şeytan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şeytan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2020 Perşembe

Şeytan İnsanlara Bahşedilmiş En Büyük Nimet Olabilir Mi?

İnanışa göre Şeytan insanları Tanrı'nın ilahi yolundan saptıran ve onların günah işleyerek ahirette cehenneme gitmeleri için çabalayan ateşten yaratılmış bir varlık. Sinsi, kötü, tek amacı bize kötülük yaptırmaya çalışan ve bunu başarmak için türlü hilelere başvuran bir asi. Aynı zamanda kendini yaratana karşı gelecek kadar küstah, belki de budalanın teki.

İster inançlı olsun ister olmasın Şeytanın ne olduğunu herkes bilir. Ancak onun olmadığı bir dünyayı hayal edebilir miyiz? Hadi bir an için var olmadığını kabul edelim.

Eğer dinler doğruysa Şeytanın yokluğunda tüm insanların iyi olması gerekir. Asla ve kat'a kötülük yapmayan, sürekli başkalarına güleryüz gösteren, başkalarının yardımına koşan, paylaşımcı, bencillik nedir bilmeyen, adil, iyilik abidesi varlıklara dönüşmemiz gerekir. Çünkü bizi kötü yola saptıran varlık artık yoktur. Tıpkı enfeksiyona yol açan mikropların bir ilaçla yok edilmesiyle iyileşen bir hastalık gibi, hayatımızdan çıkarılan Şeytan da kötülük hastalığını tüm insanlıktan söküp atmalıdır. Bu mümkün müdür?

Tekrar inanışa dönelim. İnanışa göre Şeytanın asıl amacının insanları dinden çıkarmak olduğu açıktır. Mümkünse insanları atesit yapmaya çalışacaktır. Dini sorgulatacak, ibadetleri yaptırmayacaktır. Dinen yasaklanmış olan ne varsa yaptıracaktır. Bu durumda inançsızlarla işinin olmaması gerekir. Ya da yanlış bir inanışa sahip olanlarla. Mesela Japonya, Çin, Hindistan gibi İslam dışı inanışların yaşandığı yerlerde insanların melek gibi olması gerekir. Japon mafyası Yakuzaların işledikleri suçların temelinde Şeytanı aramak bu mantıkla mümkün değildir. Büyük Okyanusta bir ada olan Erromango yerlilerinin insan eti yemelerinin de temelinde Şeytanı aramak mantık dışı olacaktır. Çünkü bu insanlar bırakın islamı, semavi hiçbir dinle henüz tanışmış değildirler. İnsan eti de yediklerine göre... (İlgili haber: Dedenizi yedik özür dileriz)

İnsan yiyen yerliler, mafya sahibi Japon'lar...  Bu listeyi uzatmak son derecede mümkün. Yani Şeytan sadece inanç sahiplerine değil, tüm insanlara musallat oluyor. Peki zaten inanç sahibi olmayan ya da yanlış inananlarla neden uğraşıyor. Onlarla harcayacağı emeği cenneti kazanma olasılığı bulunan inançlı toplumlara yönlendirse daha çok insanı kandıramaz mı?

Bir başka açıdan bakarsak ve bu toplumlarla Şeytan'ın ilgilenmediğini düşünürsek, o vakit kötülük için illa ki Şeytanın varlığına gerek olmadığı sonucuna ulaşılır.Yani kötülük insanın içinde olmalıdır. Ki makul bir yaklaşımdır. Aksi  halde Japonya'da ve Kore'de hapishane bulunmazdı.

İster inananlar ister inançsızlar haklı olsun, doğru olan bir gerçek var ki Şeytanın varlığı en çok insanlara yarıyor. Şeytan sayesinde yaptığımız hataların suçunu üstüne atacak bir şamaroğlanımız var. Şeytana uydum diyor ve gönlümüzü rahatlatıyoruz. "Şeytana uydum, Şeytan olmasa çok iyi insanım aslında, hayatta  yapmazdım öyle şeyler" diye düşünebiliyor insanlar. Şeytan gerçekten var mıdır yok mudur ayrı bir konu. Ancak insanın içinde kötülük vardır ve insanlar yaptıkları hataların suçunu üstüne atıp içlerini rahatlatmak için Şeytana ihtiyaç duyar. Yaptığımız tüm hataların ve kötülüklerin tüm sorumluluğunu omuzlarımızda, şeytan gibi bir azmettirici ile paylaşmadan taşımaktan bizleri kurtardığı için o insanlık için en büyük nimetlerden biridir.


24 Şubat 2010 Çarşamba

Şeytan'ın Masumiyeti

Şeytan, insanları cehenneme sürüklemeye çalışan kötü varlık. Cehennem bildiğimiz kadarıyla insanların gitmek istemeyeceği, dünyadaki en dayanılmaz acıları ve en zalim işkenceleri kat be kat aşacak derecede acı dolu bir yer. Böyle kötü bir yere insanları çekmeye çalışan bir varlıktan korkulması ve onun kötü kabul edilmesi de tartışılmayacak bir şey. Ancak Şeytan'ın insanlarla derdi ne?

Adem (a.s) yaratıldığında bildiğimize göre, Tanrı meleklerle birlikte Şeytan'a da Adem'e secde etmesini buyurdu. Ancak Şeytan kibirliydi, karşı geldi, ve lanetlendi. O zamandan beri de insanların düşmanıdır.

Burada kafalarda soru işareti uyandıran bazı noktalar yok mu? Şeytan kendini yaratan mutlak güç sahibi varlığa karşı gelmiştir, üstelik O'na karşı gücünün yetmeyeceğini bile bile. Şeytan gerçekten ya çok aptal olmalı, ya da bu işte başka, bilmediğimiz bir şeyler olmalı.

Tanrı her şeyi yaratan, her şeyi gören, duyan ve bilendir. O'ndan bir şey saklamak, imkansızdır. Kuran'ı Türkçe'sinden okuyan herkes, buna benzer ifadelerin defalarca tekrarlandığını görür. O halde Tanrı Şeytan'a secde etmesini buyurduğunda, Şeytan'ın karşı geleceğini zaten bilmekte olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Çünkü Şeytan'ı yaratan, Şeytan'ın hamurunu karan O'dur. Tanrı yarattığı Şeytan'a ne kadar kibir kattığını zaten biliyordu. Normalden on kat fazla tuz kattığınız çorbadan tatlı olmasını nasıl bekleyemezseniz, Şeytan'ın da kendi kibir sınırlarını aşan bir emre uymasını da o kadar bekleyemezsiniz. Tanrı Şeytan'dan kabullenemeyeceği, kaldıramayacağı bir şey isteyerek, kendisine asi gelmesini sağlamıştır denilebilir.

Bu açıdan bakıldığında Şeytan'ın suçu, kendini yaratan Tanrı'ya bile asi gelmesine neden olabilecek kadar kibirli yaratılmış olmaktır. Şeytan'ın suçu, kendi tahammül sınırlarını aşan bir emri kaldıramamaktır. Şeytan'ın suçu, günahı Şeytan olarak yaratılmış olmaktır. Şeytan yaratılışına uymuştur, ve lanetlenmiştir. Hatta Şeytan, lanetlenmek için yaratılmıştır, lanetlenmek onun yazgısıdır.

İşin çok daha garip bir boyutu daha vardır. Şeytan, her nasılsa Tanrı'ya bir teklif götürür, ve insanları kandırabileceğini, yani insanların gerçekten de ondan daha aşağı bir varlık olduğunu ispatlayacağını iddia eder. İnsanları ve Şeytan'ı yaratan Tanrı'nın, kimi kimden üstün yarattığını bilmemesi mümkün müdür? Eğer şeytan kesin olarak aptal değil ise, insanların Şeytan'dan daha üstün olmaması gerekir. Bu durumda Şeytan'a kendisinden daha düşük yaratılmış varlıklara secde etmesi buyurulmuş demektir.

Sonra Şeytan ve Tanrı bir iddiaya girerler. Şeytan insanları yoldan çıkaracağım derken Tanrı, hayır çıkaramayacaksın der. Yeryüzüne binlerce peygamber geldiğini kabul ettiğimize göre, Şeytan başarısız da sayılamaz. İnsanları defalarca yoldan çıkarmıştır ve Tanrı tekrar insanları yola getirmek için peygamber göndermiştir. Ancak Şeytan o kadar başarılıdır ki, inen peygamberlerin bir kısmı, indirildiği toplumca linç edilmiştir. İslama göre Tanrı en son İsa'yı insanların zulmünden kurtarmıştır. Ancak, günümüz dünyasına, çıkan savaşlara, dökülen kanlara, gazetelerin ikinci sayfa haberlerine, dünyada şeriat adı altında gerçekleştirilen ve insanlığa sığmayan işkencelere (Daha geçenlerde bir Afrika ülkesinde tecavüze uğrayıp hamile kalan bir kadın taşlanarak öldürülmüştür, tecavüzcü de beraat etmiştir, ve bu kararı şeriat mahkemesi vermiştir), dökülen kan ve gözyaşına bakarsak, Şeytan yine kazanmaktadır.

Tanrı'nın insanlar yoldan çıktıkça peygamber göndermesi de bir bakıma hiledir. Tanrı ve Şeytan insanlar üzerinden bir kumar oynamıştır, ve Şeytan kazandıkça Tanrı, peygamberler göndererek hile yapmıştır.

Sınav diye gönderildiğimiz bu dünya hayatı, Şeytan ve Tanrı'nın kumar masasından başka bir şey değildir. Bu dünyada çektiğimiz acılar da, bu oyunun gereğidir. Yani aslında bir oyuncaktan başka bir şey değildir insanlar. Ve bu oyunun oyuncakları olan biz insanlar, Şeytan'dan kat be kat fazla Tanrı'dan korkmalıyız. Çünkü Tanrı Şeytan'ın olabileceğinden çok daha zalim ve kötü olabilir. Unutmayın, Şeytan kendiliğinden var olmadı, ve cehennemi Şeytan yaratmadı. Tanrı Şeytan'ı yaratacak ve bir cehennem inşa edecek kadar zalim ve kötüdür. Tanrı aynı zamanda hiç bir başka varlığın olamayacağı kadar iyi ve merhametlidir de. Kimse onun kadar iyi ve merhametli olamaz, ancak kimse onun kadar kötü ve zalim de olamaz. Tanrı tüm sıfatların limitidir. Ondan ötesi yoktur.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Tanrı bir düzen kurmuş, ve bu düzene göre Şeytan'ın asi olması gerekmiştir. Şeytan bir bakıma isyana bizzat Tanrı tarafından azmettirilmiştir. Aslında, her ne kadar başımızın belası olsa da, her ne kadar düşmanımız olsa da, Şeytan yaratılış amacını gerçekleştirmektedir. O aslında masumdur. Canımızı alan Azrail'e ne kadar nefret besleme hakkımız varsa, Şeytan'a da o kadar nefret besleme hakkımız vardır. Çünkü her iki varlık da, bu açıdan bakıldığında, kendi işlerini yapmaktadır. Yapmak için yaratıldıkları işi yapmaktadırlar. Şeytan, yine bu açıdan bakıldığında, acınası bir varlıktır. O yaratılıştan kaybetmiştir.