7 Nisan 2015 Salı

Dört Hak Mezhep - Pardon?

Yandaki kitabı biri dağıtmış bedava çalıştığım kurumda. Daha kapağını bile açmadım, hatta elime dahi almadım. Zaten "Dört Hak Mezhep" diyen bir kitabın kapağını açmaya gerek dahi yoktur.

MEZHEP TDK'ya göre bir dinin görüş, yorum ve anlayış ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri. Anlayış, görüş, öğreti demek.

Peki bir dinde görüş, yorum ve anlayış ayrılığı olabilir mi? Normları olmayan din için geçerli. Örneğin matematik normatif bir bilimdir ve doğruları tartışmasız doğru, yanlışları tartışmasız yanlıştır. Ancak teolojide doğrular ve yanlışlar her zaman puslu bir sınırla ayrılır. Doğru nerede biter yanlış nerede  başlar, çoğu zaman kesinliği yoktur.

İstisasız tüm dinler dünyada toplum hayatını düzenleyen kurallarla doludur.Yalan söylemeyeceksin, cinayet işlemeyeceksin, çalmayacaksın vb. Bunların doğruluğunu ve yanlışlığını tespit etmek için din kitabına bakmaya gerek yoktur.

Peki mezhepler gerçek bir yorum farkından mı kaynaklanıyor? Bu konuda çok şey söyleyecek, olayın derinine inecek kadar konuya vakıf değilim. Ancak bu aklımı kullanıp mantık yürütmeme de mani değil.

Hak'kın yolu bir ise, ortada yorumlanacak, farklı düşünülecek ve değerlendirilecek bir hususun olmaması gerekir. Eğer ki böyle bir husus varsa, Hak'ın yolunda olmaması gerekir. Yani dine sonradan eklenmiş olmalıdır. Çünkü bir olan, tek olan, farklı şekilde yorumlanamaz.

Bugün ise çok sayıda mezhep var. Peki bunun neden sadece dördü hak? Diğerleri neden hak değil? Kim, neye göre bir mezhebi hak veya hak olmayan olarak değerlendirebilir? Böyle bir değerlendirmede bulunabilecek yeterliliğin ölçütü nedir? Herhalde dinin kaynağı Tanrı, elçisi peygamber ise, bir mezhebin hak olup olmadığına karar verebilmek için en azından peygamber olunması gerekmez mi? Ola ki biri böyle bir değerlendirmede bulunup bazı mezhepleri hak diğerlerini de hak olmayan olarak ilan etmiş olsun (ki olan bu), ya hak dediği yol mezhep yanlış, hak saymadığı doğru ise? Neye göre kime göre?

Biraz önce dedik, Hak'kın yolu bir. O halde dört mezhep nasıl olabiliyor? Eğer ki bu dört mezhep hak ise, bazıları diğererine göre daha fazla hak olabilir. Ya da en azından böyle bir iddiada bulunulabilir. Benim mezhep en Hak olan diyen çıkabilir. Aynı anda bu dört mezhep de hak ise, zaten ortada dört farklı mezhep değil, bir mezhep vardır, dördü de birdir. Peki o zaman dörde ayırmak niye?

Mezhep farklı yorumlama ise, dünyada ne kadar insan varsa, o kada mezhep var demek olmaz mı? Hangi dine mensup olursa olsun, insanlar dini farklı farklı yorumlamaz mı? Bire bir aynı algılamak ve yorumlamak mümkün mü?

Dört hak mezhep olması saçma değil mi? Bunlardan biri doğru olabilir ancak. Hakkın yolu bir ise ya bu dördü de aynı şeyi söyleyip aynı mezhep olur, veya dördü de yanlıştır. Kaldı ki, bir olan yol kasıt olmadan farklı yorumlanamayacağından, ortada farklı yorumlar varsa sonradan eklenmiş şeyler var demektir ki, dine sonradan birşey eklemek doğru olmaz. Ola ki ekleyenler olmuştur, bir yerde, "Allah yarım bıraktı biz tam ediyoruz" deme cüreti göstermişlerdir. Allah dini olması gerketiği gibi indirdi, eksiksiz ve tam olarak. Eğer bu böyle ise ondan birşey çıkarmanın yanlış olacağı kadar, ekleme yapmak da yanlış olur.

Durum buysa günümüzde mezheplerin tamamı yanlış olmalıdır. En azından kısmen. Tek ve doğru olan mezhep ise kitabın kendindedir. Müslüman olan okumalı, ne anladıysa ona göre davranmalıdır -ki kitap bunun için indirilmiştir. Müslümanın kafası karıştıysa başkalarına sorabilir, ama gelen görüşleri kendi akıl terazisinde tartıp mantık süzgecinden geçirip uygun bulmadan doğru kabul edemez.

Dört hak mezhep demek Hakkın yolu bir değildir demektir. Mezheplerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu ancak Hakkın kendisi veya izni ile elçisi bilebilir. Böyle kitaplar ise olsa olsa iblisin işidir. 


6 Nisan 2015 Pazartesi

İlber Ortaylı'yı Eleştirmek İçin En Azından Doçent Olmak Lazım

Prof. Dr. İlber Ortaylı medyada sık sık gördüğümüz bir isim. Capsçiler "Çok cahilsin, keşke ölsen" diye sosyal medyada bir akım başlatmıştı bir ara. Bu capslerdeki espri İlber Ortaylı'nın adeta ayaklı kütüphane olmasından kaynaklanıyor. Ayaklı kütüphane olmanın yanında, bizzat yaşadıkları ile kültür abidesidir ve çağımız Türkiye'sinin yetiştirdiği en kıymetli şahsiyetlerdendir. Hal  böyle olunca İlber Ortaylı konuşurken insan kendini cahil hissediyor. Hele hele yine entelektüel birikimi ile saygı duyulan ve kendini amatör tarihçi olarak tanımlayan Murat Bardakçı'nun sunduğu Tarihin Arka Odası programında, Murat Bardakçı kiril alfabesi ile yazılmış bir metni okurken telafuzunu düzeltişine ekran başında şahit olan biri olarak...Kesinlikle insana kendini çok cahil hissettirdiğini söyleyebilirim.

Bu kadar çok şey bilince ve öyle bir kariyer sahip olunca insan korkmadan bildiğini söyleme gücünü kendinde görür. İlber Ortaylı'da da aynı özgüven var kuşkusuz. Doğru bildiği ne ise onu söylüyor. Lafını esirgemeden. Üstelik kimseden. İlber Ortaylı o kadar çok şey biliyor dedik ama, kabul etmek gerekir ki, bu herşeyi bildiği veya doğru bildiği anlamına gelmez. Muhakkak ki kendinin de böyle bir iddiası yoktur. Ancak onun kadar entelektüel birikim sahibi birinin görüşleri, düşünceleri her zaman kıymetlidir. Böyle kimselerin görüş ve düşünceleri, karşıt görüş ve düşüncelere sahip kimseler tarafından bile saygı ile karşılanmalıdır. Çünkü böyle kimseler, içi boş beylik laflar etmezler. Söyledikleri her sözün altında belli bir altyapı vardır. Yaş tahtaya basmazlar.

İlber Ortaylı gündemde katıldığı bir televizyon programında başkanlık sistemini sert bir şekilde eleştirdi ve başkanlık sistemini doğru bulmadığını açıkça belli etti. Hatta bununla da yetinmeyip, Aziz Nesin'i hatırlatan bir üslupla, Türk halkının darbe anayasasına %92 ile evet dediğini belirterek, bu halkın doğru olanı seçmeyebileceğini ima etti. Hatta ve hatta çoğunluğun doğru ile yanlış ayırt etme kabiliyetinde olmadığını ima ettiğini bile söylemek mümkün.İmaları bir kenara bırakı isek, bugün moda olan darbe karşıtlığına rağmen, Türk halkının darbe anayasasını böylesine büyük bir oranla evet diyerek onayladığı da bir gerçek. Gerisine katılıp katılmamakta ise herkes özgür.

İlber Ortaylı'nın açıklamaları neredeyse tüm medyada olay haline geldi. Haberlerin altına yapılan yorumlarda ise, başkanlık sistemini savunanlar İlber Ortaylı'ya demediklerini  bırakmadılar.

Bu yazının amacı İlber Ortaylı'yı savunmak değil. Ancak İlber Ortaylı gibi birini eleştirenlerin kullandığı Türkçe'den doğru düzgün bir eğitim almadıklarını görmek insanı düşündürüyor. Çünkü böylesine kültür abidesi bir şahsı eleştirmeye cüret edebilmek için en azından ona yakın seviyede bir bilgi birikimine sahip olmak gerek. Ama tabi, klavye efeliği toplumumuzda meşhur. Özellikle de okumadan alim kesilmeye bu kadar meyilli olanların bu kadar çok olduğu bir ülkede, İlber Ortaylı'yı eleştirmek için İlkokul mezunu olmaya bile gerek yoktur.

Peki İlber Ortaylı eleştirilmesin mi? Herkes gibi o da eleştirilebilir. Ancak onun gibi bir şahsı eleştirmek belli bir entelektüel birikim gerektirdiğinden, ancak ve ancak böyle bir birikime sahip kimselerin buna cüret etmesi gerekir. Aksi halde yapılan eleştiriler komediden öte bir anlam ifade etmez. İlber Ortaylı'nın muhatabı bile olamayacak kimselerin ona laf atmasına ancak ve ancak gülünür. İnternette yer alan haberlerin altında İlber Ortaylı'ya eleştiriler döşeyen klavye efeleri, karşısına çıksalar iki lafı bir araya getirmekten aciz kalırlar. O yüzden en azından doçent olmak gerekir diyorum. Öyle dört yıllık lisans bitirmek bile yetmez. 

Hatırlamak isteyenler videoyu aşağıda izleyebilir.

2 Nisan 2015 Perşembe

Elektriksiz Olmuyormuş

Malum elektriksiz kaldık...Uzun saatler boyunca memleketin çoğu elektriğin insan hayatı için ne kadar önemli hale geldiğini bir kez deha acı bir şekilde deneyimledi.

Elektrik kesilince internete giremedik. Sizi bilmem ama benim mobil internetim de kesilmişti. Hatta telefon görüşmelerinde dahi kesintiler yaşandı. Adeta kör ve sağır olduk. Gün ortasında üstelik.

Durumu eleştirenler de vardı. Biraz bırakın şu teknolojiyi, uzaklaşın, insanlarla yüzyüze iletişim kurun diyenler. Ancak onlar bile fazla dayanamazdı elektriksizliğe. Akşam televizyonları da çalışmıyordu çünkü. Eşi ve çocukları ile ilgilenmek yerine haberleri ve saçma sapan dizileri de izleyemeyeceklerdi.

Çocukken elektrik kesintisini özellikle kış aylarında çok yaşardım. O karanlık akşamlarda lüks lambası veya mum ile aydınlanırdık ama ben en çok yanan sobanın ateşini severdim. En oynak ışık oydu. Herkesin yüzünün bir yanı kızıl bir aydınlığa bürünmüş, diğer yanı karanlık. Ama bu görselliği çok sevdiğimden değil, babamın anlattığı hikayelerden keyif alırdım. Elektrik olduğunda hiç sözü edilmeyen konular gündeme gelirdi. Andersen'de bile bulamazsınız böyle güzel masal.

Elektrik insan hayatına yeni girmiş bir enerji. İnsanlık tarihinde elektrik kullanıma başlanmadan önce sadece şimşekler, yıldırımlar ve belki statik elektrik atlamaları ile bilinen bir şeydi ve yaşam için bir önemi yoktu. Oysa şimdi...

Fabrikalar duruyor, soğutuculardaki yiyecekler bozuluyor, insanlar yolda kalıyor, asansörler çalışmıyor ve onlarca katı karanlık merdivenlerden inip çıkmak gerekiyor...Bankacılık işlemleri duruyor, ödemeler yapılamıyor...Tam bir kaos ortamı.

Hal böyle olunca batı dünyasında elektrik kesintisi doğal afetle bir kabul ediliyor. Yani ha elektrikler kesilmiş, ha deprem olmuş, ha memleketi tsunami kaplamış... Yine de elektrik kesintisi nedeniyle yaşamını yitiren pek olmuyor.

Peki elektrikler neden kesildi?

Ben nedenini öğrenemedim. Teknik bir arıza dediler, terör dahil her olasılık değerlendiriliyor dediler. Enerji nakil hatlarından kaynaklanıyor olabilir dediler. Ama kesintinin 31 Mart'a denk gelmiş olması, Mart ayını icraatsiz geçiren bir veya bir grup kedinin galeyana gark edip yapmış oldukları bir eylemin neticesi de olabileceğini akla getiriyor.


30 Mart 2015 Pazartesi

FED Piyasalarla Kafa Mı Buluyor?

Hangi piyasada olursa olsun birikimi olup da yatırım yapanların tamamı FED'i, yani Amerikan merkez bankasını yakından takip eder. Ne yapıyor, ne yapacak merakla beklenir. Yetkililerin yapacağı açıklamalar takip edilir, satır araları okunmaya çalışılır.

Yatırım yapanlar FED'e bizim merkez bankasından daha çok önem verir. Neden mi? Neden güç meselesi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası piyasalara FED'e göre çok daha küçük bir güçle müdahale edebilir. Ayrıca bizim merkez bankası gölde yüzüyorsa FED okyanusta yüzüyordur. Bizim merkez bankasının harketinin oluşturacağı dalga sahili şöyle bir süpürürken FED'in elinde tsunami oluşturma potansiyeli vardır.

E bu kadar metafor yeter...Konuya dönelim...

Konu FED... Can sıkıcı olmadı mı sizce de yahu....Aylardır FED faiz artıracak mı? Ne zaman artıracak? Yıl sonuna kadar artırabilir (bu 2014'te söyleniyordu)...Şimdi yine yıl sonuna kadar artarmış da...mış da mış mış da mış arkadaş...Çocuk mu kandırıyorsun FED...

Sinirlerim bozuldu...E artıracaksan artır kardeşim...Ne bu naz. Ya da yok artırmayacağım de...

E faiz FED'in büyük silahı... Şöyle bir göstermesi bile yola getiriyor insanları... Tedirgin ediyor...FED zaten faiz ile piyasayı daha oranları artırmadan kontrol ediyor... Orkestra yöneten maestro gibi...

FED faiz artırmasın diye dua edenler de vardır kesin... Nasıl etmesinler...Piyasalar dalgalandı dolar durdurulamıyor...Bu çalkantı içinde bir de FED faizi artırırsa dolar artık 3 TL'yi geçer mi bilemem...Yalnız o seviyelere doğru şöyle bir tırmanacaktır...

Fena mı olur?

Valla olmaz uzun vadede... Bizim zırt pırt telefon değiştiren halkımız kredi batağına saplanır, telefon kredisini ödeyemeyip intihar eden asgari ücretlinin telefonuna banka el koyup icradan satar falan... İthal malı montajlayıp ihracat yapıyorum diye caka satan sanayicimiz saçlarını yolar...

Varili 50 doların altına inince kuruş kuruş, gıdım gıdım indirim yapılan benzin ve motorin fiyatları rekor üzerine rekor kırar...Benzinin litresi herhalde bir 7 TL'yi görür... 8 diyecektim de kalbinize inmesin dedim...

Gelecek kışa soba üreticileri yaşadı. Çünkü doğalgaz en az %30 zam yer.... İşin kötü tarafı kömür de ithal...Zaten memlekette ağaç mı bıraktık...

Ancak yerli üretim yapan hakiki yerli sanayi ihracat konusunda sevinir... Çalışan kazanır avantacılar üzülür... Uzun süre sancı çekilir sonra düzelir...

Ne olursa olur da bu FED faizi ne zaman açıklayacak kardeşim?

Çatlayacağız meraktan....