cumhuriyet meydanında bisikletlileri akşamları ayrı bir tehlike bekliyor. Akşam saatlerinde su gösterisi yapılan fıskiyeli havuzun temizliği yapılmışsa deterjanlı olduğundan emin olduğum suyu, zaten kaygan olan zemine boşaltıyorlar. Hızlı giderseniz veya ani bir fren yaparsanız dengenizi kaybedebilirsiniz. Ayrıca nostaljik tramvay yolundan tramvayı takip ederken de dikkatli olmanız gerek. Zira raylar dengenizi bozabilir.
Tüm bu risklere ve sizi bekleyen tehlikelere rağmen Antalya'da bisiklete binmek apayrı bir keyif. Üstelik Antalya çok aceleniz yoksa, her noktasına bisikletle gidebileceğiniz bir şehir denilebilir. Tabi bir uçtan diğer uca yolculuk etmeyecekeniz. Hem trafik hem de kat edilecek mesafeyi düşünürsek ciddi yorucu ve zaman alıcı bir iş olur. Sıcak ve nemli hava yüzünden bisiklet dahi zorluyor zaten. Ancak bisiklet yaya yürümek kadar zorlamıyor. Sürüş sırasında maruz kaldığınız rüzgar sizi yeterince serinletiyor. Yaya yürüyenlerin böyle bir şansı malesef yok.
Antalya sokakları akşamları genellikle sakin. Turistik bölgelerdeki yaya trafiği bir sıkıntı olabiliyor ama yine de olağan. Kısaca Antalya'da bisikletçi olmak çok keyifli. Kısa bir süre sonra bir alışkanlık, bir vazgeçilmez haline geliyor. Antalya Bisiklet Festivali ve ulusal ve uluslarası yarışmalar ve organizasyonlar da Antalya'da bir bisiklet kültürü oluşmasına yardımcı oluyor.
15 Temmuz 2013 Pazartesi
Artık devir değişti, e tabi Explorer da değişti!
Değişim hayatın her alanında kaçınılmaz bir şekilde yaşanıyor. Konu teknoloji olunca değişimin hızına ayak uydurmak daha zorlaşıyor. Bir zamanların efsane tarayıcısı olan Internet Explorer da, çağa ayak uyduramadığı gerekçesiyle kullanıcılar tarafından bırakılmıştı. Ancak son zamanlarda Internet Explorer çıkardığı yepyeni versiyonuyla tamamen değiştiğini söylüyor.
''www.explorerdegisinceben.com'' adında bir blog açan Internet Explorer, geçmişte eleştiri yağmuruna tutulduğu eski versiyonlarıyla bizzat kendisi dalga geçiyor. Yeni IE10’un eskisiyle alakası olmadığının altını çiziyor.
Bu değişim, blog’da pek çok görsel ve video ile anlatılıyor. Özellikle, 90’ların ünlü yıldızları ile Vine’ı buluşturan videolar bir başka dikkat çekiyor. Bu videolarda yıldızlar eski şarkılarından birer bölüm söylüyor, ardından da ‘’#explorerdegisincebenben’’ hashtag’ini gösteriyorlar. Videoları izlerken insanlar, özellikle 90’larda çocuk olanlar zamanın çok hızlı geçtiğini anlıyor. İzleyenler, kendi değişimlerini #explorerdegisincebenben etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamışlar bile.
www.explorerdegisinceben.com
Bir bumads advertorial içeriğidir.
''www.explorerdegisinceben.com'' adında bir blog açan Internet Explorer, geçmişte eleştiri yağmuruna tutulduğu eski versiyonlarıyla bizzat kendisi dalga geçiyor. Yeni IE10’un eskisiyle alakası olmadığının altını çiziyor.
Bu değişim, blog’da pek çok görsel ve video ile anlatılıyor. Özellikle, 90’ların ünlü yıldızları ile Vine’ı buluşturan videolar bir başka dikkat çekiyor. Bu videolarda yıldızlar eski şarkılarından birer bölüm söylüyor, ardından da ‘’#explorerdegisincebenben’’ hashtag’ini gösteriyorlar. Videoları izlerken insanlar, özellikle 90’larda çocuk olanlar zamanın çok hızlı geçtiğini anlıyor. İzleyenler, kendi değişimlerini #explorerdegisincebenben etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamışlar bile.
www.explorerdegisinceben.com
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)